Mihayel Rabo: 1915’te ölüme sanatlarıyla birlikte gittiler

Genel

Aradan tam 108 yıl geçti. Belki de on binlerce yıl geçecek. Unutulması, yok sayılması, gözden kaçması, görmemezlikten gelinmesi mümkün değil. 1915 Soykırımı dünya tarihinin en önemli insan kıyımı ve soykırımlarından birisi.

Hiçbir soykırım bir diğerinden farklı değildir. Soykırımların ortak noktaları hep aynı olmuştur. Toplu katliamlar, öldürmeler tecavüzler, çoluk çocuk ayırmadan aynı anda imha edilmeleri hep birbirine benzer.

Dünya tarihine bakıldığında ABD yerli halk Kızılderili, Almanya Yahudi Soykırımı, Bosna, Kamboçya, Ruanda, Bangladeş 1971, Çerkez Soykırımı, Rum Soykırımı, Ezidi Soykırımı, Ermeni Soykırımı ve Sayfo Süryani Soykırımı olmak üzere son yüzyılda yapılan onlarca soykırıma rastlamak mümkün.

Soykırımlar sadece insan soyunun bir ırkın, milletin yok edilmesiyle bitmiyor. O halka ait dilin, kültürün, sanatın, kısacası bütün varlığının da ortadan kaldırılmasına neden oluyor.

1915 Soykırımı bu coğrafyada Ermenilerin yok edilmesiyle başladı. Aslında Ermeniler bir bahaneydi, plana göre önce Ermenilerden başlanılacaktı. Nihayetinde öyle de oldu. Ermenilere yönelik başlayan “etnik temizlik”, toptan yok etme Rumlara ve akabinde Süryanilere de uygulanarak Osmanlı coğrafyasında bulunan bütün Hıristiyan inancına bağlı halkları da içine aldı. Soykırımın kapsamı böylece genişletildi. Çünkü dönemin yöneticileri tek ırk, tek inanç kavramları dışında bir söylem istemiyordu.

Soykırımda Süryani, Ermeni ve Rum ayırımı yapmanın zamanı değildi. Eğer yok edilmeleri gerekiyorsa hepsi aynı katliamdan geçirilmeliydi. Dönemin idareci ve yönetenlerine göre Ermeni, Rum ve Süryaniler öncelikle yok edilmeliydi. Sonuçlarında da böyle oldu. Dünya tarihinin en önemli soykırımlarından biri bu halklara uygulandı. Yüzbinlerce insan, insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldı. Sıcak, soğuk, açlık, çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın, erkek hiçbirinin gözyaşına bakılmadı.

Kimisi malı için, kimisi “evlilik” için, kimisi o şartlarda ağır cezalara rağmen iyi niyetli komşuları tarafından saklanarak kurtuldu. Katliamın en önemli özelliklerinden biri de kırsal kesimlerde küçük köy ve gruplar halinde yaşayan, ulaşım ve haberleşme imkanı olmayanların daha ağır şekilde katliama uğramasıydı. Bu kimseler coğrafi şartlar nedeniyle seslerini kimseye duyuramadan katliama uğradı.

Kurtulanların büyük bir bölümü ya kendi imkanlarıyla ya komşularının yardımıyla ya da bir “ücret” karşılığında kurtuldu. Resmi makamlarca kurtulanların ve öldürülmemelerinin nedeni ise sahip oldukları sanat ya da meslekleriydi. Bunlar da yine sembolik olarak kafilelerden ayırtılıyordu. Bunların ayrı tutulmasının en önemli sebebi, eğer onlar da ölürse geride o mesleği icra edecek kimsenin bulunmamasıydı.

Mesleği başkasına öğretmesi için ölüm kafilesinden ayrı tutulan Adıyamanlı Süryani’nin anlattıkları tam da bu noktayı en güzel şekilde anlatmaktadır: “Dedem kardeşleriyle birlikte köyde demircilik yapıyor. Asker köye gelip hepsini topluyor. Kafileye katıp Fırat’a dökmek için köyden ayrılacağı sırada Muhtar komutana şunları söylüyor, ‘Komutan bunlar bizim köyün esnafları. Nal, demir, kalay, bütün işleri yapıyorlar. Köyde bu işi bilen kimse yok, bari birisini ayırın biz işi öğreninceye kadar dokunmayın’ diyor. Bunun üzerine komutan dedemi gruptan ayırıyor. Böylece dedem kurtuluyor. Tabii bu arada Müslüman olmaktan kendisini kurtaramıyor. Sünnet oluyor, Barsaum olan ismi “Ramazan” oluyor. Eğer dedem sanatkar olmasaydı kurtulması mümkün değildi.”

Bir tarafta durum böyleyken diğer taraftan da 1915 Soykırımında resmi ideolojinin isteklerini yerine getirmeyenlerin kurtulma şansı yoktu. Kurtulması için ya Müslümanlaşacak ya da önemli miktarda değerli eşya, mal, tarla, para, altın ödemesi gerekiyordu. Ödenmediği taktirde köylü, çiftçi, sanatkar, din insanı, doktor olmasının hiç önemi yoktu.

Tüm bu yaşananlara rağmen hiç korkmayan, rüşvet vermeyen, “kumalığı” kabul etmeyen, teslim olmayan, başı dik ölüme giden Süryaniler de vardı. Buna en güzel örneklerden biri Adıyaman’ın Gerger İlçesine bağlı Vank Köyü’nde yaşanır. Asker köydeki genç yaşlı kadın ve erkekleri toplayıp Fırat Nehri’ne doğru götürürken, grupta bulunan kadınlardan birisi yürürken elindeki yün yumağını eğirerek ip yapmaya devam eder. Bunu gören Müslüman bir komşusu ona seslenerek şunları söyler, “Kadın, kadın seni ölüme götürüyorlar, sen hala ip eğirme peşindesin.” Kafiledeki kadın ise ona dönerek, “Evet, biz öyle bir halkız ki ölüme bile başı dik ve sanatımızla gideriz” der.

1915 Sayfo Süryani Soykırımı, tarihin en açık şekilde soykırımın yapıldığı sayfalardan birisidir. Bu sayfa, siyasetçilere bırakılmamalıdır. Tarihçiler olaylara gerçek ve objektif olarak bakmalıdır. Halkların yok edilmesine asla izin verilmemelidir. Bu halkların yeniden coğrafyalarında, vatanlarında özgürce yaşama koşulları sağlanmalıdır.

1915 Soykırımında hayatını kaybedenleri, onları saklayıp kurtaran iyi insanları saygıyla anıyorum…

 

/Bu yazı Gazete Sabro’dan alınmıştır…/

İlginizi Çekebilir

Trump: Seçilirsem Komünist ve Marksist grupların ülkeye girişini yasaklayacağım
DEVA Partisi kurucusu Mehmet Şanver hayatını kaybetti

Öne Çıkanlar