Zülküf Kurt: Bu sokağın bir çıkışı var mı?

Yazarlar

Her konuşmaya pandemiyle başlanan bugünlerde, genelden özele giden bir hattın içindeyiz. Önce dünya, sonra ülke, sonra şehir, ilçe, köy, mahalle derken evin içine doğru bir yolculuk. İçeride oluşumuzun sebebini anlattığımız kelimeler dilimizin tam orta yerine oturmuş durumda. Pandemiye karşı yaşanan küresel çaresizliğin en çaresiz halkası olsak da, sorumluluğun bir paydaşı olarak görmüyoruz kendimizi. “Sadece bizim değil, herkesin hayatı allak bullak…”

Başımıza gelen felaketlerin bize özgü olmaktan çıktığı bir dönemdeyiz. Bir arkadaşımızın başına gelenleri anlattığımız zamanlar çok geride kaldı. Failliğimizi gizlemek için kullandığımız, “Bir arkadaşın arkadaşı…” kalıbı ise çoktan eskidi. Hepimiz aynılığın sıradanlığı içindeyiz şimdi. “Onun yaşadığını ben de yaşıyorum…”

Suya erişebilenlerin elleri biraz daha temiz. Yemeğe erişebilenler biraz daha tok. Ulaşamayanlar intiharın eşiğinde, çoğu o eşiği çoktan geçti. Toplu intiharlar, tekil intiharlar, kendini yakanlar, çocuklarını bakılabilecek bir yere bıraktıktan sonra yaşamlarına son veren anne, babalar. Bir damın altında yaşanan çaresizlikler. Dışarısı yasak, içerisi yokluktan beter. Elden gelen cana yüklenmek. “Allah geride kalanlara yardım etsin, çok zor gerçekten de çok zor…”

Ölülerini üç beş kişiyle gömenler. Mezarlara dökülen kireçler, tabutlara çakılan çiviler. Uzaktan taziyeler, görüntülü aramalar, online dualar, mevlitler, lokmalar… Kırkıncı günden sonra görülen rüyalarda yaşanan uğurlamalar. “Ölsek de kimse kimseye yetişemiyor bu dönemde…”

İlk Cemre havaya düştü, ikincisi suya. Üçüncü Cemre toprağa düşecek. Toprağın soğuğu kırıldığında çiçekler açmaya başlayacak. Tüm bunları biliyoruz. Doğayla duyusal, içsel ilişkisi güçlü olanlar daha çok şey biliyor, görüyorlar. ‘Her kışın bir baharı var’ sözü kıştan sağ çıkanlara ait. Ötekiler için bahar kıştan soğuk. “Dünya hiçbir zaman adil bir yer olmadı, şimdi hiç değil…”

Her köşe başında enstrümanlarıyla duran sanatçılar. Yalnız sokaklara çalıyorlar. Teşvik edilen parti kongreleri, tevkif edilen sazlar. Ardarda haberlere düşen sanatçı intiharları. Geride bırakılan güler yüzlü sahne fotoğrafları, videolar, sazlar. Bir salgının kaldıramayacağı kadar ağır şarkılar. “Herkes dayanışma mesajı paylaştı…”

Siyasette yaşanan tıkanıklığın aşılamaması. Baskıya karşı direniş, direnişe karşı baskı. Bu denkleme sıkışan gündeme konu olan parti kapatmalar, kesinleşen cezalar, hazırlanan fezlekeler, dokunulmazlıkların kaldırılması.

Yaşanan rejim krizinin adını yanlış koyanlar, siyasi kitabesini değiştiremeyenler, keskin virajlarda düştüğü yerden kalkamayacakların ettiği büyük! sözler… Ne bir denklem kurulabiliyor ne de kurulan denklemden çıkılamıyorsa, Hannibal Kartaca kıyılarında sadece balık tutmuş demektir. “Çiçekli, böcekli neyse de, kalpli parti logosu biraz şey…”

Her sokağın bir çıkışı var. Saymaya sıfırdan başlayanların yazıyla da rakamla da göremedikleri bir geçmiş, çıkamadıkları bir sokak var. Umutsuz olmaya gerek yok. Bu sokak çıkmaz değil. Saymaya sıfırdan başlamaya ise hiç gerek yok…

Kısa Kısa

“Gerekirse Çin’e savaş açarsın”

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici Fox TV’de katıldığı programda Uygur Türklerinin yaşadıkları baskıları dile getirirken, “Gerekirse Çin’e savaş açarsın” demiş. Devamında da “Bizim dünyada korkacağımız hiçbir ülke yok ama savaştan önce yapacağın işler var.” diye belirtmiş.

Mealen “gerekirse savaş açarsın ama gerek yok” demeye getirmiş. Kuru kabadayılık da kendisine tur bindirmiş. Bu arada Cumhur İttifakının (AKP+MHP) bir parçası olan BBP Başkanı Destici, İYİP ve CHP ile de görüşüyormuş. Cumhur-Millet İttifakı arasında mekik dokuyan Destici’nin hangi ittifaka güvenip Çin’e savaş ilan edeceği önümüzdeki günlerde göreceğiz.

“Dolar 30 TL olursa”

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, “Dolar 30 TL olsa TL’de olan kazanıyor” diye bir cümle etmiş. Bu cümleden sonra normal bir ülkede Merkez Bankası’nın kendini feshetmesi, Ekonomi Bakanlığının kendini lağvetmesi, Para Piyasalarının, Borsa’nın kendini eve kapatması gerekirdi. Muhalefet Partileri, Cumhurbaşkanının etrafında böyle! danışmanlar olduğu için kendilerini şanslı hissetmeliler. Peki bu ettikleri sözlere kendileri inanıyor mu? Elbette ki hayır. Kendilerince “Güçlü Ekonomi” algısı yaratmaya, algı üzerinden piyasalarda denge sağlamaya çalışıyorlar.

Siyasi partilerin bu sözleri ciddiye alıp cevap vermeyeceklerini bildikleri için de, aslı astarı olmayan ifadeler kullanmaktan geri durmuyorlar. Peki algı yaratabiliyorlar mı? Elbette ki hayır. Ama kendi kitlelerinde ekonomimiz güçlü dedirtmek için başvurdukları yöntem bu.

ABD’nin politika değişikliği hissedilmeye başlandı

Suudi Arabistan ile İsrail, Trump döneminde kurulan ilişkilerin Biden yönetimiyle tekrar kurulması için görüşüyorlarmış. Bu arada ABD yönetimi tarafından 2018 yılında hazırlanan ve Trump yönetimi tarafından gizlenen raporda, Kaşıkçı cinayetinin emrini Prens Salman’ın verdiği belirtiliyor. Bu raporun Biden yönetimi tarafından basına açıklanması, Prens Salman’ı zor günlerin beklediğinin habercisi. Prens Salman’ın muhalifleri de boş durmayacaktır.

İsrail’in Filistin işgaline ilişkin Biden yönetimi daha önce açıkladığı “İki Devletli Çözüm” başlığını gündeme getirecektir. Biden yönetimi, Ukrayna’da da Rusya’ya karşı güçleri destekleyeceğini beyan etti. Trump yönetimi ile silikleşen ABD-Rusya kutuplaşması, Biden yönetiminin temel politikası olarak hayata geçiyor. AB’nin Rusya’ya ilişkin tutum değişikliğinin ne yönde olacağı da önümüzde günlerde netleşir. Bu kutuplaşmanın en kritik noktası şüphesiz Suriye’deki savaşın ne olacağı konusu. ABD ve Rusya yönetimin ortak bir Anayasa Taslağı’nda anlaştıkları biliniyordu. Artacak olan kutuplaşmanın bu ortaklaşmayı bozması durumunda, Suriye’de yeni dengeler kurulabilir.

Bu nedenle de İran son günlerde Suriye ile temaslarını ve görüşmelerini oldukça hızlandırmış durumda. ABD’de de İran destekli Haşdi Şabi güçlerini, Irak’taki ABD üslerine yönelik roketli saldırılarına misilleme olarak havadan bombaladığını duyurdu. Suriye’deki tüm güçlerin Rusya ve ABD ile ilişkilerini yeniden revize edecekleri bir döneme giriliyor.

Açlık Grevleri 94. gününde

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla cezaevlerinde başlayan süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi 94. gününde…

İlginizi Çekebilir

Veysel Keser: ‘Kuşlar da bizi terk etmeden’ 
Oktay Candemir: Yeni Akit Çok İncinmiş!

Öne Çıkanlar