Behice Feride Demir: Cehennem

Yazarlar

Dante Alighieri’nin ilahi komedyasından bu yana cennetle cehennem fikri dengelenmiştir. Elbette sanatsal bir eserin dini bir ihyası yoktur. Ancak ilahi komedya da pek çok sanatsal eser gibi zamanının ötesine uzanmış, İtalyan dil, düşün dünyasına yeni kelime ve teoriler ekleyerek dönemin tabularını da sorgulamıştır. Bu sorgulama beraberinde aklın sivilleşmesine, hicvin ve kimi toplumsal duyumların vahiy baskısından kurtulmasına vesile olmuştur.

Elbette sanat tek başına bir devinim gücü olamaz, zaten Dante öncesi ve sonrasındaki Avrupa’da da şehir veya imparatorlukların teşvik ettiği idealist ama devlet aklına yatkın bir zemin bulunmakta ve sanatta bu zeminde ki eleştiri hakkını kullanmaktadır. 

Kuşkusuz aynı periyotta ve sonrasında doğuda da şehir idareleri ya da devletler bulunmaktadır. Ancak doğulu idareciler, devlet aklını tahtlarının teolojik iması için; tüm, bilgi ve sivil ihtimalleri cennet ve cehennemle disipline ederek batının feshettiği bu sembolü yeniden fethederek karşıt bir tarih ve siyasi inanç pazarı oluşturmuşlardır. 

Osmanlı’nın Türkiyesi, Perslerin İslam cumhuriyeti biraz da varlıklarını bu tersi dolguya borçludur. 

 Ve bugün dahi bu devletler otoritelerini bu ilahi rezervle beslemektedir. Kürtlerin talihsizliği birazda burdan başlıyor. Komşu oldukları devlet aklı ve toplumsal konsensus sürekliliğini bu ideolojik- teolojik tahkimle organize ettiğinden, Kürtler de her defasında bu karşıt dalganın türlü türlü şantajına maruz kalmaktadır. 

Cemal Nebez, Kürt nasyonalizmi ve kimlik sorunu adlı kitabında bir Osmanlı müftüsü olan Xoce Se’ddedin’den bir alıntı yapmakta ve Kürdlüğün tarihsel rakibi olan bu fikri şantajın ciddiyeti konusunda bizi uyarmaktadır. 

Nebez’in verdiği örneğe göre ” Tac el Tewarix ” adlı kitabında Xoce Se’ddedin şöyle demektedir: ” Pêxembere islamê nifiran li Kurdan kiriye ku tu wexti yek negrin, jî ber ku yekbûna Kurdan dibe sebebê têkdana hemî cîhanê û her ji ber wê jî ku Kurd jî vê demê ve heta niha jî nikarin dewleteke mezin û desthilatdarîyeke gewre dabimezirinîn. (1537-1599)…

Şark otoritelerinin Kürtlere karşı olan psikolojik ve fiziksel kinlerinin dinsel grameri hakkında oldukça eski olan bu örnek, siyasi  tembihlerini de çoğaltarak günümüze dek gelebilmiştir.

Bunun tipik bir örneği barbarlığına barbarlık katan İranlı yetkililerin Kürtlere, Kürtçe’ye dair ki tarihsel bilinçaltını ele veren uygulamalarıdır. Ortadoğu’da modern bir cehennem yaratan ve Kürtleri binbir eza ile öldüren bu zihniyetin kaynağını teolojik, etnik ve teorik bir nefretten aldığını, bunu meşru gördüğünü bilmek ve fikri tansiyonumuzu buna göre ayarlamak artık Kürtlerin düşünsel aciliyetidir. Siyasi ve askeri temsilcilerimizin bir önceki çağdan kalma hantal iyimserliklerine aldırmadan, tarihimizi bir kere daha bölgesel ”darbı mesel” lere kaptırmadan, yeniden yazmanın ve yorumlamanın kaçınılmazlığı hepimizin kapısını çalmaktadır. 

Mir Şerefxan’ın dediği gibi: ” Ne batıl düşünce, ne imkansız hayal. ” Her şeyiyle kendine benzeyen bir Kurdistan..! 

 

İlginizi Çekebilir

Abdullah Demirbaş: Siyasal Koruculuk ve Özgür İrade
Ali Engin Yurtsever:  Nehri Geçip, Gemiyi Yakmanın Zamanı Geldi

Öne Çıkanlar