🔴 İktidar ve ortağı silah bırakma ve feshi konularını, bölgesel gelişmelerin yarattığı güvenlik eksenli değerlendiriyor. Esaslı bir iç sorunu çözme perspektifinden hayli uzak. Kendi otoriter yönetiminin bekasıyla, güçlenmesine odaklanmış durumda. Türkiye siyasetinin ve toplumunun bir bütün olarak demokratikleşme ihtiyacını yok sayıyor.
*
PKK’nin 12 Mayıs 2025 tarihinde açıkladığı kendini feshetme ve silah bırakma kararı, Türkiye siyasası, kurumları, yapıları, sivil toplum kurumları ve her çeşit sosyal kesim ile yapıları açısından bir dönemin kapandığı ve yeni bir dönemin başlandığı bir eşik olarak tarihe geçecektir.
Bugün yeterince kavranmış olsa da artık bu topraklarda hiçbir şey son yarım yüz yıldır gibi olmayacak. Gelişmelerin yönünü veya yeninin nasıl bir şey olacağını ise, eskilerin bu tarihsel fırsat kapısına nasıl yaklaşacağı ve neyi nasıl yapacağı belirleyecek.
Bu nedenle ortada var olan ve mutlaka aşılması gereken öncelikli sorunu doğru ve hızla tanımlamak her yönden elzem bir haldir.
Yeni süreçte öncelikle aşılması gereken sorun şu: Bu süreçten PKK’nin ve iktidarın beklentileri, hedef ve amaçladıkları birbirinden oldukça farklı. Her ikisinin arasındaki açının genişliğini çok büyük. Bu birçok ülkede rastlanan bir durum. Ancak taraflar ihtiyaçta anlaştıkları ölçüde amaç ve hedefte birbirlerine yaklaşırlar.
Terörsüz Türkiye, Demokratik Türkiye
İktidar ve ortağı silah bırakma ve feshi konularını, bölgesel gelişmelerin yarattığı güvenlik eksenli değerlendiriyor. Esaslı bir iç sorunu çözme perspektifinden hayli uzak. Kendi otoriter yönetiminin bekasıyla, güçlenmesine odaklanmış durumda. Türkiye siyasetinin ve toplumunun bir bütün olarak demokratikleşme ihtiyacını yok sayıyor.
PKK’nin ise, silah bırakma ve feshi kararı sonrasında esas beklentisi, hedefi olan demokratik siyaset zemininin güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması olduğunu her fırsatta açıklıyor. Toplumun oldukça geniş bir kesiminin beklentisiyle benzer yönde.
Sürecin ilerlemesi bu birbirinden oldukça farklı iki bakış, beklenti, hedef ve amaçlar çeşitli müzakere fırsatlarında veya girişimlerinde ortaklaştırılmasıyla başarılabilecek bir şeydir. Terörsüz Türkiye hedefinin yerini daha fazla hak, hukuk ve siyasal demokrasiye bırakması, sürecin kaçınılamaz gereğidir.
Süreci riske edebilecek üç farklı zorluk ve durum söz konusu. Bunların başında hiç kuşkusuz ülkenin siyasal krizi, kutuplaşmış hali ve erken seçim tartışmaları geliyor.
Toplumsal ihtiyaçlarla iktidar gerçekliğinin gerilimi öyle hafif ve kolay aşılacak cinste ve boyutta değil.
Türkiye kendine yeni bir yol açacak, eski siyasal aktörler buna ayak uyduracaklar ya da çözülecekler. Kürtler demokrasi için silaha veda ediyorlar, Türkler korkularını tazelerlerse sonuç hüsran olacak.
Aşılmak zorunda olan zorluklar
Buna İktidar ortaklarının ve ana muhalefet partisinin her birinin iç sorunları, tabanlarının süreci sahipleniş düzeyi ve biçimi, ortaklar arasındaki politik nüans farklıkları ve sürecin yürütülüş tarzından kaynaklanan belirsizlikler eklendiğinde, ortaya oldukça karmaşık ve bir dizi zorlukların çıkma ihtimali akla gelmektedir.
Bu durum, ana akım Türk siyasetinin her bir yapısının, yeni sürecin toplumsallaşmasını zorlaştıran bir durumdur.
Diğer yandan Ortadoğu’daki 7 Ekim 2023 sonrası bütün taşlar yerinden oynadı. Bölgesel diziliş yeniden şekil alıyor. Bu süreçte bölgenin farklı dinamikleri ve aktörleri Kürt çatışmasını ve sorununu da değerlendirerek, vekâlet savaşlarını silahlı veya silahsız sürdürmek için fırsat kollayacağını öngörmek zor olmaması gerek. Kaldı ki PKK lideri Abdullah Öcalan bu dönemki açıklamalarında buna özel olarak yer vermektedir.
Bu durumu dikkate almadan bölgesel güç olma hevesine kendisini fazla kaptıran Ankara’nın durumu, yeni sürecin ilerletilmesini zorlaştırıyor. İktidarın önceliği mutlak bir biçimde sürece odaklanmak olmalı, bölge ülkelerinin iç işlerine müdahil olmaktan mümkün mertebe kaçınmalıdır.
Son nokta ise, PKK’nin kendini feshi ve silah bırakma kararı almış olması ve bu konudaki güçlü iradelerini kamuoyu ile paylaşmış olmaları, Kürt siyasal hareketinin çoklu yapısının her birinin kendine has siyasal özellikleri, duyarlılıkları dikkatli analiz edilmek ve alınması gereken önlemler ve izlenmesi gereken yol haritası buna göre belirlenmek durumunda.
Aynı zamanda yol haritasının hazırlığında çatışma döneminin ürettiği yurtdışı sürgünleri, Mahmur kampı gibi kitlesel sosyal gerçekler gözetilmek durumunda.
Kürt siyasi çatışmasının dünyanın en yaygın ve en kitlesel bir sorunu olduğu gerçeği bir an bile unutulmamak zorunda.
Bu nedenle de yeni süreçte çoklu kontrol mekanizmalarının, çoklu yaklaşımın ve hiç kuşkusuz evrensel hukuksal zeminin ve kuralların uygulanmasını gerekli kılıyor. Bundan kaçınmak sürecin ilerletilmesinden imtina etmek anlamına gelecektir.
Süreç içinde, ülkede her şeyin değişeceği dikkate alındığında, herkesin ve her kesimin “ayağını denk” alması, dikkatli, özenli ama cesaretle davranması, gücü ve enerjisini sürecin ilerletilmesine aktarmasının gerekliliği ve ivediliği çok açık.
/yeniarayis.com/