Türkiye’de, Kürt kültürü ve sanatına dönük baskı ve sansür sürüyor. Kürt sineması, sinemada çizilen sınırların dışına çıktığı için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın fon desteğinden yararlanamıyor. Kürt halkının gerçekliklerini konu alan filmler ya tamamen yasaklanıyor ya da festival gösterimlerinden çıkartılıyor. Sinemada özellikle Kürt sorununa ışık tutan yönetmen ve yapımcılar “cezalandırma” politikasıyla karşı karşıya kalmakta.

“Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi”nin 5-6 Ekim’de İstanbul’da düzenlediği ve Kürt sinemasına dönük baskı ve sansür politikalarının da tartışıldığı “Sansür ve otosansür baskısında kültürel kapan” başlıklı buluşmaya katılan Bahoz ve Zer gibi filmlerin yönetmeni Kazım Öz, Kürt sinemasına dönük baskı ve sansüre ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferdi Bayram’a değerlendirmelerde bulundu.

‘Kürt sinemasının varlık yokluk sorunu’

Türkiye’de Kürt sinemasının siyasal ve yasal baskıya maruz kaldığını ifade eden Öz, Kürt sinemasının varlık ve yokluk sorunu ile karşı karşıya olduğunu söyledi.

Kürt sinemasının sansürden kaynaklı otosansür sorunu da yaşadığını ifade eden Öz, “Kürt sineması aynı zamanda bir izleyici sorunu da yaşıyor. Bunun temel nedeni de dağıtım sansürüdür. Üretilen Kürt filmlerinin seyirciye ulaşmaması için büyük engeller devreye konuluyor. Bu engeller de sansürün başka bir boyutu oluyor. Öte yandan teknik, kadrosal, eğitim ve düşünsel açıdan da kendi içinde önemli sorunlar yaşıyor diyebilirim” dedi.

 Sansürün sebepleri

Kürt sinemasının sansüre uğramasının altında yatan temel sebebin Kürt sorununun olduğunu belirten Öz, “Kürt filmlerinin bu kadar çok sansüre uğramasının, birkaç boyutu var; Birinci boyutu, dünya sistemi içerisinde maalesef Kürtlerin temel hakları anlamında sorunlar hala çözülmüş değil. Başka uluslar için doğal olan haklar, Kürtler için doğal değil. Kürtlerin kazanılmamış haklarından dolayı Kürtlerin yaptığı her çalışmada karşılık buluyor. Yani sinemasında, sanatında, ekonomik olarak bir proje geliştirdiğimizde bunun etkilerini açıkça görüyoruz. İkinci mesele, Kürt sineması kendi içinde özgür bir zihniyete sahiptir. Dolayısıyla her şeye özgür bakıyor bu yüzden sistemle daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyor” diye belirtti.

‘İlk günden beri sansüre uğruyorum’ 

Yapımını üstlendiği filmlerinin de ilk günden beri sansüre ve otosansüre uğradığını vurgulayan Öz, “İlk kısa filmimden çektiğim son filme kadar sansür sorunu ile karşılaştım. Otosansür konusunda kişisel olarak büyük oranda mücadele ettim. Zaten filmlerimin sansüre uğramasının bir sebebi de aslında oto sansürü kabul etmememden kaynaklı oldu. Ama maalesef özgür bir ortamda yaşamıyoruz. Bu yüzden de bu sorunlarla karşılaşıyoruz” diye konuştu.

Sınır ötesi sansür  

Kürt sinemasının uluslararası platformlarda ise “sınır ötesi sansüre” maruz kaldığını söyleyen Öz,  Kürt sinemasına dönük özel bir savaşın yürütüldüğünün altını çizdi. Öz, “Özellikle Kültür Bakanlığı’nın özel olarak bu alanda büyük bir çaba gösterdiğini düşünüyorum. Yani sınır ötesi sansür, Türk Devleti’nin, Türk resmi ideolojisinin Türkiye dışındaki alanlarda, büyük oranda Kürtlerin yaşadığı veya yaşamadığı alanlar da dahil, çeşitli politikaları ve operasyonları oluyor. Yani Kürtlere dönük sadece askeri, ekonomik operasyonlardan bahsetmiyorum. Sanat-kültür alanına dönük, başka ülkelerde Kürt filmlerinin ve Kürt üretimlerinin dolaşmaması için, güçlenmemesi için özel bir savaş yürütülüyor. Bunu biraz deşifre etmek, bunu konuşmak ve engellemek gerekiyor” ifadelerini kullandı

‘Sansür ve otosansüre karşı bir arada durmalıyız’  

Otosansüre karşı keskin sınırların olması gerektiğini belirten Öz, “Büyük sorunlarımız var ama buna karşı dayanışmayla, bir arada durarak, tartışarak, çeşitli analizler yaparak, bilinçlenerek karşı durabiliriz. Yani sansür ve otosansür konusunda Kürt sanatçılarının, sinemacılarının, yönetmenlerin, yapımcıların bilinçli olması, ve otosansüre taviz vermemesi, kendi kendine otosansür uygulamaması konusunda keskin sınırlarının olması gerekir. Bunun yanında da sinemanın, özellikle halkla iyi bir ilişki kurması gerekir” dedi.