Meğer Erdoğan muhalif cephede gizli bir başarıya imza atmış; toplumu kutuplaştırma politikası bizim cenahta öyle derin bir zayıflık ve öz güvensizlik yaratmış ki, “Türkiye’nin bekası”ndan İmralı’ya kadar uzanan geniş bir yelpazede çaresizlik kaosu yaşarken ve ayakta kalmak için yalana, bitmemek için yılana sarılan yapısıyla dahi bir kısım muhalif cephe ile bir kısım Kürtler’i kandırmayı başarıyor.
Bu, Erdoğan’ın en tehlikeli başarısıdır.
Bir MİT elemanını kullanarak kurnaz bir karambolle yaydığı “Öcalan mektubu” polemiği bu gerçeği muazzam ortaya koydu.
Gördük ki cenahımızda düşkünler var, dirayetsizler var, yüzeyseller var; bırakın Öcalan’ı tanımayı, hayatın ABC’sini dahi okumayı bilmeyenler var; kendi önyargıları içinde boğulan, araştırmadan, incelemeden sorup-sorgulamadan gaza gelip “Öcalan fobisi”ne kapılanlar var.
Oysa hayatın bir ABC’si vardır, bu bir kullanma klavuzudur; öğrenme, araştırma, inceleme, doğrulama, sorgulama ve analiz etme yöntemidir.
Bunu yapmadan doğruyu, doğru sonucu ve doğru yolu bulmak imkansızdır.
Mal bulmuş mağribi kabilinden o mektubun üzerine atlayanlar bunu yapsalardı, mektubu biraz dikkatli ve analiz yeteneğiyle okusalardı ve Öcalan’ın hiçbir zaman güncel politikaya dahil olmadığını, açıklamalarında uzun vadeli stratejik yol ve yöntemlere işaret ettiğini, genel perspektif oluşturan önermelerde bulunduğunu biliyor olsalardı o mektupta HDP’nin öteden beri var olan “üçüncü yol” stratejisinin doğruluğunu pekiştirdiğini göreceklerdi.
Ama onlar öyle yapmadılar.
Basit düşündüler, önyargılarının ve yüzeysel düşünmelerinin kurbanı oldular.
Neymiş efendim?
Öcalan “HDP’ye tarafsızlık çağrısı” yapmış.
Peki bu çağrı yani “HDP’nin İstanbul seçiminde tarafsız olması” ne anlama geliyor?
AKP/MHP faşizmini desteklemek anlamına geliyor.
Bu kadar basit mi Allah aşkına?!
Ömrünü Kürt özgürlük mücadelesine adamış bir liderin bu kadar basit bir politika yürüteceğini nasıl düşünebilirsiniz?
Ortadoğu’nun sonsuz kaotik denkleminde sürdürülebilir muazzam diriliş yaratmış bir liderin bir belediye seçiminin tartışmalarına dahil olacağını nasıl sanabilirsiniz?
Bu, olsa olsa Erdoğan’ın basit bir tuzağına düşmek olur.
Ki öyle oldu; düştüler…
AKP’nin “trajik komedya”sının tuzağına düşenleri saflıkla nitelendirmiyorum, bu önyargı körlüğüdür, cehalettir; AKP/MHP iktidarının sarsılmaz güçlü olduğunun, bu güce karşı kendini zayıf görmenin kabulüdür.
Halbu ki bu ikili faşist iktidar, tarihinin en çaresiz ve aciz dönemini yaşıyor, bitişin eşiğinde olduklarını kendileri dahi itiraf ediyor, ayakta kalmak için envai türlü yalana, hileye, kumpasa başvuruyor yine de olmuyorken bizim cenahın dirayetsizleri bunu görmek yerine dönüp kendi ayağına sıkarak kendi gücünden şüphe ediyor, kendini topal ördeğe çeviriyor.
Ayıp…
Utanç verici…
Bu cenaha tavsiyem, Öcalan’ın son zamanlarda yaptığı ve bundan sonra yapacağı açıklamaları, merkezinde “sonuç alıcı bir barış masası” olan Rojava-İran-Amerika-Rusya ve genel olarak Ortadoğu denkleminde okumalarıdır.
Zira önümüzdeki süreçte olabilecek sürpriz gelişmeler kendileri için şok edici olabilir.
/Nupel/