Bakırhan: Ön seçimlerimiz Türkiye siyasetine bir mirastır

GündemPolitika

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan,“Formül şu: İki partinin de oylarının bir araya gelerek kazanacağı kentleri belirlemeye çalışıyoruz. CHP’nin iddialı olduğu yerlerde kendi adayları, bizim iddialı olduğumuz yerlerde kendi adaylarımız.”

Yerel seçim hazırlıkları ile ilgili  T24’ün sorularını yanıtlayan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin seçimde tavrının net olduğunu, DEM Parti olarak gizli pazarlıklar içinde olmadıklarını, aksine “dolaylı destek” almak için kapılarının çalınmasına itiraz ettiklerini vurguladı.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin genel merkezinde T24’ün sorularını yanıtladı.

Parti olarak adaylarınızı ön seçimle belirlemeye çalışıyorsunuz. Dem Parti seçime nasıl hazırlanıyor?

– Parti olarak sürekli hazır durumundayız. Sadece seçim partisi değiliz. Haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı sürekli refleks gösteren demokratik ve özgürlükçü bir gelenekten geliyoruz. Bu anlamda seçime en hazırlıklı parti biziz. Varsa eksikliklerimiz onları gideriyoruz. Sandık kurulları oluşturuldu, isimler veriliyor. Önümüzdeki süreçte sahaya ineceğiz, seçim çalışmalarına başlayacağız. Şu anda önemli olan önümüzdeki yerel seçimdir. Yaptığımız halk oylaması bugüne kadar hem Türkiye siyasi tarihinde hem de dünyada eşi benzeri olmayan bir örnektir; adaylarımızı böylece belirledik. Kentin bütün dinamiklerinin, aktif olarak katıldığı, oy kullandığı; aday adaylarının kendisini tanıttığı, serbest propaganda yaptığı, halk oylaması yapılmadan önce delegelere gittiği, basın ve sosyal medya aracılığıyla tanıtım çalışmalarının yürütüldüğü bir sistemden bahsediyorum. Sadece üyelerimiz, delegelerimiz oy kullanmıyor; kentin örgütlü bütün dinamikleri oy kullanıyor.

Bu kapsamda, bu genişlikte sanırım halk oylaması yapan başka bir parti yok. Biz kentin emek, meslek örgütleri, kadın örgütleri, gençlik örgütleri; bileşenlerimiz olan siyasi partilerin yönetimleri; geçmişten bugüne kadar yöneticiliğimizi yapmış, kurumlarımızda yer almış, seçilmiş üyelerimiz, sandık kurullarımız, mahalle köy komisyonlarımız, sivil toplum örgütlerinin yönetimleri; barolar, emek-meslek örgütlerinin de yönetimlerinin oy kullandığı bir yöntemle adaylarımızı belirledik. Bazı il ve ilçelerde önseçimler ikinci tura kaldı. Sonuç olarak başarılı bir aday belirleme süreci atlattık. Bu ön seçimlerle Türkiye siyasetine çok iyi bir deneyim ve miras ile katkıda bulunduğumuzu düşünüyorum.  Önümüzdeki dönem bu aday belirleme sistemimiz eş başkanlık sistemi gibi Türkiye’de demokrasiyi dert edinen partilere bir model olacaktır.

“Seçmen taşıma, kayyımdan farklı bir şey değil”

– İktidar özellikle 3-5 bin oyla kaybettiği yerlere ciddi bir yığınak yapıyor, kaçak seçmen taşıyor. 6 ay önce yapılan seçimle şimdiki seçim arasında, on kişinin ikamet ettiği bir meskene bin 900-2 bin seçmen yazılmış. Kayıtlara göre tugaylar, misafirhaneler; binlerce insanla hınca hınç dolu. Bu sadece amaca yönelik hayali bir doluluk tabii! Bu açık haksızlığa, hukuksuzluğa itiraz ediyoruz. Bu haksızlıktır, direk seçimin sonuçlarını etkilemektir. Bu vicdansızlıktır, hırsızlıktır ve arsızlıktır.  Seçmen taşıma kayyımdan farklı bir şey değil.

Dışarıdan, kentten olmayan, kenti bilmeyen, kentte tek bir gün yaşamamış insanların gelip kentin iradesine başka bir yolla ipotek koyması büyük bir hukuksuzluktur. İkinci bir kayyım modelidir. Kayyım iflas etti, yönetemedi. Yolsuzluk ve hukuksuzlukları ile anılıyorlar. Şimdi seçim hileleri ile belediyeleri almaya çalışıyorlar. Bütün bunlara rağmen çalışmalarımız sürüyor. Adaylarımız aşağı yukarı belirlendi. Her kentte yine kent uzlaşısını dikkate alarak belediye meclisi ve il genel meclis üyeliklerini de seçimle belirliyoruz. Kentin dinamiklerinin hem oy kullandığı hem yönetimlerinde yer aldığı bir sistemle yereli yöneteceğiz.

Ön seçim sonucuna göre hangi illerde aday isimleri netleşti?

– Muhtemelen önümüzdeki hafta içinde hemen hemen bölgedeki bütün iddialı olduğumuz yerlerdeki adaylarımızı kamuoyu ile paylaşacağız.

Diyarbakır, Van, Batman ve Mardin’de seçimlere iddialı giriyorsunuz. Şanlıurfa’da iddianız var mı, nasıl bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?

– Urfa’da çok iddialıyız. AKP’nin adayının Urfalıları çok heyecanlandırmadığının da farkındayız. Urfa’da gerçekten yarışı kazanacak, iddialı aday başvuruları alıyoruz. Başvuruları titizlikle değerlendiriyoruz. Urfa Büyükşehir’in demokratik, toplumcu yerel yönetim anlayışımızla buluşmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki günlerde Urfa adayımızı da netleştirip kamuoyu ile paylaşacağız.
“Netleşmiş iş birliği yok, kentler konusunda komisyon var”

Genel seçimlerin ardından “Gizli pazarlık yok, şeffaflık olacak” dediniz. CHP ile bu anlamda görüşmeler yaptınız. Görüşmeleriniz şeffaflık çerçevesinde mi devam ediyor?

– Geçmişte de gizli pazarlıklar yoktu. Biz onu şu vesile ile söyledik: Siyasi partiler dolaylı destek almayı biz söz konusu olunca yeğliyorlar. Biz ona itiraz ettik. Parlamentonun üçüncü büyük siyasi partisiyiz, resmi yasal bir kurumuz. Çok önemli bir gelenekten geliyoruz. Her oyumuz çok kıymetli, çok değerli. Eğer bir iş birliği olacaksa bu iş birliğini talep eden siyasi partilerle açık oturup konuşuruz dedik. Bu çerçevede CHP ile de görüşüldü.

Netleşmiş bir iş birliği, güç birliği yok. Sadece hangi kentlerde iş birliği yapılabilir konusunda bir komisyon görevlendirdik. Onlar çalışmalar yürütüyorlar. İş birliği olacaksa da kamuoyunun bilgisi dahilinde olacak. Geçmiş dönemde farklı bir taktik, strateji vardı. İktidara kaybettirmek, muhalefete kazandırmak. Şimdi ‘kazan kazan’ dedik. Halkın, emekçilerin, yoksulların iradesinin yönetime yansıyabileceği bir stratejiyi benimsiyoruz.

İş birliğimiz halinde, kentlerin kazanılması halinde birlikte yönetebileceğimiz, söz ve karar süreçlerinde bulanabileceğimiz kentler üzerinde bir çalışma yürüteceğiz. Nereye evrilir, nasıl bir sonuç ortaya çıkar onu şimdiden söyleyemeyiz.

CHP taleplerinize nasıl yaklaştı?

– Aslında herhangi bir talep yok, çok net. Formül şu: İki partinin de oylarının bir araya gelerek kazanacağı kentleri belirlemeye çalışıyoruz. CHP’nin iddialı olduğu yerlerde kendi adayları, bizim iddialı olduğumuz yerlerde kendi adaylarımız. İş birliklerinde karşılıklı fayda esastır. Bu sadece CHP ile sınırlı değil, sol, sosyalist, demokrat diğer partilerin de iddialı olduğu yerler var. EMEP, TİP, DEVA, SAADET için de bunlar geçerlidir. Oylarımızın bir araya gelmesiyle kazanma şansının ortaya çıktığı kentlerde birlikte çalışmak temel önceliğimizdir.

CHP ile ittifak gerçekleşirse İstanbul dahil batıdaki büyükşehirlerde nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Türkiye geneli için İstanbul, Ankara ve birkaç büyükşehir bütün partiler için çok önemli, seçim sonucu açısından. Bizim de bu kentlerde sonucu belirleyebilecek çok yüksek oranda oyumuz var. Oylarımız sonuçları belirleyecek durumdadır. Şimdilik sadece Ankara’yı değil, seçime gireceğimiz 7 il 27 ilçe açıkladık.

Buralarda en geniş kent uzlaşısıyla adaylarımızı belirleyip seçime gireceğiz. Bunların dışında iş birliği yapacağımız kentlerde; adayın nitelikleri, demokrasiye, kadına, Kürt meselesine; emekçilere, yoksullara, ekolojiye, sanata, evrensel hukuk ilkelerine nasıl baktığıyla da ilgileniyoruz.

İddialı olduğunuz yerlerden biri de Mersin’in Akdeniz ilçesi. Burada bir ittifak gerçekleşirse CHP’den destek alabilecek misiniz?

– Akdeniz, daha önce tek başımıza girdiğimiz seçimlerde her şeye rağmen kazandığımız bir ilçemizdi. CHP ile iş birliği yaptığımız seçimlerde belediyeyi kaybettik. Bence bu sorunun muhatabı aslında CHP’dir. Sayın Özgür Özel’dir. Nasıl telafi ederler onlara sormak gerekiyor. Orada ön seçim yaptık. Çok nitelikli, genç, yetenekli iki eş başkan adayımız seçildi. Yönetimimiz seçimlere burada da özenle ve kapsayıcı bir şekilde hazırlanıyor.

Önseçim kapsamında Mardin’de de bir seçim yaptınız. Partinin önemli ismi Ahmet Türk adaylıktan çekildiğini açıkladı. Geri dönmesine yönelik bir girişiminiz var mı genel merkez olarak?

– Ahmet Türk hem partimiz hem Kürtler açısından çok önemli bir şahsiyet. Ömrünü mücadeleye vermiş çok değerli bir arkadaşımız. Ahmet Bey kendi iradesi ile aday oldu, kendi iradesi ile çekildi. Birinci turda en yüksek oyu almıştı. Daha önce birinci tur seçim öncesi ‘yüzde 50’yi geçmezsem çekilirim’ demişti.

Aslında bir nevi vermiş olduğu sözü yerine getirdi. Biz de izliyoruz. Çekilmeden dolayı ikinci tur seçimleri sonuçlanmadı. Orada merkezi seçim komisyonumuz bir çalışma yürütüyor. Hazırlıkları var. Nasıl bir sonuç ortaya çıkar bilmiyorum. Ahmet Bey aday olsa da olmasa da bizim için büyük bir değerdir.

Yeniden seçim yarışına katılması için genel merkez olarak kendisi ile bir görüşmeniz oldu mu?

– Kendisi ile görüşüyoruz, konuşuyoruz ama kentin iradesine müdahale gibi algılanacak bir girişimimiz olmayacak. Mardin halkı ve kent dinamiklerinin iradesi bizim için önceliklidir.

DEM’in kazanacağı belediyelere yeniden kayyım atanması ihtimaline karşı nasıl bir siyaset izlemeyi planlıyorsunuz?

– Kayyım politikası iflas etti. Bölgede milletvekili seçildiğim Siirt’te, AKP’ye oy veren Araplarla da görüşüyorum. İnanın yaka silkiyorlar. Onlar da bu hukuksuzluğun, haksızlığın, irade gaspının doğru olmadığını söylüyor, AKP’nin kendi tabanı da aynı görüşte. Bu zaten bir gasp, hukuksuzluktur. Bu dönem kesinlikle halkımızla, halklarımızla birlikte kazandığımız belediyeleri sonuna kadar savunacağız, sahipleneceğiz. Kayyım sistemini hayata geçirmeyi düşünenleri şimdiden uyarıyoruz. Asla irademizi gasp ettirmeyeceğiz. Halkımızla birlikte sahip çıkacağız.

Buyursunlar yarışalım. Güvendikleri, çok övdükleri kayyımlar yarışta karşımıza çıksınlar. Dolayısıyla kesinlikle belediyelerimizi, halkın oyları ile aldığımız bu mevzilerimizi tekrar kolayca vermeyeceğimizi belirtmek istiyorum.

CHP’nin belirleyeceği özellikle büyükşehirlerdeki adaylarına ilişkin sizin bir tavsiyede bulunma durumunuz olur mu?

– Biz başka bir siyasi partinin adaylarına karışmayız. İlkelerimiz var, ölçüler çok net. Kadın düşmanı, demokrasi düşmanı, rantçı, çevre ve doğa düşmanı, ırkçı, milliyetçi bir adayı desteklemeyiz. Ölçülerimiz çok net. Biz başka bir partinin şu aday olsun, bu olmasın gibi tartışmalarına asla müdahil olmayız. Biz ancak ilkelerimizi ortaya koymakla mükellefiz.

Genel seçimlerde TİP’le ittifaka gidildi. Yerel seçimde TİP’le bir ittifaka gidilecek mi? Ayrıca Tunceli’de EMEP’in de içinde yer aldığı bazı partilerle bir ittifak söz konusu olacak mı?

– Bileşen ve birey hukukuna sahip bir partiyiz. Aynı zamanda Halkların Demokratik Kongresi’ne üye bir partiyiz. 6 birleşeni olan ve birçok sol, sosyalist, demokrat ve mütedeyyin bireyin 11 yıldır birlikte yürüttüğü bir gelenekten bahsediyoruz. Yaptığımız iş birliklerinde ilkelere bakarız, ilkeler üzerinde iş birlikleri ve ittifaklar kurarız. Bir önceki seçimde Emek Özgürlük İttifakı’nı kurduk.

Şu anda bütün Emek Özgürlük İttifakı bileşenleri ile tek tek görüşüyoruz. Dün de bugün de görüştük. Dışında kalanlarla da görüşüyoruz. Sol Parti, Halk Evleri, dergi çevreleri gibi birçok kesimle görüşüyoruz. Yerel seçimlerde toptan bir ittifak olmuyor. Kimi yerlerde TİP var, kimi yerlerde EMEP var. Başka yerlerde başka bir siyasi gelenek, siyasi parti var. Dolayısıyla yerelin özgünlüğüne göre kiminle iş birliği yapmamız gerektiği zaten ortaya çıkıyor. O çerçevede görüşmeler sürüyor. TİP’le de görüşüyoruz, görüştük. Onların bazı kentlerde iddiaları var. Bazı kentlerde olası ortaklaşmalar üzerine bir çalışma yürütebiliriz.

Dersim bizimle birlikte demokratik yerel yönetimler anlayışıyla tanıştı. Sonra başka deneyimler oldu, kayyım oldu. Ben Dersim halkının bu deneyimlerin bütününü karşılaştırarak bir karar vereceğine inanıyorum. Dersim’de iş birliği anlayışımız devam ediyor. Zorlayacağız. Abartılı talepler doğru değil, ortaklaşmadan yanayız. Bu dönem DEM Parti adı altında Dersim’de büyük bir zaferi hep birlikte, ortaklaşarak kazanmalıyız. Dersim’de birçok siyasi parti ve anlayışla ilçelerde de iş birliği olabilir. Biz açığız. Gelenle oturup konuşuruz. Olursa birlikte yürürüz. Birçok merkezde Dersim dahil olmak üzere görüşmelerimiz devam ediyor.

Diğer siyasi partilerden dönem dönem aldığınız bazı ortak tepkiler oluyor. Bunları parti olarak nasıl değerlendiriyorsunuz, sizi nasıl etkiliyor?

– Ucuz bir siyaset. Savaş, çatışma, cenaze üzerinden kendisini var eden bir siyasi atmosfer var maalesef Türkiye’de. Savaş isteyenlerle bedel ödeyenlerin çocukları aynı kişiler değil. Yoksulun, emekçinin çocuklarının yaşamı üzerinden siyaset yapmak vicdansızlıktır. Irkçı, ayrıştırıcı, Kürtleri ve partimizi terörize eden yaklaşımı reddediyoruz. Biz bu toprakların bağrından çıkmış temel dinamiklerinden birisiyiz. Emin olun bizim için Trakyalı da Karadenizli de Egeli de Serhatlı da Türk-Kürt gençlerinin tamamı aynı değerdedir. Kimse yaşamını yitirmesin.

Bir Kürt sorunu var. Bu sorunun çatışmalarla çözülmeyeceğini geçen 40 yıl hepimize gösterdi. Önümüzdeki dönem bu meselelerin diyalogla, uzlaşı ile çözüleceğine inanıyorum. Bu konuda bir irade var mı? Şimdilik bir irade yok. Ama Türkiye halkları bu gerçekliği görsün. Barış isteyen kimler, çatışma isteyen kimlerdir? Kimler bu çatışma atmosferinin yaratmış olduğu iklimden yararlanıyor çok açık şekilde ortadadır. Biz bu ucuz siyaseti reddediyoruz. Dolayısıyla yaşamı savunmaya ve mücadelemize devam edeceğiz.

“Müzakere ve onurlu bir barıştan neden korkuluyor?”

Yerel seçimlerin ardından bu süreçte iktidarın Kürt sorunu, yeni anayasa, demokratikleşme konusundaki tutumu ne olur, siz ne bekliyorsunuz?

– İktidar faydacı yaklaşıyor. 21 yıllık iktidarın olanaklarına sahip olmasına ve zemin oluşmasına rağmen bu meseleyi çözümsüzlüğe terk etti. Türkiye’nin geleceğini, ekonomisini, Türkiye’deki renkliliği maalesef ırkçılığa ve bu çatışmalara kurban ettiriyor. Kürt meselesi sadece bizim meselemiz değil, Türkiye’deki 86 milyonun meselesidir. Bu konuda bir samimiyet olması halinde DEM Parti, üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getireceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu meselenin diyalogla, masada ve müzakere ile Ankara’da, Amed’te (Diyarbakır) Türkiye’nin kendi içerisinde çözülebileceğine inanan bir insanım. Başka bir yol bulmamız lazım. Yazık bu ülkenin gençlerine. Yaşamını yitiren herkes bizim insanımızdır, kardeşimizdir, komşumuzdur, bu ülkenin değeridir. Biz başka seçeneklerin olduğuna inanıyoruz.

Müzakere ve onurlu bir barıştan neden korkuluyor? Barış bir risk ve iktidardan düşme korkusu yaratıyor. Ama barış için alınan her risk değerlidir, kıymetlidir. Barış, insanların çatışmalarda ölmemesine ve mutfağımızdan giden her bir kuruşa çaredir. Her zaman uzlaşmaya, iş birliğine, görüşmeye açık olduğumuzu belirtmek istiyorum.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve kızı ile ilgili bir anıyı anlatırken, “Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Hiçbir siyasi cinayet mertçe değildir. Kalleşçedir, korkakçadır; vahşicedir. İyi Parti’nin başkanı aynı zamanda aslında faili meçhul cinayetlerin en yoğun olduğu bir dönemi iki kelime ile özetlemiş. Buradaki sorumluluk payını da bilerek ya da bilmeyerek açığa çıkartmıştır. Böyle bir şey olabilir mi? Vedat Aydın’ın vücudunda söndürülen sigara izleri, kesilen uzuvları, çıkarılan gözleri nasıl mertçe olabilir? Ape Musa’nın o yaşında barışçıl, demokrat bir Kürt aydınının katledilmesi nasıl mertçe olabilir? Bir katliam mertçe olabilir mi? Bu nasıl bir savunma, akıl tutulması?

Gerçekten şaşırdık ama Türkiye kamuoyu da bu itirafları, bu gerçekliği bizzat o dönemin en önemli aktörünün ağzından duyması açısından çok önemli. Bu bir itiraftır. Ne demek ‘mertçe cinayetler işledik’? Cinayetin mertçesi mi olur? 21’inci yüzyılda cinayet mi olur devlet gözetiminde? Hrant Dink cinayetini nasıl mertçe yorumlayabilir? Hrant’ın asıl katilleri yargılanmadı, sadece tetikçisi göstermelik olarak yargılandı. Bu namertçe uygulamaların tamamının açığa çıkması için mücadele ediyoruz. Binlerce faili meçhul cinayet var. Nasıl bir vicdanla böyle bir şey söylenebilir, savunduğuna ve methiyeler düzdüğüne göre kendisinin tanıklık ettiği açıktır. Ben halkın vicdanına bırakıyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “CHP, DEM Parti’ye teslim oldu” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Erdoğan, özellikle seçim dönemlerinde kamuoyunu manipüle etme konusunda Allah var çok mahirdir. Ne başka bir parti bize teslim oldu ne biz başka bir partiye teslim olduk. Siyaset müzakere sanatıdır. Bu müzakerelerde de her zaman temel düsturumuz Türkiye halklarının yararıdır. Bizim herhangi bir partiyi yönlendirme, etki etme, baskı oluşturma gibi asla bir pratiğimiz olmadı.

Bizler seçimlerde açık, aleni bir biçimde dönem dönem iş birlikleri yaparız. Bu seçimde de kent uzlaşısı stratejimiz kapsamında demokrasi kaygısı taşıyan ve kentin çıkarını düşünen her siyasi yapıyla görüşmeye hazır olduğumuzu aylar öncesinden deklere ettik.

Erdoğan’ın şahsi derdi şu; DEM Parti taraf olursa yerel seçimlerde ciddi bir başarı ile çıkmayacaklarını biliyor. Bence Erdoğan DEM Parti’yi eleştireceğine, tartıştıracağına, sebebi olduğu kayyım siyasetinin, anlayışının ne kadar haksızlıklarla dolu olduğunu önce görmeli. Ona buna çatmak kolay. Kürt meselesi konusunda bir şeyler demeli ve var mı çözüm iradesi? Önceki dönem eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımızın haksız, kumpas davalarıyla içerde olmasının cevabını vermeli öncelikle, sonra DEM Parti hakkında konuşmalı. Türkiye’nin en barışçıl ve demokratik partisi olarak Dem Parti’yi ırkçı, milliyetçi, rantçı çevreler tarafından sürekli seçim döneminde hedef gösterilmesini reddediyoruz.

İlginizi Çekebilir

İran: İsrail’in Şam’a düzenlediği füze saldırısına karşılık verme hakkını saklı tutuyoruz
Cumartesi Anneleri: Abdullah Canan’ın faillerinisordu

Öne Çıkanlar