Sağ çıkarsak, bu zamanlara dönüp baktığımızda, en çok ne acıtır seni deseler, yahut hangisi en belirgin zihnindeki duyguların diye sorsalar, sanırım kayıp olurdu.
Tat kaybıysa eğer covid olmak bir bakıma ve belki de çoğumuz çoktan yakalandık bu hastalığa; bak bunun aşısı da yok daha…
Hayatın tadı var mı, yollarda amaçsızca yürürken kaygısız olabiliyor muyuz? Bir şiire bir gün ayırabiliyor muyuz kalbimizde mesela? YOK…
Şiirin de tadı yok, yürümenin de… Zamanın tadı yok ama en kötü günlermiş gibi bu zamanlar, söylenmek de ağır geliyor bana.
Biz çok kötü günleri, çok kötü şartları, tadı kaçmış şiirleri / şarkıları, bir çiçek, bir evlat, bir hayvan büyütmenin huzurunu çoktan kaybetmişiz…
Durup kalbimize bakarsak, bu yenilgiyle yaşıyoruz sanki, el mahkum, sanki ne yapsak da kurtulamayacağız, sanki içimizin aydınlığını bırakmışız son on yıllara…
Bir tek adamın ölümünü beklemek bunca heyecanlandırmamalıydı bizi…İnsanız ya, bunu yakıştıramıyorsun bazen, bazen de en iştahlı duygun bu oluyor. Bunun ayıbı da bize mi yazılsın şimdi?
Öyle çok ayıp var ki; kalbiyle, aklıyla, merhameti, adaletiyle durup bir dakika soluklanan insan, bunun da ayıbını yazacak…bizden başka onlarcasını koyar ortaya.
Ayıp bir değil ama hayat bir / biricik…
Şimdilerde o da yönetenlerin hoyrat ellerinde. Öyle manasız hamlelerini, yok artık dedirten ne varsa hepsini tecrübe ediyoruz bir bir…
Yalnız kendine çalışan, yalnız kendine büyüyüp çoğalan, yalnız kendine doyup doyuran, yalnız kendine insafı /adaleti olan bu korkunç zamanların da bir sahibi var.
İnsan adına kötü, hayat adına hoyrat, yaşam adına acımasız ne varsa hepsinin altında da o sahibin imzası var.
Biz sanatçıyız. İmzaları değiştirmek, yaşama yakıştırmak olmalı aslen amacımız ama şartlar ayakta kalabilme direnci katarsa bugünlerimize, belki ona da gücümüz yetecek gelecekte…
Gelecek deyince de yutkunuyoruz…kocaman bi kaygı düşüyor önümüze. Önümüzde bu koskocaman kaygıyla nasıl umutla bakılır ki yarınlara, inadımızı nasıl muhafaza edeceğiz mesela?
Yürürken insanları dinliyor, yüzlerini izliyor, her yüze dair pek çok düşünmeyle geçiyor bazen günler… Seçilen çok belirgin tek şey var o yüzlerde; ÇARESİZLİK…
Hepimiz adına alınan kararlar, hepimizi mağdur ediyorsa bu yönetenler niye var, bu kararlar kime /kimlere yarar?
Yanıtlarını bildiğimiz bu sorular aklımızda turlarken, umutla sarılabilir miyiz hayata, üretebilir miyiz yeniden cesurca bilinmez..
Ayakta kalabilmenin marifet olduğu bu zamanlarda yüreğini dimdik, inadını sımsıkı tutanlar var olsun…