Mecit Zapsu: Cumartesi Anneleri: Sessizliğin En Gür Sesidir

GenelGündem

Bugün günlerden Cumartesi… Yıllar önce başlatılan bir ritüelin yeniden yinelendiği gün. Galatasaray Meydanı, adalet arayışının yankılandığı, yasın direnişe dönüştüğü bir anıt gibi yükseliyor İstanbul’un kalbinde. Gözlerindeki umut, yılların getirdiği yorgunluğa rağmen hâlâ ilk günkü kadar diri. Anneler, babalar, kardeşler… Hepsi meydanda, yine aynı soruyla haykırıyorlar: “Nerede benim yakınım? Nerede kemikleri, mezarı, bir taş dahi olsa isminin yazılı olduğu bir yer?”

Ne kadar baskı uygulandıysa, ne kadar yasaklanmak istendiyse de bu direniş abidelerinin önüne geçemediler. Çünkü bu, bir meydan okuma değil sadece; kaybolan bir insanın izini sürme, varlığını inkâr ettirmeme mücadelesi. “Kaybolan” sadece insanlar değildi; kaybolan, insan olmanın onuruydu, kaybolan adaletti, kaybolan vicdandı.

Adaletin Mezarı Olan Meydan: Galatasaray

Galatasaray Meydanı, yalnızca bir buluşma noktası değil, adaletin sessizliğe gömüldüğü, yasın haykırışa dönüştüğü bir hafıza mekânıdır. Bu meydanda toplananlar, yalnızca kendi evlatlarını aramazlar; bir halkın vicdanını, bir toplumun hafızasını ararlar. Her cumartesi yinelenen bu direniş, sadece geçmişe değil, geleceğe de atılmış bir çığlıktır.

Umudun, baskılarla tüketilemeyeceğini, yasaklarla unutturulamayacağını gösterdiler. Zulmün tarihi ne kadar derinse, direnişin hafızası o kadar güçlüdür. Bugün, o meydanda toplanan her bir insan, suskunluğun en gür sesidir.

Şans Demek Bile Acı: Bir Mezar Taşı Uğruna…

Umut, insana dair en güçlü dirençtir, ama bir mezar taşı için umut etmek… Şans kelimesi bile burada acının boyutunu yetersiz bırakır. Oğlunu, kızını, eşini, kardeşini arayan anneler, “Bir posta çuvalında değil, gömüldüğü yerde bulmayı” dileyenler… Bu, bir insanın en temel hakkıdır; sevdiklerinin nereye gömüldüğünü bilmek, bir mezar taşına dokunmak… Ne acıdır ki, bu en basit insanî hak, bu topraklarda lütuf gibi sunuluyor.

Bu anneler, yalnızca kayıplarını değil, kaybolan onurlarını da arıyorlar. “Adalet bir gün yerini bulacak” umudu ile yaşıyorlar, ama zaman en büyük düşmanları. Ölüm gelip kapılarını çaldığında, ellerinde hâlâ bir mezar taşı bile olmadan göçüp gidiyorlar bu dünyadan.

Sanatın Tanıklığı: Yasın Dili, Direnişin Şiiri

Cumartesi Anneleri’nin sessiz çığlığı, edebiyatın ve sanatın dilinde yankı buldu. Şairler, yazarlar, sanatçılar bu suskunluğun en gür sesini taşıdılar dizelere, notalara. Ahmet Telli’nin “Su Çürüdü” adlı şiiri gibi, pek çok eser bu direnişe tanıklık etti:

“Öldürülmüş çocukların düşleri vardı

Anneler saçlarını yolarken,

Sustukça büyüdü acı

Ve bir çığlığa dönüştü zaman.”

Sustukça büyüyen bir acı… Dile gelmeyen, ama meydanda yankılanan bir çığlık. Sanat, unutturulmak isteneni hatırlatmanın en güçlü yoludur. Bu yüzden, Cumartesi Anneleri’nin hikâyesi; şiirlerde, şarkılarda, romanlarda hep diri kaldı.

Yas, Direnişin Öteki Adıdır

Judith Butler’ın dediği gibi, “Kimin yasının tutulduğu, kimin tutulmadığı politik bir tercihtir.” Bu topraklarda bazı kayıplar sessizce unutulmaya çalışıldı, bazı mezarlar hiç açılmadı, bazı tabutlar hiç kapanmadı. Ama her cumartesi, o meydanda toplananlar, unutturmamak için oradalar. Yas, burada bir direniş biçimidir; hatırlamak, isyan etmektir.

700. haftada bile baskıların artmasına rağmen, anneler diz çöktü o taşların üstüne. Ellerinde fotoğraflar, ağızlarında aynı soru: “Nerede benim yakınım?” Cevap gelmedi, ama susmadılar da. Çünkü onlar susarsa, adalet de susacaktı.

Adaletin Peşinden Yürümek

Bir toplum, vicdanını görmezden gelerek geleceğe yürüyemez. Galatasaray Meydanı, sadece bir yer değil; yitirilen adaletin, inkâr edilen hakikatin, bastırılmak istenen hafızanın simgesidir. Bu meydan, hem kaybolanların hem de onların annelerinin mücadelesinin tanığıdır.

Her cumartesi yinelenen bu direniş, adalete açılan bir kapıdır. Bu kapı, bir gün adaletle aralanana kadar, bu direniş sürecek.

“Yeni Türkiye” söylemleri dillendirildiğinde, en eski acıların hâlâ taze olduğunu hatırlamalıyız. Çünkü bir mezarı olmayanın yası, asla bitmez.

 

İlginizi Çekebilir

Witkoff: Ya Pazar günü İran’la anlaşacağız ya da farklı yol izlemek zorunda kalacağız
Behice Feride Demir: Roja Zimanê Kurdî  Pîroz Be!

Öne Çıkanlar