Buça’da kitlesel katliam, binlerle ifade edilen ölümler, toplu mezarlar, Batı’nın ekonomik yaptırımları, zora giren müzakereler, Ukrayna sahasının daha fazla silahlandırılması; Ukrayna savaşının baştaki tahminlerden çok daha uzun süreceğini gösteriyor.
Rusya’nın stratejik hedeflerinde değişiklik yapması, savaşı Donbas bölgesine kaydırması gibi gelişmeler, Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşuk’un “Savaş düşündüğümüzden de uzun ve zor geçebilir” beyanatı, Batılı devlet liderlerinin artarda Ukrayna ziyaretleri ve Rusya’nın İnsan Hakları Konseyi üyeliğinin BM Genel Kurulunda oy çokluğuyla askıya alınması bunu pekiştiriyor.
Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’ye göre Rusya ordusunun başkent Kiev ve Çernihiv bölgesinden çekilerek Donetsk ve Luhansk’a yönelmesi, güç toplayıp yeniden Kiev’e saldırma stratejisinin bir parçası. Batılı liderler ve gözlemciler de benzer değerlendirmeler yapıyorlar.
Bu tip fikirler ileri sürenlerden birisi de Ukrayna’ya silah ve malzeme yığmaya devam eden NATO’nun Genel Sekreteri Jens Stoltenberg. Stoltenberg gecen hafta “savaşın aylar, hatta yıllar sürebileceğini” açıkladı.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi devirmek, Ukrayna’yı, Belarus’ta olduğu gibi Rusya’nın kontrolünde bir ülke haline getirmek amacıyla savaşı başlatan Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise “ABD Zelenski’yi savaşmak için zorluyor” açıklamasında bulundu.
Bu açıklamalar, önümüzdeki günlerde Ukrayna kentlerinde çok daha büyük yıkımların olacağını, toplu katliamların yaşanacağını gösteriyor. Rusya, büyük bir insanlık suçuna imza atabilir. Tarihe büyük bir kara felaket olarak geçecek çılgınlığa başvurabilir. Başarısızlığın öfkesiyle davranabilir.
Rusya’nın Ukrayna üzerinden AB ve ABD ayırımını derinleştirme, NATO’nun genişlemesini durdurma gibi hedefleri de gerçekleşmedi. Tam aksine gelişmeler yaşanıyor. AB ve NATO için Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı can simidi oldu denebilir.
Bugün Rusya’nın savaşı başlattığı 24 Şubat’taki gibi ne enerjisi, ne morali ne de imkânları var. Toparlanmaya çalışıyor, zamana ihtiyacı var.
Bundan sonraki dönemi “askeri gücü kullanmadan onun potansiyelini kullanma beceri ve kapasitesi” belirleyecek. Bu konuda Rusya’nın mahareti oldukça zayıf.
Ukrayna savaşının, yeni savaşların ve çatışmaların başlangıcı olmayacak biçimde sonuçlanması için birkaç önemli konuda harekete geçilmelidir.
Bunların başında hiç kuşkusuz ki savaş suçlarını araştıracak sivil girişimler ve Ukrayna Savaş Mahkemesi gelmektedir.
Buça katliamı haklı olarak dünyanın birçok ülkesinde yoğun tepkilere neden oldu. Rusya, görüntülerin kurgulandığını iddia ediyor. Zelenskiy ise soykırım olarak tanımladı. Nereden baksan insanlığa karşı suç işleniyor.
Amerika’nın yirmi yıl önce Irak’ta yaptığını şimdi Rusya Ukrayna’da yapıyor. Yakın tarihimizde Bosna’da, Ruanda’da, Yemen’de, Suriye’de, Rojava’da ve daha birçok ülkede, bölgede benzer şeyler yaşandı, yaşanıyor.
Ukrayna’ya “Ben Ukrayna’yı Nazilerden arındıracağım” iddiasıyla girip, Nazilerin yaptıklarını aratmayacak işler yapmak, Ukrayna savaşının kendine has bir başka özelliği, ayıbı ve tutarsızlığı.
İletişim çağında her savaşın ve çatışmanın sonucunu, askeri başarılar kadar enformasyon ve dezenformasyon da belirler oldu.
Genel olarak savaş dönemlerinde hakikatin görünmesi ve bilinmesi imkânsızlaşır. Ancak bu kez büyük bir dezenformasyonla karşı karşıya insanlık. Sadece savaşın doğrudan taraflarının dezenformasyon ve enformasyonu ile karşı karşıya değil, insanlığın bütün kurum ve devletleri bunun bir parçası.
Bu nedenle bir an önce dezenformasyonu ortadan kaldıracak, bilginin, hakikatin akışını hızlandıracak ve barışın, evrensel hukukun, kuralların sesi olacak çevrimiçi barış ağı geliştirilmelidir.
Ukrayna savaşında kapitalizmin bütün kurallarının çiğnenerek hareket edildiğini bir kez daha gördük, Daha önce örneği görülmedik şeyler yapıldı. Nefret söylemi, özel mülkiyetlere el koymak gibi. Ukrayna savaşı ile oluşan ortam, dönüştürücü potansiyeli yüksel bir kriz. Bu savaşın sadece siyasetle sınırlı bir sonucu olmayacak, ulusal ve uluslararası ekonomide de daha birçok şey değişecek. Dünya sistemindeki Rusya ağırlığı yerini Çin’e bırakacak. Putin rüyası bitecek.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda, Rusya’nın İnsan Hakları Konseyi üyeliğinin askıya alınmasına üye 175 ülkeden Türkiye dahil 93’ünün evet, 24’ünün hayır demesi, 58 ülkenin ise çekimser oy kullanması yeni dünya dağılımının ilk emaresi.
Bu koşullarda yayınlanan “Dünya barışının baş düşmanı NATO ve emperyalizmdir!” başlıklı ve 74 imzalı bildiri ise bu gidişatı anlamaktan oldukça uzak bir metin. Bildiriyi yazanlar, Rusya’nın yüz elli bin askerle komşu ülke topraklarına girmesini, taş taş üstünde bırakmamasını, sivilleri katletmesini sorun etmiyorlar.
Böyle yaparak, 6. Filodaki ABD askerlerinin denize dökülmesinde sembolleşen Türkiye sosyalist ve devrimcilerinin tutumunu lekeliyorlar.
Savaş karşıtlığını NATO karşıtlığına indirgeyerek Rusya’nın yaptıklarını örtmeye çalışanlar, ancak gizli Putin sever olabilirler.
Ukrayna savaşı bir an önce durdurulmazsa yeni savaşların başlangıcı olma potansiyeli taşıyor. Hiçbir savaşın, çatışmanın ve işgalin haklı olmayacağının farkında olarak, “amasız, fakatsız” barış için sesimizi yükletmeliyiz. Barış yaşamın özdür. Barışı savunmak yaşamın kendisini savunmaktır. İnsanlığın en kutsal evrensel hakkına sahip çıkmaktır.
Artık 21.yüzyılda hiçbir iç, dış sorun, siyasetin küçük hesabı, planı, beklentisi savaşın bahanesi/nedeni olmamalıdır. İnsanların ölme ve öldürme ikileminde bırakılmayacağı bir dünya yaratmanın azmiyle çabalamalıyız. Ukrayna’daki çocukların, canlıların, direnenlerin her yerde, her zaman gür sesi olacak toplumsal duyarlılık, savaşın panzehridir.