Yücel: AKP muhalif olan herkesi ‘ajan’ ilan etmeye hazırlanıyor

GündemPolitika

CHP Parti Meclisi (PM) toplantısı Genel Başkan Özgür Özel’in başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya ilişkin açıklama yapan CHP Sözcüsü Deniz Yücel, 9. yargı paketinin önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelmesini beklediklerini ifade ederek, “AKP şimdi de bu düzenlemeyle, kendisine muhalif olan herkesi “ajan” ilan etmeye hazırlanıyor” dedi. Yücel, sokak hayvanlarının uyutulması ile ilgili tartışmalar konusunda, “Daha insani, soruna çözüm odaklı yaklaşım ve yasa teklifi CHP’nin de desteğini görecektir” ifadelerini kullandı. 

CHP PM, Genel Başkan Özgür Özel’in başkanlığında toplandı. Parti Sözcüsü Yücel, toplantıya ilişkin parti genel merkezinde açıklamalarda bulundu.

CHP’nin dün Ankara Tandoğan Meydanı’nda düzenlediği Büyük Emekli Mitingi’ne değinen Yücel, “Türkiye’nin içinde olduğu ekonomik buhranı emekliler iliklerine, kemiklerine, hücrelerine kadar hissediyor. Biz, en düşük emekli aylığı ve emekli bayram ikramiyeleri asgari ücret seviyesine çekilinceye kadar, emekli aylıkları arasındaki farklılıkları giderecek intibak yasası çıkarılıncaya kadar, bu ülkenin ekonomisine, üretimine katkı sunan emeklilerimiz el üstünde tutuluncaya kadar, emeklilerimizle birlikte mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.

“Bu düzenleme AKP’nin temel hak ve özgürlükler konusunda bozuk siciline yenilerini ekleyecek”

9. yargı paketinin önümüzdeki günlerde TBMM gündemine gelmesini beklediklerini söyleyen Yücel şöyle konuştu:

“Geçen hafta, bu pakette yer alacağı söylenen, çok tehlikeli bulduğumuz ve Türkiye’de temek hak ve özgürlüklerde ciddi bir gerilemeye neden olacak “etki ajanlığı” düzenlemesi ile ilgili uyarmıştık. Bu düzenleme kamuoyunda gündeme geldiği hali ile yasalaşırsa, yasadaki suç tipi somut, belirli ve öngörülebilir olmayacaktır. Ceza hukukunun temeli ‘Suç Genel Teorisine Göre’ suç oluşması için 4 ana unsur vardır… AKP’nin Meclis’e getirmeye ve yasalaştırmaya çalıştığı ‘etki ajanlığı’ suçunda sakat olan unsur ‘kanunilik unsuru’dur’ Bir eylemin suç teşkil etmesi için her şeyden önce, yasadaki suç tipine uygun bir eylem olması gerekir. Peki hangi eylem etki ajanlığıdır, hangi eylem değildir? Buna karar verecek olan kimdir? Devletin iç ya da dış siyasal yararları nelerdir? Bunlar, yani devletin iç yada dış siyasal yararları ve bunlara aykırı eylemler, AKP’nin günübirlik uyguladığı değişken politikalara göre mi belirlenecektir? Türk Ceza Kanunu’nun ‘Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar’, ‘Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar’,  ‘Milli Savunmaya karşı Suçlar’, ‘Devlet sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk’ başlıkları altında düzenlenen suç tipleri, bu kadar mı yetersiz kalmıştır da AKP iktidarı böyle bir düzenleme yapmaya ihtiyaç duymuştur. Her karşı çıkışı, her eleştiriyi kendi iktidarına karşı bir tehdit olarak algılayan AKP şimdi de bu düzenlemeyle, kendisine muhalif olan herkesi ‘ajan’ ilan etmeye hazırlanıyor. Bu düzenleme hiç şüphesiz, AKP’nin temel hak ve özgürlükler konusunda bozuk siciline yenilerini ekleyecektir. Belirsiz, öngörülemez ve muğlak ifadelerle, siyasi iktidarın elinde muhalifleri bastırmak, gazetecileri ve siyasileri susturmak için bir aparat olarak kullanılacak bir suç oluşturulamaz. Hukukun evrensel ilkelerine aykırı olan bu düzenlemenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne hiç getirilmemesi gerekmektedir.”

“Paralel Dışişleri Bakanlığı”

Deniz Yücel, Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulmasına ilişkin kanun teklifine değinerek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu vakıf neyin nesidir diye baktığımızda görüyoruz ki paralel bir Dış İşleri Bakanlığı kuruluyor. Vakfın amacı nedir? Güya Bakanlığın hizmet kalitesini arttırmakmış. İyi de Dışişleri Bakanlığına girmek için KPSS şartını siz kaldırmadınız mı? Dışişleri Meslek Memurlarının alımı için oluşturulan kurulun, büyükelçiler arasından belirlenmesi şartını siz kaldırmadınız mı? Sınav kurullarının elçi ve büyükelçilerden belirlenmesi şartını siz kaldırmadınız mı? Bu vakfın, AKP kadrolarının bankamatik personel deposu haline getirileceğini şimdiden ifade etmekte fayda var. Vakfın mütevelli heyeti başkanlığını Dışişleri Bakanı üstlenecek, mütevelli heyeti de kendisinin belirlediği 10 kişi olacak. Soralım Hakan Fidan’a listen hazır mı Sayın Fidan? Hangi AKP eski milletvekili, belediye başkanı, adayları, il, ilçe başkanları olacak? Asıl önemli kısım bu vakıf, Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesine ortak olacak. Bakanlığın vize gelirlerinden pay alacak. Bakanlığın kasasından vakfa aktarılan milletin parası birçok muafiyetten yararlanarak harcanacak, ancak denetlenemeyecek. Bağış adı altında, kimlerin vergi borcu silinecek? Buradan ilan ediyoruz. Bu vakıf ‘Paralel Dışişleri Bakanlığı’dır.”

“Vahim bir olayla karşı karşıyayız”

Yücel, Suriye’de görev yapan bir tugay komutanının insan kaçakçılığı yaptığı yönündeki haberlere de değinerek, şöyle konuştu:

“Gazeteci Barış Terkoğlu, ülkemizin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de yakından ilgilendiren bir konuyu kaleme almıştı. Suriye’de görev yapan bir tugay komutanının makam aracıyla insan kaçaklığı yapıldığını ortaya çıkardı. Milli Savunma Bakanlığı doğruladı, ‘içimizdeki çürük elmalar’ denildi… Eminiz ki, AKP iktidarı ve Milli Savunma Bakanlığı yetkilileri bu olayın aslında ne kadar içler acısı bir olay olduğunun farkında bile değiller. FETÖ denilen hain terör örgütünü başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere; devletin tüm kademelerine getirenler, aslında bugünlerin ilk adımını atanlardı… YAŞ’a Başbakan yardımcılarını, bakanları dâhil ederek askerle siyasilerin aynı masada oturmalarını normalleştirenler, orduya siyaseti karıştıranlar; bu tuğgeneralin arabasına benzini koyanlar, sınırda yolunu açanlardır. Onlara sesleniyoruz; TSK içerisinde liyakatin ve personel seçiminin önemini bir kez daha anladığımız vahim bir olayla karşı karşıyayız.”

“En küçük bir muhalif harekette bu yönetmeliği kullanabilecekler”

1990 yılında çıkarılan “Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü’nün” 34 yıl sonra yürürlükten kaldırılmasına ilişkin Yücel, şu değerlendirmede bulundu:

“Seferberlik ilanı yetkisi Bakanlar Kurulundaydı. Bu yetki, yeni yönetmelikle doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı’na verildi. Bakın, bu çok tehlikeli bir durumdur. Yani bu yetkinin tek bir kişiye verilmesi demokrasiyle bağdaşmaz. Bir örnek verelim; savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi, ayaklanma olması, vatan ya da Cumhuriyet’e karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın olması, seferberlik ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Seferberlik kapsamına ‘kalkışma’ ve ‘ayaklanma’gibi muğlak ifadeler eklenmiş. Sözde toplumsal güvenlik adı altında, kendilerine bir dokunulmazlık kalkanı inşa ediyorlar. Kime göre kalkışma, kime göre ayaklanma? Halkımız en demokratik hakkı olan ‘toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını’ kullanmak isteklerini meydanlarda haykırmak isterse, AKP’nin bu eylemi, ‘ülkeyi içeriden ve dışarıdan tehlikeye düşürdüğü’ şeklinde yorumlamayacağının garantisi var mı? Sözün özü, istedikleri algıyı yaratıp, en küçük bir muhalif harekette bu yönetmeliği kullanabilecekler. Halkına açıklayamayacağı işler çeviren, koltuğunu kaybetme korkusu ve kaygısı yaşayan liderler ve iktidarlar böyle düzenlemelerden medet umar. Halkından bu kadar korkma Sayın Erdoğan.”

“Bahçeli bize mertlikten behsetmesin”

Deniz Yücel, MHP Genel Başkan Yardımcıları İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın’ın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e hakaretlerine ilişkin şöyle konuştu:
“Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e bir takım abuk sorular yöneltmiş, bir de üstüne mertçe cevap bekliyorum demişti. Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş sokak ortasında torbacılara öldürtülürken, parti yönetiminin en üst kademesindeki bazı isimler cinayetle ilişkilendirilirken gıkı çıkmayan bir parti, bize mertlikten behsetmesin. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel grup toplantısında Bahçeli’nin konuşmasına ithafen, Sayın Bahçeli’nin konuşma metinlerini yazan iki kişiden bahsetmişti. O iki kişi, Genel Başkanımız isim vermemiş olmasına rağmen üzerlerine alındılar ve sosyal medya hesaplarından ağızlarından köpük saça saça Genel Başkanımıza saldırarak kendilerini ifşa ettiler. İşin memnuniyet veren tarafı, bu ikiliye MHP ve Ülkü Ocaklarından kimse sahip çıkmadı. Geçtiğimiz günlerde Sinan Ateş’in yol arkadaşlığını yapmış Ömer Zengin isimli şahıs, bir TV kanalında yaptığı açıklamada Sinan Ateş cinayetinde ismi geçen ‘Olcay Kılavuz’un Semih Yalçın tarafından öldürülmekten korktuğunu ifade etti. Türkiye’de ses getiren, sansasyonel bir cinayete ismi karışan eski bir milletvekili, bir genel Başkan Yardımcısı tarafından öldürtülmekten neden korksun? Bizim MHP ile ilgili de Ülkü Ocaklarıyla ilgili de bir sorunumuz yok. Biz bir siyasi partinin ya da kurumun iç işleyişine karışmayız. Ama her kurumda, her siyasi partide suça karışan insanlar olabilir. Bizim sorunumuz; bu suça karışan, onları koruyan, bu olayın üstünü örtmeye çalışan kim varsa onunladır, onlarladır. Sayın Devlet Bahçeli’ye de tavsiyemiz, Sinan Ateş davasının örtbas edilmesine alet olmamasıdır. Ayrıca o iki kişi için söylüyorum, biz onlara, onların üslubuyla cevap vermeyiz. Biz sorulması gereken soruları sorarız, değerlendirmesini halkımız yapar. O iki şahsın Özgür Özel’in adını ağızlarına almaları için önce ağızlarını yıkamaları lazım.”

“Yusuf Tekin, çocuklarımız ve gençlerimiz için organize bir kötülüğün başıdır. Müfredat derhal geri çekilmelidir”

Yücel, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredatını onaylaması konusunda, “Milli Eğitim politikalarındaki niteliksizlik, bu politikaları dayatan ve MEB’in başında olan kişi ile özdeştir. Müfredat incelemesi için bir haftalık bir süre verdiklerini, daha sonra sanki bir marifetmiş gibi bu süreyi 10 güne çıkardıklarını pişkin pişkin söyleyen Yusuf Tekin, çocuklarımız ve gençlerimiz için organize bir kötülüğün başıdır. Pedagojik felaketlere sebep olacak Türkiye Maarif Modeli, Anayasamızın 42. maddesinde belirtilen Atatürk İlke ve İnkılaplarından, çağdaşlıktan ve bilimsellikten çok uzaktır. Derhal geri çekilmelidir” dedi.

“MESEM’lerde çocukları patronlara ucuz işgücü olarak mı tahsis ediyorsunuz”

Manisa Soma’da MESEM kapsamında stajyer olarak çalıştığı inşattan düşerek hayatını kaybeden 17 yaşındaki Alperen Enes Ural’ın ölümüne ilişkin Milli Eğitim Bakanı Yususf Tekin’e seslenen Yücel, şunları kaydetti:

“MESEM, iktidar eliyle çocuk işçiliğini meşrulaştıran, meşrulaştırırken de birçok iş cinayetinin sebebi olan bir uygulama. MESEM kapsamındaki öğrenci sayısı 425 bin 821. İş kazası geçiren öğrenci sayısı 336. Çocuklar 4 gün iş yerinde, bir gün okulda bulunuyor. Çıraklar asgari ücretin 3’te 1’ini, kalfalar ise asgari ücretin yarısını devletten alıyor. Yani MESEM, işveren açısından çırak ve stajyer çalıştırmayı teşvik eden bir uygulama. MESEM bünyesinde çıraklık eğitimleri sırasında en az 9 çocuğumuz hayatını kaybetti. Bakanlık partimizin soru önergelerine verdiği cevaplarda kaç çocuğun hayatını kaybettiğini söylemiyor. Millİ Eğitim Bakanlığı makamını işgal eden zat, çocuklarımıza ortaçağ eğitimi verdirdiği gibi; iş kazalarında yaralanmalarına, hatta ölmelerine karşı tedbir almaktan aciz. Sana sesleniyorum Yusuf Tekin, MESEM’de çocuklara meslek mi kazandırıyorsunuz yoksa çocukları patronlara ucuz işgücü olarak mı tahsis ediyorsunuz?”

“Hatay halkının sorunlarını doğru bir planlama içinde yürütün”

CHP’nin “Hatay’a sahip çıkıyoruz” çalışma grubunun geçtiğimiz hafta incelemelerde bulunduğunu hatırlatan Yücel, şunları söyledi:

“6 Şubat depremlerinin üzerinden tam 15 ay geçmiş olmasına rağmen Hatay halkı hala depremin o yıkıcı sonuçlarını, en ağır şekilde yaşamaya devam ediyor. Vatandaşlarımız konteyner kentlerde yaşam savaşı veriyor. 1 yılda tüm konutlar yapılacak sözünü verenler, bu sözü çoktan unutmuşlar ve Hatay ı kendi kaderi ile baş başa bırakmışlar. 15 ayın sonunda gelinen nokta vaad edilenden çok geride. Çok ciddi bir planlama sorunu var. Geçici konut yok. Rezerv alanları belirsiz. Vatandaşa boş taahhütnameler imzalatılıyor. Yapı denetim firmaları kontrol edilmiyor. Deprem yönetmeliği yenilenmediği için, bazı evler daha yapılmadan risk altında. Buradan bir kez daha uyarıyoruz, derhal geçici konutları yapın ve Hatay halkının sorunlarını doğru bir planlama içinde yürütün.”

 Rize’de 2 Haziran’da çay mitingi

Yücel, 2 Haziran’da Rize’de çay mitingi gerçekleştireceklerini belirterek, şunları söyledi:

“Yaş çay alım fiyatı en az 25 lira olmalı dedik. Ama 25 lira bir yana, 20 lira bile vermediler. Bin bir emekle yağmur altında çay toplayan, elleri çatlayan, alin teri döken o Karadenizli kadınların emeğine hiç mi saygınız yok. O çay parasıyla çocuklarını okutan babaların yüzüne nasıl bakacaksınız? 2 Haziran’da Rize’de Çay mitingi yapacağız. Bu ekonomik koşullarda yaş çay alım fiyatı 25 liradan az olamaz. Destekleme fiyatı da 3 liranın altında olamaz. Aslında Bakanlık da bu rezilliğin farkında. Öyle olmasa, içlerine sinse, çay fiyatını açıklamak için alay-ı vala ile basın toplantısı yaparlardı, sosyal medyadan açıkladılar. Tekrar ediyoruz, bir bardak çaya bile yetmeyen bu alım fiyatını kabul etmiyoruz. Herkesi 2 Haziran’da Çay Mitingimize, Rize’ye bekliyoruz.”

“Çözüm odaklı yaklaşım CHP’nin desteğini görür”

Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yücel, sokak hayvanlarının uyutulmasına ilişkin tartışmalar konusunda şunları söyledi:

“Parti Meclisi toplantımız hala devam ediyor. Bu konu gündemimizde, bu konuyu yakından takip ediyoruz. Genel Başkanımız partimizin tavrını açık bir şekilde ifade etti. Sokak hayvanları ile ilgili bir sorun var. Sokak hayvanları ne yazık ki çocuklarımıza, insanlarımıza zaman zaman istenmeyen olaylar yaşatabiliyor, tehdit yaratabiliyorlar. Ancak sokak hayvanlarının bundan dolayı uyutulması ya da öldürülmesi CHP’nin sokak hayvanları, siyaset ve devleti yönetme biçimine, iddasına aykırıdır. Daha insani, soruna çözüm odaklı yaklaşan yaklaşım ve yasa teklifi CHP’nin de desteğini görecektir. Ocak 2022’de TBMM’de bulunan tüm siyasi partilerin katılımıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştu ve bu komisyon sokak hayvanları için bir fon oluşturulmasını öngörmüş ve bu fondan hem barınak kurulması hem kısırlaştırmayla ilgili benzer harcamaların bu fondan karşılanması konusunda bir mutabakat oluşmuştu. Bu doğrultuda bir çözüm önerisi getirilmesi inanıyoruz ki TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen tüm siyasi partilerin desteğini görecektir”

/ANKA/

İlginizi Çekebilir

YÖK onayladı: Dicle Üniversitesi Kürtçe için 25 öğrenci alacak
Trump: Seçilirsem Filistin yanlısı gösterileri bastıracağım

Öne Çıkanlar