Bundan milyarlarca yıl önce ortalama bir Dünya günü 13 saatten daha kısaydı. Günlerin uzamaya devam etmesinin sırrı Ay ve okyanuslarımız arasındaki ilişkide saklı.
BBC’den Richard Gray’nin haberi.
Bazı teorilere göre Ay, gezegenimizde yaşamı mümkün kılan koşulların oluşmasına ve hatta Dünya’daki yaşamın başlamasına yardımcı oldu.
Ay’ın gezegenimiz etrafındaki eksantrik yörüngesinin, bugün hayatımıza yön veren bazı önemli hava sistemlerinin oluşumunda rol oynadığı düşünülüyor.
Ama Ay da yavaş yavaş gözden kayboluyor.
Dünya’nın etrafında hassas bir dengede sürdürdüğü astro-balesini gerçekleştirirken “Ay çekilmesi” olarak bilinen bir süreçle yavaş yavaş gezegenimizden uzaklaşıyor.
Bilim insanları, Apollo Ay görevlerinin astronotları tarafından uydumuzun yüzeyine yerleştirilen reflektörlere lazer ışınları göndererek Ay’ın Dünya’dan uzaklığını ölçegeldiler.
Bu yöntem sayesinde son zamanlarda Ay’ın her yıl 3,8 cm hızla Dünya’dan uzaklaştığını doğruladılar. Bu süreç sonucunda günlerimiz uzamayı sürdürüyor.
Ay ve Dünya arasındaki ilişkiyi inceleyen Jeofizik uzmanı Prof. David Waltham, “Tüm süreç gelgitlerle ilgili” diyor ve bunu şöyle açıklıyor:
“Gelgitler Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşünü yavaşlatır ve Ay bu enerjiyi açısal momentum olarak kazanır.”
Ay’ın olmadığı bir Dünya var olabilir mi?
Ay’ın bizden şu anki uzaklığı 384 bin 400 km. Ancak son dönemde yapılan bir araştırma yaklaşık 3,2 milyar yıl önce, Ay’ın Dünya’dan 270 bin km uzaklıkta olduğunu buldu. Bu, bugünkü uzaklığının yüzde 70’ine denk geliyor.
Araştırmayı Almanya’daki Friedrich Schiller Üniversitesi’nden yöneten Jeofizikçi Tom Eulenfeld, “Dünya’nın daha hızlı dönmesi günün uzunluğunu azalttı ve bugünkünden farklı olarak, 24 saat içinde iki gündoğuşu ve iki günbatımı yaşandı” diyor ve ekliyor:
“Bu durum gün ve gece arasındaki sıcaklık farkını azaltmış ve fotosentez yapan organizmaların biyokimyasını etkilemiş olabilir”.
Buna benzer araştırmalar Ay’ın uzaklaşmasının sabit bir hızda gerçekleşmediğini, zaman zaman hızlanıp zaman zaman yavaşladığını da buldu.
Arjantin’de Salta Ulusal Üniversitesi’nde Yerbilimci Vanina López de Azarevich 550-625 milyon yıl önce Ay’ın yıllık 7 cm’ye kadar uzaklaşıyor olabileceğini ortaya attı.
Tom Eulenfeld, “Ay’ın Dünya’dan uzaklaşma hızı kesinlikle zaman içinde değişti ve gelecekte de böyle olacak.” diyor.
Ancak zamanın büyük bölümünde Ay’ın bugünkü hızından daha yavaş ilerlediği biliniyor.
Aslında çekilmenin olağandışı hızlı yaşandığı bir dönemdeyiz. Ay’ın şu anki konumuna ulaşması için 1,5 milyar yıl boyunca mevcut hızında geri çekilmesi gerekirdi.
Ancak süreç 4,5 milyar yıl önce Ay’ın oluşumundan bu yana devam ediyor, yani geçmişte bazı zaman dilimlerinde yavaşlamış olması gerekiyor.
Waltham, “Gelgit sürüklenmesi beklediğimizin üç katı büyüklüğünde” diyor. Bunun sebebiyse Atlas Okyanusu’nun büyüklüğü olabilir.
Kıtaların mevcut konumları, Kuzey Atlas Okyanusu havzasındaki suyun bir uçtan diğer uca sürüklenmesi sürecini anlatan rezosans etkisini oluşturmak için doğru oranlara sahip olduğunu gösteriyor, bu nedenle barındırdığı su gelgitlerinkine yakın bir oranda ileri geri çalkalanıyor.
Bu, gelgitlerin diğer türlüsünden daha büyük olduğu anlamına gelir.
Waltham’ın dediği gibi, bir çocuğu salıncakta itmek gibi, her itiş mevcut harekete göre zamanlanırsa daha da yükseğe ulaşılır.
Waltham, “Kuzey Atlas Okyanusu biraz daha geniş ya da dar olsaydı bu olmayacaktı” diyor ve ekliyor:
“Bu modeller birkaç milyon yıl geri giderseniz kıtalar farklı konumlarda olduğu için gelgit gücünün düşeceğini gösteriyor”.
Ancak gelecekte de bu şekilde devam edecek gibi görünüyor. Modellemeye göre yeni bir gelgit rezonansı bundan 150 milyon yıl sonra oluşacak ve 250 milyon yıl sonra yeni “süper kıta” biçimlerinin ortaya çıkmasıyla yok olacak.
Peki gelecekte Ay’ın olmadığı bir Dünya var olabilir mi?
Bugünkü çekilme hızında bile Ay’ın Dünya’dan tamamen ayrılması mümkün görünmüyor.
Güneş’in 5-10 milyar yıllık süre içindeki vahim yok oluşu bile daha önce gerçekleşecek. İnsanlığın muhtemelen bundan çok daha önce sonu gelmiş olacak.
Kısa vadedeyse insanlık günlerin uzamasında rol oynayabilir. Bu, buz ve buzullarda tutulan suyun iklim değişikliği nedeniyle serbest bırakılmasıyla olabilir.
Waltham, “Buz gelgitleri baskılar” diyor ve bundan 600-900 milyon yıl önce Dünya’nın kar küresi adı verilen buz çağına girdiği dönemi hatırlatıyor. Bu dönemde Ay’ın çekilme hareketinde dramatik bir yavaşlama olmuştu.
Bunun tam anlamıyla etkisinin ne olacağını tahmin etmek zor. Çünkü bunun bir bölümü, buz tabakalarının ağırlığı azaldıkça yükselen karalarla dengelenebilir ve başka yan etkilere neden olabilir.
Teoride NASA’nın Artemis programı kapsamında Ay’a gidecek olan astronotlar bundan 60 yıl önce Apollo göreviyle uydumuza giden seleflerine göre evlerine daha uzaktan bakacaklar. (Yine de bu Ay’ın Dünya etrafındaki eliptik yörüngesinde geldikleri noktaya bağlı olacak. Bu yörüngenin yakın ve en uzak noktaları arasındaki mesafe her 29 günde 43 bin km değişiyor.)
Geri kalanlarımız için yaşamlarımız açısından günlerin her gün bir pikosaniye (saniyenin trilyonda biri kadar) uzaması pek de anlamlı olmayabilir. Ne de olsa göz açıp kapayıncaya kadar geçecektir.
/bbc/