Olgun: İmralı, TBMM, Edirne ve STK’ların çok daha aktif olacağı bir süreç

GenelGündem

X Platformu üzerinden Türkiye’de 1 Ekim’de MHP lideri Bahçeli’nin girişimiyle başlayan ‘yeni sürece’ ilişkin değerlendirmeler yapan gazeteci- yazar Akın Olgun, ”İmralı, TBMM, Kandil, Edirne ve ağzı sıkılı süreç üzerine bir kaç söz.” yeni bir değerlendirme yaptı.

Olgun bugünkü paylaşımında (@akinolgun) şunları yazdı:

Bahçeli sürecin önünde yer alan ilk grup konuşmasını yaptığı günden bugüne çok şey yazdık, konuştuk ve ne oluyor sorusuna cevaplar aradık. Ulusalcı şoven kesimlerin çatı olarak kurdukları “bebek katili” söylemi altında, olan biteni vasat tarzda ele alan ve avam söylemlerle kuru şoven gürültüler çıkaranlar bir yanda, devlet içinden tasfiye edilen cemaat çevresinin “olmaz”lar propagandasıyla, Kürt siyasetine “allahtan akıl fikir” dileyen ve özel şüphe üreten tavırları diğer yanda bir yokuş örüldüğü ortada. (Hızlılar) Sorunu “olur” ve “olmaz” arasına sıkıştıran bu anlayış ortaklığı, meselenin toplumsal, siyasal ve hayati yanını da gözden uzak tutarak, süreci boşlayan bir çizgiye çekmeye çalışıyor. Elbette bunu yapma özgürlükleri var ve bu tercihleri ne kadar belirleyici olur, olmaz bilinmez ama vebali mutlaka olacaktır…

Oysa, Türkiye’nin 2. Yüzyılı ile Kürtlerin yüzyılı birbiriyle kesişmiş durumda ve eğer bu kesişim, Öcalan’ın formüle ettiği “stratejik ortaklık” temelinde kendini masada, sahada örgütleyemezse, büyük bir savaş üzerimize çökebilir. Tarafların bunu gördüğünü ve bu yüzyılı heba etmek istemediklerini, bu görüşme trafiğinden bir nebze anlayabiliyoruz. Altını çizerek söylemek gerekirse ağzı sıkı bir süreç, ağzı sıkı yöntemlerle yürütülüyor ve Bahçeli’nin yeni yıl mesajı içine yerleştirdiği kimi provakasyonlara karşı, ortak bir kararlılık için bu ağzı sıkılılık korunuyor. Her kafadan bir sesin çıktığı, konuşulanların lüzumlu lüzumsuz sızdırıldığı bir laçkalık oluşmaması için, görünün o ki özel çaba harcanıyor.

Bu yöntem şeffaflık karşıtı değil, aksine şeffaflığı korumayı ve çarpıtmaların önüne geçmeyi hedefleyen ilkesel bir tutum olarak örülüyor. Evet, herkes her şeyi bilmiyor ve tam da bu yüzden süreç bir hassasiyet üzerinde kargaşadan uzak, adım adım gündeme geliyor, ilerliyor diyebiliriz. Şom ağızlılığı bu sürecin kaldırmayacağı çok net. Yapanlar ise ayıklanacak muhtemelen. Bu noktada, kişisel süreç okumaları öne çıkacaktır. Zorlayıcı bir durum bu ama okuma yapma yeteneğimizi, detayları görme kasımızı geliştireceği şüphe götürmez. Hazıra konma halimizin bir çok refleksimizi zayıflattığı açık. Bunun çok fazla örnekleri, özellikle medya alanında sırıtıyor.

Önümüzdeki bir kaç haftanın, çok önemli gelişmelere gebe olduğunu söylemem abartılı bir tahmin olmayacaktır. İmralı, TBMM, Edirne ve STK’ların çok daha aktif rol alacağı bir süreç olacağı görünüyor.

Edirne derken elbette Demirtaş’ı kastediyorum. Demirtaş bu sürecin içinde mi, dışında mı diye konuşanların, tartışanların üzerinden atladığı şey, siyasetiyle, söylemleriyle, edebiyatıyla, savunmalarıyla, sanatıyla, Demirtaş bu sürecin hep içindeydi ve bugün toplumsal güven ve kabulün ağırlık merkezinde olmasının sebebi de biraz bu. Başa dönersek, süreç hızlı ilerleyecek ve “stratejik ortaklık” kimi yerlerde birbirini zorlayarak, kimi yerde esneyerek, kimi yerde karmaşıklaşacak ama durmayacak…

Suriye’de hangi yönetim biçimi hakim olacak? Tek tip mi, çok sesli mi? SDG güçleri nasıl bir dönüşüm geçirecek? Kürtler Suriye yönetiminin kurucu unsuru olacak mı? Kandil, PKK i’yi dönüştürerek, Türkiye sahasında çekilecek mi? Kürt barışı, Türkiye’yi bölgede aktif, güçlü ve yapıcı aktör kılacak mı? Türkiye, toplumsal barış ve bir genel af ile 2. Yüzyıla güven sağlayabilecek mi? Sorunları şiddetsiz aşabilme olgunluğuna sahip olabileceğimiz bir atmosfer oluşacak mı? İşte bunların hepsi masada muhtemelen. Yenişememek bazen eşit temsil sağlar ki bence artık bu aşamada süreç…

İlginizi Çekebilir

Las Vegas saldırganı ABD Özel Kuvvetler askeriymiş
Şam’da bulunan Fransa Dışişleri Bakanı’ndan Kürtler ve YPG için çağrı

Öne Çıkanlar