Rojava’da Amerika’nın sponsorluğunda haftalardır devam eden PYD-ENKS görüşmelerine ‘bayram arası’ verildi.
Kürt kamuoyunun yakından izlediği görüşmelerden olumlu sonuç çıkacağına dair güçlü bir beklenti var ancak, anlaşıldığı kadarıyla çözümü zor, ciddi sorunlar da var.
Basına yansıyan, bizim de Nupel’de paylaştığımız iyimser haberlere rağmen, bazı konularda ilerleme sağlanmasına karşın, temel meselelerde görüş ayrılıkları devam ediyor.
ENKS sözcüsü İbrahim Bıro’nun bugün K24 televizyonuna yaptığı açıklamalar da bunu gösteriyor.
Bıro, PYD ile yapılan görüşmelerde ilerlemeler sağlanmasına rağmen bugüne kadar herhangi bir anlaşmanın sağlanamadığını ve tartışma sürecinin devam ettiğini söylüyor.
‘Önümüzde tartışılacak çok sorun var ve bayram sonrası bunların görüşülmesine devam edilecek’ diyor.
Rojava Kürtleri arasında birliğin sağlanması amacıyla Amerika ve Fransa’nın girişimlerini önemsediklerini ifade eden ENKS Dışilişkiler Sözcüsü Bıro, ‘bugüne kadar yapılan görüşmeler elbette önemli ve azımsanmayacak ilerlemeler sağlandı fakat, önümüzde daha uzun bir yol var’ diyerek, henüz işin başında oldukları mesajını veriyor.
Taraflar arasındaki anlaşmazlık konularının çözülmesinin zor olduğunu, ENKS ve TEV-DEM arasında 2014 yılında imzalanan Duhok Anlaşmasının yeni süreçte de belirleyici olduğunu söyleyen Bıro, sorunun kaynağı olarak PKK’ye işaret ediyor: ‘’PKK’nin Rojava’daki varlığının anlaşmanın önünde önemli engel olduğunu’ iddia ediyor.
Bıro, ‘PKK elini çekmedikçe, bir çözüm olmaz’ demeye getiriyor…
Bıro’nun açıklamaları üzerine konuyla ilgili süreci yakından takip eden bir Kürt siyasetçisiyle görüştüm.
Görüşmelerde ilerlemenin çok zor göründüğü bilgisini veren deneyimli siyasetçi, ‘’ENKS, başından beri PYD’ye PKK’yle ilişkilerini koparmasını ve PKK’nin Rojava’dan çıkarılmasını şart koşuyor’’ dedi.
‘’Bu aslında Türk devletinin HDP’ye PKK’yle arana mesafa koy dayatmasının Rojava’ya taşınmak istendiğini gösteriyor’ diye de ekledi.
Amerika’nın gözetimindeki görüşmelerin PKK’nin önce izole, sonra da tasfiye edilmesi amacıyla sürdürüldüğünü ileri süren ve bu amaca hizmet ettiği sürece de sonuç alınmasının olanaksız olduğu belirten Kürt siyasetçisi görüşmelerle birlikte ortaya çıkan gelişmelere dikkat çekti.
‘’Rojava görüşmeleriyle eş zamanlı KDP Zine Werte’ye güç gönderdi. Türkiye de Başika üssü üzerinden Mahmur-Karaçok hattına güç yerleşti. Gerginlik sürüyor ve Amerika-Türkiye- KDP hattında bir anlaşmanın olduğu gözleniyor’’ dedi.
Doğrusunu isterseniz hem Bıro’nun açıklamaları hem de Kürt siyasetçisinin söyledikleri görüşmelere biçilen rolün bile sorunlu olduğunu gösteriyor.
Herkesin amacının farklı olduğu görünüyor ve uzun süredir görüşmelerden bu nedenle bir sonuç alınamadığı anlaşılıyor…
Görüşmeler bayram sonrası devam etse de temel meselelerdeki yaklaşım farklılığı aşılmaz ise tıkanma kaçınışmaz görünüyor.
Koşullar her ne kadar Kürtleri birlikte hareket etmeye zorlasa da masadaki konulardan ve yaklaşım farklılıklarından ve bir de sponsor ülkelerin tutumlarından ötürü görüşmelerin sonuçsuz kalma ihtimali de olası görünüyor.
Daha önce Rojava görüşmelerini KDP-PKK ilişkilerinin dışında tutan yaklaşımın gerçekçi olmadığını yazmıştım.
Bugünkü açıklamalar bu görüşü teyid ediyor. KDP-PKK ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceği sorusu ise dünden bugüne gündemdeki önemini koruyor. KDP-PKK ilişkilerinde bir yumuşama, ilerleme sağlanması halinde Rojava görüşmelerinden umutlu olabiliriz yoksa, korkarım ki bütün iyi niyetli çabalara rağmen kamuoyu hayal kırıklığıyla karşılaşabilir.
Ortadoğu’da siyasi dengelerin yeniden inşa edilmek istendiği bu kritik süreçte gönlümüz ve çabamız Kürtlerin blok halinde hareket etmelerinden yana fakat, bu neredeyse imkansız görünüyor.
Hem içerideki rekabet hem de bölgesel-küresel ittifak arayışları birleşmenin önünde en önemli engel olarak duruyor.
Kürdistan’da her parçanın özgünlüğünü gözeten, siyasi partilerin yerine, milletin geleceğini önceleyen ve ortak payda içeren ulusal-demokratik bir çerçeve inşa edilmeden bu parçalanmışlığı aşmak da mümkün görünmüyor.
Rojava görüşmelerinin en azından bu ihtiyacın toplum bilincine çıkmasına hizmet edeceğini umuyorum. Bu bile Kürtler gibi bölünmüş, parçalanmış, kutuplaşmış bir halk için ciddi kazanım olacaktır.
Aksi durumda, tarihi bu kavşakta birleşememek, en azından ortak hareket edememek herkese; bütün siyasi partilere ve halka zarar verecektir.
Kan deryası Ortadoğu’da sadece Kürtlerin özgürlük düşleri değil, yaşam güvenlikleri de tehdit altında kalmaya devam edecektir…