Zomlot: İngiltere, Filistin’i tanıyacağına dair söz verdi

DünyaGündem

Filistin’in İngiltere’deki Misyonu’nun Başkanı Büyükelçi Husam Zomlot, Euronews’e verdiği demeçte İngiltere’deki yeni hükümetin Filistin’i devlet olarak tanıyacağına dair söz verdiğini açıkladı.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı ile düzenli görüşmeler yaptıklarını söyleyen Zomlot, İngiliz hükümetine “tanımanın” bir an önce yapılması gerektiği yönündeki çağrısını yineleyerek verilen sözlerin tutulması gerektiğini belirtti.

Zomlot, Filistin’in devlet olarak tanınmasına ilişkin İngiltere hükümet yetkilileri ile yaptığı görüşmelere dair “Bunun bir zamanlama meselesi olduğunu söylüyorlar. Biz de onlara zamanın şimdi olduğunu söylüyoruz. Aksi takdirde iki devletli çözüm ve tanıma vaatleri konusunda ciddi değiller demektir,” dedi

En son görüşmeyi Perşembe günü gerçekleştirdiklerini belirten Zomlot, bir önceki İngiltere hükümetine kıyasla yeni hükümetin tutumundan memnun olduklarını ifade etti.

Ancak “daha gidilecek çok yol var” diyen Zomlot, “Yeni hükümetin, önceki [Muhafazakar Parti] hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) aracılığıyla uluslararası yargı sistemine yaptığı müdahaleyi geri çekme kararını olumlu buluyoruz. Çünkü UCM’ye müdahale etmek aynı zamanda İsrail’i herhangi bir hesap verebilirlikten korumak anlamına geliyordu” dedi.

İspanya, Norveç, İrlanda ve Slovenya Mayıs ayında Filistin’i devlet olarak tanıyacaklarını duyurmuştu. Haziran ayında ise Ermenistan Filistin’i devlet olarak tanıdığını açıklamıştı.

“İngiltere, İsrail’in dizginlenmesinde kilit rol oynamalı”

Zomlot, Hamas ve İsrail arasında 7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden savaşın sonlanabilmesi için İngiltere’nin kilit bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

Ateşkesin yapılamamasının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan kaynaklandığını belirten Zomlot “Bu kolektif bir çaba olmalı. Şimdiye kadar bir ateşkes anlaşması yapamamış olmamızın tek sebebi Netanyahu’dur,” dedi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından hazırlanan ateşkes tekliflerini Netanyahu’nun sürekli değiştirdiğini savunan Zomlot, “Mayıs ayından bu yana ABD Başkanı Joe Biden ve BMGK tarafından formüle edilen ve teklif edilen ateşkes anlaşmasını uygulamayı Netanyahu reddetti. Ne zaman bir anlaşmaya çok yaklaşsalar, hedefi tamamen değiştiriyor ve yeni bir şey ortaya atıyor,” diye belirtti.

2017 yılında ABD’deki Filistin Misyonu’nda Büyükelçi olarak görev yapan Husam Zomlot, İngiltere’nin İsrail’i dizginlemekte rol oynaması gerektiğini belirtti.

Zomlot, “Bir anlaşmaya varabilmemiz için Netanyahu’yu ve İsrail hükümetini dizginlememiz gerektiğini düşünüyorum. İngiltere, BMGK daimi üyeliği ve diğer birçok yolla acil ve kalıcı bir ateşkese ulaşılmasına yardımcı olarak baskı oluşturmada kilit bir rol oynamalı. Hukuku eşit şekilde uygulayan ve yerine getiren uluslararası liderliğe ihtiyacımız var,” dedi.

1917’de yayınlanan Balfour Deklarasyonu nedeniyle İngiltere’nin Filistin halkına karşı bir sorumluluğu olduğunu söyleyen Zomlot, “İngiliz mandası, [o yıllarda] Filistin halkının çektiği acılara ve gördüğü zulme tarihsel olarak katkıda bulundu. Dolayısıyla tarihi bir ahlaki ve siyasi sorumluluk söz konusudur” dedi.

Kasım 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanlığı Balfour Deklarasyonu yayınlayarak, o sırada Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan Filistin topraklarında “Yahudi halkı için ulusal bir yurt” kurulmasına konusunda desteğini açıklamıştı.

Bu sebepten dolayı Balfour Deklarasyonu birçok kesim tarafından İsrail-Filistin krizinin başlangıç noktası olarak değerlendiriliyor.

“1988’de, 1999’da, 2012’de, 2017’de tanımalılardı”

İngiltere’nin Filistin’i devlet olarak tanımak için koşullandırma yapmaması gerektiğini ifade eden Zomlot, “Onlara tanınmayı hiçbir şeye bağlamamalarını söylüyoruz. Tanıma, İngiltere ve diğer tüm ülkeler için yasal bir zorunluluktur çünkü Filistin halkı, kendi topraklarında yaşayan ve işleyen bir hükümete sahip bir halktır,” dedi.

Geçmişten bu yana Filistin’i devlet olarak tanıması için İngiltere’nin birçok kez fırsatı olduğunu ancak bu adımın atılmadığına dikkat çeken Zomlot, “Bu çok gecikmiş bir durumdur. 1988’de uluslararası kararlarla [Filistin] devleti ilan ettiğimizde, Oslo görüşmelerinin ardından 1999’da dünyanın geri kalanı tarafından Filistin devletinin tanınacağına dair bir anlaşma yapıldığında, 2012’de BM üyesi olduğumuzda ya da Balfour Deklarasyonu’nun 100. yılında Filistin’i devlet olarak tanımaları gerekirdi,” dedi.

Hamas’ın Gazze’deki geleceği: Siyasi olmayan profesyonellerden ve teknokratlardan oluşan tek bir meşru hükümet gerekli

ABD ve İsrail’in son tahlilde Hamas’ın Gazze’deki varlığını istememesi sorusuna yanıt veren Zomlot, “Başka bir formül yok” dedi.

Birleşmiş bir Filistin hükümeti dışında başka bir opsiyonun olmadığını ifade eden Zomlot, “Gazze’de, Batı Şeria’da ve Kudüs’te yaşayan halkımızın ihtiyaçlarını karşılayan ve onlarla ilgilenen tek bir Filistin hükümeti olması tek formüldür” diye belirtti.

“Bu hükümete tüm aktörler tarafından saygı gösterilmesi gerek” diyen Zomlot, Filistin halkının tek bir çatı altında birleşmesine vurgu yaptı.

Zomlot, “Bunu da ancak tek bir merkezi meşru hükümet sağlayabilir. Ve bizim bir hükümetimiz var. Başkanımız [Mahmud Abbas] Türkiye’de bir eylem planı ilan etti ve Gazze’ye giderek bu eylem planını gerçekleştirmek için çalışıyor. Yani mesele oradaki ya da buradaki siyasi gruplarla ilgili değil,” diye konuştu.

Bu durumun “Hamas’ın gelecekte Filistin devletinin çatısı altında yer alacağı anlamına gelip gelmediğine” ilişkin soruya ise Zomlot şu yanıtı verdi:

“Şu ana kadar tüm gruplar arasında varılan anlaşma, mevcut ya da gelecekteki herhangi bir hükümetin tek bir hükümet olacağı, ancak siyasi gruplardan değil teknokratlardan oluşacağı yönünde.”

“Durum böyle olunca herkes hemfikir. Başta Gazze olmak üzere Batı Şeria’da da Filistin halkının ihtiyaçlarının karşılanması, yeniden inşa ve imar gibi büyük bir göreve başlamak için profesyonellere ve teknokratlara ihtiyacımız var.”

“Dolayısıyla ortada çok büyük bir görev var ve bu görev, siyasi olmayan profesyonellerden ve teknokratlardan oluşan tek bir meşru hükümet tarafından yerine getirilebilir. Böylelikle hükümette siyasi gruplaşma olmayacaktır.”

Ateşkesi kim imzalayacak? Hamas mı Filistin mi?

Özellikle Mayıs ayından bu yana ABD Başkanı Joe Biden tarafından hazırlanıp önerilen ateşkes teklifi çevresinde Hamas ve İsrail tarafları ABD, Katar ve Mısır’ın arabulucuğu ile müzakereler yürütüyor.

Son aylarda ateşkesin çok yaklaştığına dair söylemler bulunsa da Ağustos ayında Katar’ın başkenti Doha ile Mısır’ın başkenti Kahire’de yapılan görüşmeler sonuçsuz kaldı.

Ateşkesin bir tarafı olan İsrail meşru bir devlet sıfatıyla yer alabiliyor ancak çatışmanın diğer tarafı Hamas’ın bir meşruiyeti bulunmuyor. Filistin toprakları içerisindeki tek meşru yapı olarak birçok ülke tarafından da tanınan Filistin Kurtuluş Örgütü bulunuyor.

Ateşkes için yasal zeminde her şeyin hazır olduğunu belirten Zomlot, “Şu anda Mısır, Katar ve ABD öncülüğünde yürütülen bir arabuluculuk faaliyeti var. Ateşkesin aşamaları için net bir yol haritası sunan bir BM Güvenlik Konseyi kararı var. Elimizde bir ateşkes hazırlığı var ancak eksik olan tek kısım Netanyahu,” dedi.

Zomlot, ateşkes müzakerelerinde sonucunda yasal bir anlaşma durumunda Filistin devletinin nasıl bir pozisyon alacağına dair soruya ise uluslararası hukuku işaret etti.

“Ateşkes müzakereleri ancak uluslararası toplum İsrail hükümetini ikna edebilirse sonuçlanabilir. Bu da ancak baskı, yaptırım ve silah ambargosu yoluyla gerçekleşebilir. Çünkü Netanyahu en büyük müttefiki olan ABD’yi bile dinlemedi. Filistin devleti, Filistin halkının ihtiyaçlarını karşılamak, onları korumak ve coğrafi ve siyasi olarak birleşik bir cephede temsil edilmelerini sağlamak için geliyor.”

AB’nin Uluslararası Adalet Divanı’nın kararına göre politikalarını oluşturması gerekiyor

7 Ekim’den bu yana Gazze ve bölgesinde devam eden savaşın sonlanması için Avrupa Birliği’nin (AB) kilit bir aktör olduğunu söyleyen Husam Zomlot, “Uluslararası Adalet Divanı’nın (ICJ) kararı tarihi ve hayati bir karardır. Özellikle de AB’nin politikalarını ICJ kararına göre oluşturması gerekiyor. Avrupa, Filistin’e coğrafi olarak yakın bir bölge. Son yıllarda olduğu gibi aksi bir durumda bir göç dalgasına ve mülteci akınına yol açabilir.”

Avrupa’nın ABD ve birçok ülkeye kıyasla bu çatışmadan daha fazla etkilenebileceğini belirten Zomlot, “Avrupa’nın bu durum karşısında net, tutarlı ve koordineli bir fikir birliğine varması gerekiyor. Avrupa Konseyi’nin [İsrail Maliye Bakanı Bezalel] Smotrich ve [İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar] Ben-Gvir’e yaptırım uygulanmasını tartışması memnuniyet verici. Ancak yaptırımların sadece bu iki fanatiğe değil, tüm yasa dışılıklara uygulanması ve yaptırıma tabi tutulması gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.

/euronews/

İlginizi Çekebilir

Narin Güran’ın amcası adliyeye sevk edildi
Urfa Büyükşehir Belediye Başkanı, Yeniden Refah Partisi’nden istifa etti

Öne Çıkanlar