Latin Amerika ülkesi Venezuela’da halk, devlet başkanlarını belirlemek için sandık başına gidiyor. 2013 yılından bu yana iktidarda olan otoriter lider Nicolas Maduro, yeniden aday. Gözlemciler, 11 yıllık iktidarı büyük ekonomik sorunlar, siyasi istikrarsızlık ve uluslararası yaptırımların gölgesinde geçen Maduro’nun yine favori olduğu seçimin, özgür ve adil olmadığı konusunda hemfikir.
Venezuelalı gazeteci ve internet aktivisti Luis Carlos Diaz, DW’ye yaptığı açıklamada, “Seçimler ne özgür ne de adil. Muhalefet, adaylarını özgür biçimde çıkaracak durumda olmadı” diyor. Önde gelen muhalif siyasetçi Maria Corina Machado’nun sandıkta Maduro’yu zora sokması beklenirken Machado, Ocak ayında Venezuela Yüksek Mahkemesi tarafından seçimlere katılmaktan men edilmişti.
Maduro hükümetine yönelttiği sert eleştirileriyle tanınan Machado, siyasi sistemde kökten reformlar yapılması gerektiğini savunuyor.
Venezuela’daki seçimler adil olacak mı?
Seçimlerin ne derecede adil ve özgür olduğu konusu, bu konudaki haberlerin ana başlığını oluşturuyor. Uluslararası gözlemciler ve insan hakları örgütleri, her fırsatta Venezuela’daki siyasi özgürlüklerin kısıtlandığına dikkat çekiyor. Maduro hükümeti, adalet ve seçim makamlarını kontrol etmek ve bu vasıtayla muhalif adayları seçimden men etmek ve medyayı sansürlemekle suçlanıyor.
Alman silahlı kuvvetleri Bundeswehr’e bağlı Helmut Schmidt Üniversitesi’nde siyaset bilimci olan Ana Soliz de Stange de DW’ye yaptığı açıklamada, bu görüşleri paylaştığını ifade ediyor:
“Bu engellemelere, muhalefet mensuplarının sürekli olarak tutuklanması da dahil. Bu, halka açık bir mesaj gönderiyor. Buna, hükümetin medyayı kontrol etmesi ve AB’nin seçim gözlemcilerine yapılan davetin geri çekilmesiyle birlikte yeterince güvenilir seçim gözlemcisinin mevcut olmaması da eklenebilir.”
Muhalefet umudunu yine de kaybetmedi
Tüm bu şartlara rağmen 28 Temmuz 2024 tarihinin bir mucizenin gerçekleştiği gün olarak zihinlere kazınması umudu da tamamen sönmüş değil.
Maduro’nun seçimi kaybedeceği yönündeki umudun arkasında çeşitli nedenler var. Bunların en önemlisi, muhalefetin yıllarca süren parçalanmışlığın ardından gücünü Maria Corina Machado’nun arkasında birleştirmiş olması. Machado seçime bizzat katılamıyor olsa da muhalefet tek bir isim üzerinde uzlaşmayı başardı. Önde gelen bir iş adamı ve eski bir diplomat olan Edmundo Gonzalez Urrutia, muhalefetin umutlarını ayakta tutuyor. Hatta bazı anketlere göre, Urrutia, Maduro’nun önünde gözüküyor.
Felaket seviyesinde ekonomik sorunlarla boğuşan Venezuela’da Urrutia, ekonomik reformlar, yolsuzlukla mücadele ve demokratik kurumların yeniden canlandırılmasını vaat ediyor. Ülkede, hiperenflasyon ve yaygın bir işsizliğin yanı sıra petrol üretiminde büyük bir gerileyiş yaşanıyor. Geçmişte petrol üretimi, Venezuela ekonomisinin omurgası konumundaydı. Şimdiyse çok sayıda Venezuelalı, daha iyi yaşam şartları için ülkelerini terk ediyor.
Carlos Diaz, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Ortada ne adil ne de şeffaf bir seçim var. Buna rağmen, Maria Corina Machado ve Edmundo Gonzalez Urrutia’nın kurduğu ittifak, seçimi kazanabilecekleri ve sivil seçim gözlemcilerinin yardımıyla seçim kurulunun hileli bir seçim sonucu duyurmasını engelleyebileceklerinden emin.”
Muhalefetin şansını yükselten aday kim?
Peki arkadaş canlısı bir izlenim veren, ortada hiçbir şey yokken sahneye çıkıp seçimi kazanma umutlarını yeşerten Edmundo Gonzalez Urrutia kimdir?
Soliz de Stange, “Urrutia, muhalefetin acil bir durumda bulunmasından ötürü, bir nevi aday yardımcısı olarak sorumluluk üstlenmiş olan bir kariyer diplomatı. Urrutia’nın adaylığının, muhalefetin seçimi kazanma şansını yükselttiği dahi söylenebilir” değerlendirmesini aktarıyor. Urrutia’nın uzlaşmacı bir dil benimsediğini ve her türlü kutuplaşmayı reddederek halkı bir araya getirmeyi vaat ettiğini söyleyen de Stange, muhalif adayın böylece aslında hükümeti destekleyen ancak hayal kırıklığına uğramış seçmene de hitap edebildiğini ifade ediyor. Urrutia bu şekilde, demokratik bir Venezuela umutlarını da yeşertiyor.
Luis Carlos Diaz da eski diplomatın en önemli gücünün, toplumsal imajı olduğu görüşünde:
“Urrutia, büyük konuşmalar yapan ve çatışmadan beslenen siyasi bir lider değil. O, aslında tipik Latin Amerika popülistinin zıttı. Ve tamı tamına bu, onun en güçlü yanı. Urrutia, muhalefet ittifakı için bir tehdit oluşturmamasının yanı sıra demokratik bir düzende yaşamak isteyen Maduro destekçileri için de bir düşman figürü izlenimi vermiyor.”
Bölgeyi etkileyebilecek seçim
Bazı uzmanlar, seçimlerin eşitsiz koşullar ve muhalefetin maruz kaldığı sistematik baskılar nedeniyle Maduro’nun sandıktan galip çıkacağından emin. Buna rağmen uzmanlar, ülkenin içinde bulunduğu kötü ekonomik durum ve bunun halkta yarattığı memnuniyetsizlik bağlamında, sandıktan sürpriz bir sonuç çıkmasının imkansız olmadığının da altını çiziyor.
Uluslararası toplum da Venezuela’daki seçimleri büyük bir dikkatle izliyor. ABD, Kanada ve birçok AB ülkesi, Maduro’yu ülkenin meşru lideri olarak tanımıyor. Öte yandan Rusya, Çin ve Küba, Maduro’yu destekliyor.
Luis Carlos Diaz, Maduro’nun seçimleri kazandığını ilan etmesinin, uluslararası düzeyde etkileri olacağı görüşünü dile getiriyor:
“Venezuela’daki seçimler, kıta için büyük önem taşıyor. Eğer Maduro yeniden kazanırsa, bu Venezuela’nın daha da fazla göç vermesi anlamına gelecek. Hâlihazırda sekiz milyon Venezuelalı, ülkelerini terk etmiş durumda. Bu, toplam nüfusun dörtte birine tekabül ediyor.”