Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaş, Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak olası dönüşü ve AB Parlamentosu seçimleri… Avrupa’yı 2024’te de yoğun bir gündem bekliyor.
DW Türkçe’den Bernd Riegert’in haberi:
1. Sınav: Ukrayna Savaşı
Avrupa Birliği’ne (AB) üye 27 ülke, Rusya’nın olası bir zaferinin Avrupa’nın güvenliğini tümden tehlikeye atacağı gerekçesiyle, Ukrayna’ya kendi topraklarını savunması için ne kadar gerekiyorsa o kadar yardım edeceklerini defalarca dile getirdi. AB bu taahhüdünü önümüzdeki sene de yerine getirebilecek mi?
Brüksel’de bugünlerde sıklıkla savaş yorgunluğu ve dayanışma ruhunun zayıflamasından söz ediliyor. Ukrayna’ya mali yardımların karara bağlanması, Birlik içinde gittikçe zorlaşıyor. Rusya ile müzakerelere başlayıp başlamama kararını Kiev’e bırakma stratejisi 2024’te yeniden gözden geçirilebilir.
“Bizim hedefimiz, dondurulmuş bir çatışma daha değil, adil ve kalıcı bir barış olmalı” diyen AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Ukrayna’da istikrar ve refah yaratmanın en iyi yolu, bu ülkenin AB üyesi olmasından geçiyor. Avrupa, yeniden güçlenecek bir Ukrayna için cevap olabilir” ifadelerini kullanmıştı.
2. Sınav: AB genişleme süreci
Von der Leyen bu sözleri ile birçok üye ülke için çok aceleye getirilen ve fazla ileriye gidilen bir adımdan söz ediyor. 2024’te Ukrayna ve Moldova ile tam üyelik görüşmelerine başlanması planlanıyor. Savaşta büyük bir yıkım yaşayan Ukrayna’nın olası AB üyeliği, Birlik için aşırı masraflı bir katılım olur. Bu sebepten dolayı, Ukrayna’nın siyasi alanda en büyük destekçilerinden Polonya ve Baltık ülkeleri bile, Kiev ile müzakerelere başlanması konusundan tedirgin oluyor. Zira Ukrayna’nın AB üyesi olması, söz konusu ülkelerin Brüksel’den para alan değil, Brüksel’e para veren üyeler konuma geçmesi anlamına gelebilir. AB yetkilileri, tedirginlik yaşayan üyeleri, müzakerelerin sadece bir başlangıç olduğunu ve tam üyeliğin ancak yıllar, hatta belki de on yıllar sonra gerçekleşebileceğini dile getirerek rahatlatmaya çalışıyor.
Bazıları yaklaşık 20 yıldır AB kapısında bekleyen ve tamamı AB’ye girmek isteyen Batı Balkan ülkeleri, Ukrayna ve Moldova’nın rekor hızla tam üye yapılma çabasını kuşku ile takip ediyor.
Karadağ, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’ya, biraz da bu ülkeler üzerindeki Rusya ve Çin etkisini azaltmak adına, tam üyelik için somut bir tarih verilmesi bekleniyor. Sırbistan ve Kosova için ise bu ülkelerdeki etnik çatışmalar ilerlemeyi frenlediğinden manzara o kadar parlak değil.
Bosna-Hersek ise işlevsiz bir devlet imajından ancak çok ağır adımlarla uzaklaşabilen bir ülke. Buradaki aşılması gereken en büyük engel, Rusya tarafından kışkırtılan, Bosnalı Sırpların diğer etnik gruplarla mücadelesi.
3. Sınav: AB’nin kendi içindeki reformlar
Yeni üyelerin AB’ye dahil edilmesinden önce, karar mekanizmaları ve AB’nin finansmanı baştan aşağı reforme edilmek zorunda. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, AB’nin yeni üyeleri içine katma kabiliyetinin devamı için, Avrupa’nın egemen ve ekonomik açıdan güçlü olması gerektiğini uzun süredir dile getiriyor. Alman hükümetinin hazırladığı reform taslağı da oy birliği ile değil oy çokluğuyla daha fazla karar alınabilmesi maddesini içeriyor
AB diplomatlarına göre bu reform tasarılarından bazılarının 2024’te hayata geçirilip geçirilmeyeceği henüz net değil. Zira oy birliği ile karar alma maddesinin devre dışı bırakılması için ilgili kararın da yine oy birliği ile alınması gerekiyor. Ancak AB, son yıllarda ret hakkını fütursuzca kullanan ve nerede ise her şeye “hayır” diyen Macaristan ve Polonya’yı mantıklı bir çizgiye çekebilmiş değil.
Bu iki ülkeye karşı, hukukun üstünlüğü ilkesini çiğnedikleri gerekçesiyle başlatılan davalar bir yerde tıkandı. AB karşıtı Macaristan Başbakanı Viktor Orban, 2024 yılında da güçlü bir biçimde koltuğunda oturacak gibi görünüyor. Polonya ile ilgili ise bir umut var, bunun nedeni de Varşova’da direksiyona, AB’nin eski Konsey Başkanı ve Avrupa yanlısı Donald Tusk’un geçmiş olması.
20 yıl önce, sekiz Orta ve Doğu Avrupa ülkesi ile Malta ve Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesi olduğunda Brüksel biraz tereddütle, bugün hâlâ geçerli olan ve Birliğin halihazırda iç tüzüğü niteliğini taşıyan Lizbon Anlaşması’nı yürürlüğe sokmuştu. Peki söz konusu anlaşma güncellenmeli mi? Bununla ilgili tartışma 2024’te çok daha gündeme gelecek.
4. Sınav: Donald Trump
Radikal bir Cumhuriyetçi olan Donald Trump, hakkında görülen davalara rağmen yeniden Başkan sıfatıyla Beyaz Saray’a girdiği takdirde, bu sadece AB için değil, aynı zamanda NATO için de zor zamanların başlaması anlamına gelecek. Ukrayna’ya destek, Rusya’ya karşı caydırıcılık ve ticaret konularında en önemli müttefikin böyle bir durumda devre dışı kalması olasılıklar dahilinde. Brüksel, Başkan olması halinde, sağı solu hiçbir zaman belli olmayan Trump’ı kızdırmamak için Ukrayna’ya yönelik askeri yardımları büyük oranda üstlenmeyi önerebilir.
Alman-Amerikan Ticaret Odası, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturması halinde Avrupa’yı yüksek gümrük vergileri ile cezalandırabileceğini tahmin ediyor. Böyle bir durumda AB’nin de ABD’ye karşı gümrük tarifelerini ve diğer ücretleri yükseltmek zorunda kalacağı ifade ediliyor. Bu da büyük olasılıkla ABD-Avrupa ticaret hacminin düşmesi ve ekonomik büyümenin yavaşlaması anlamına gelir.
Trump’ın, pek çok Avrupa ülkesinin en önemli ticari ortağı konumunda olan Çin ile ilişkileri kötüye götürmesi halinde de, dünyanın halihazırda olduğundan daha da istikrarsız bir yola girebileceği, Brüksel’deki dış politika uzmanları tarafından bir kabus gibi dile getiriliyor. Böylesi bir gelişme Birlik içinde sadece bir kişiyi, Viktor Orban’ı mutlu eder. Macaristan Başbakanı, Trump’ın şahsında, kendi deyimiyle “kısmi demokrasi” ile mücadelesinde önemli bir müttefike sahip olur.
5. Sınav: Avrupa Parlamentosu Seçimleri
Haziran ayı başında yaklaşık 400 milyon Avrupalı, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için sandık başına gidecek. Bu, oy kullanma hakkı olanların sayısı, ancak son seçimlerde sadece yaklaşık 200 milyon seçmen oy vermeye gitmişti. Altı ay öncesinden beklenti, AP’de en büyük grubu yine Hristiyan Demokratlar’ın oluşturacağı yönünde. Diğer yandan aşırı sağcılar ile sağ popülistlerin de oyunu, büyük olasılıkla arttıracağı ifade ediliyor.
“Eurobarometer” adlı kamuoyu araştırmasına göre Avrupalı seçmenler için en önemli konu kendi ekonomik durumları ve hayat standartları. Ukrayna, Göç, Reformlar ve AB Genişleme Süreci gibi başlıklar ise oy kullanırken ikincil derecede önem taşıyor.AB Konseyi Başkanı Ursula von der Leyen’in, seçimlerden sonra da bu görevine devam etmesi bekleniyor. Bunun için, AB’ye üye 27 ülkenin hükümeti tarafından AP’ye önerilmesi ve Parlamento tarafından bu önerinin kabul edilmesi gerekiyor.
Çok sayıda Avrupalı geleceğe umutlu bakıyor
Bu öne çıkan beş sınavın dışında Birlik, gelecek yıl bazı başka ödevleri de yerine getirmek durumunda. Bunlardan biri, üzerinde yoğun tartışmaların olduğu AB Göç ve Sığınmacı Paktı’nın yasalaşması süreci. Birliğin ayrıca, üye devlet bütçeleri ile ilgili borçlanma konusunda yeni kurallara ihtiyacı var.
Yapay zeka ile ilgili bir düzenlemenin de bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. İklim dostu teknolojiler için daha fazla yatırımların da yürürlüğe sokulması önemli konulardan biri.
AB’nin kaynak arayışı ise ele alınması gereken bir başka konu. Komisyon, yedi yıl için 1,1 trilyon euro bütçesi olan Birliğin kasasına 66 milyar euro daha aktarmayı hedefliyor. AB bütçesine aldığından çok para veren Kuzey Avrupa ülkeleri ile verdiğinden daha fazla oranda bütçeden faydalanan Doğu ve Güney Avrupa ülkeleri arasında derin görüş ayrılıkları 2024’te daha da sertleşebilir.
AB vatandaşları ise bu tartışmalara oldukça mesafeli. “Eurobarometer” anketinde Brüksel’de alınan kararlara yeterince etki edememekten şikayetçi olan AB ülkesi vatandaşlarının yüzde 60’ı, buna rağmen AB’nin geleceği konusunda genel olarak iyimser. Halkı en az iyimser olan ülke ise Birliğin kurucu ülkelerinden biri olması sebebiyle sürpriz bir şekilde Fransa. Buradaki iyimserlik oranı yüzde 50’nin altında. Yüzde 86 ile en iyimser vatandaşlar ise Danimarkalılar. Almanya’da ise, 2024 ile alakalı olarak AB’deki gelişmelere iyimser bir gözle bakanların oranı yüzde 58.