Munzur Festivali’nde düzenlenen “Basın özgürlüğü ve medya” panelinde Abdurrahman Gök ve arkadaşlarının 100 gündür tutuklu olduğu hatırlatılırken, “Kürt gazetecilere neden yeterince destek olunmuyor?” sorusu yöneltildi.
Dêrsim’de “Madencilik Yağmasına Karşı Doğayı ve Yaşamı Savunuyoruz” şiarıyla düzenlenen 21’inci Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında Sanat Sokağı’nda “Basın özgürlüğü ve medya” paneli düzenlendi. Moderatörlüğünü Caner Aktan’ın yaptığı panelde gazeteciler İbrahim Varlı, Ceyda Karan, Fatih Polat ve Fatih Yaşlı konuşmacı olarak yer aldı.
‘ABDURRAHMAN GÖK VE ARKADAŞLARI 100 GÜNDÜR TUTUKLU’
Caner Aktan, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) 3 Mayıs gazeteciler raporunu okudu. Panelde ilk olarak söz alan Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, basının her yerde siyasal rejimden etkilendiğini söyledi. Medya alanında tekleşmenin hâkim olduğunu belirten Polat, Merdan Yanardağ’ın tecrit ile ilgili sözlerinden sonra tutuklandığını hatırlatarak, Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Abdurrahman Gök ve beraberinde alınan arkadaşlarının tutukluluğunun 100’üncü gününde olunduğunu hatırlattı. Polat, Abdurrahman Gök’ün Amed Newrozu’nda Kemal Kurkut’un ölümünün fotoğraflarını çekilmesinin ardından hedef gösterildiğini ve tutuklandığını belirtti.
‘ZENGİN DAHA ZENGİN OLDU’
Seçim sonuçlarının ardından “Bu adamlar nasıl kazandı?” şeklinde soruları herkesin sorduğunu belirten gazeteci Fatih Yaşlı, ekonomik ve siyasi boyuta bakıldığında AKP iktidarının 2,5 yılda bilinçli bir şekilde Merkez Bankası’na faizleri aşağıya çektirip, doları yükselttiğini söyledi. Yaşlı, “Eskiden ekonomik krizi olduğunda işsizlik olurdu. İktidar patronlara ucuz krediyi vererek çarkı dönderdi. İşçiler işten çıkarılmadı. Bu duruma eleştirel iktisatçılar ‘Yoksullaştıran büyüme’ adını verdiler. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu” dedi.
Türkiye ekonomisinin hayat pahalılığı ve işsizlik ile yüzleşeceğini söyleyen Yaşlı, buna karşı yapılması gerekenin ekmek mücadelesinin, gelir dağılımında mücadelenin Türkiye gündemine getirilmesi gerektiğini kaydetti. Sınıf mücadelesinin gündeme getirilmemesi halinde Erdoğan’ın ölene kadar ülkeyi yöneteceğini belirten Yaşlı, “Türkiye’de yeni bir toplumsal mücadele dalgası yaratılmazsa AKP’yi asla yenemeyiz. Yeni bir toplumsal hareketi inşa etmeliyiz” diye konuştu.
‘MEDYA BASKILARI YENİ REJİMDEN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR’
Gazeteci İbrahim Varlı ise, iktidarın seçim öncesi ve sonrası farklı politikalar yürüttüğüne değindi. İktidarın ekonomi ve dış politikadaki bu değişimin kendi saray rejiminin bekası için yaptığını belirten Varlı, medyaya yönelik baskıların iktidarın örmek istediği rejimin kendisi ile ilgili olduğunu dile getirdi. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında ülkenin nasıl bir rejime büründüğünü anlamadan ne medya üzerindeki baskıları ne ekonomik baskıları anlayamayacaklarını söyleyen Varlı, “Bu rejimi yasasıyla, anayasa ile kurdular. Rejimi kurumsallaştırmak için elinden gelen tüm argümanları kullanacaklar. Yeni rejime uygun bir medya da kurmak istiyorlar. Yeni dönemin muhalefetine, medyasına uygun adımlar atıyorlar. Son dönemdeki medya baskılarını bununla bağdaştırmalıyız. Medyaya görmeyin, yazmayın, aktarmayın diyorlar. Buna itiraz edenler de var. Bu masa etrafında dizili olanlar gibi” şeklinde konuştu.
En ufak aykırı düşüncenin oluşmaması için iktidarın çaba gösterdiğini belirten Varlı, “Hiçbir zaman umudumuzu yitirmemeliyiz. Umut olduğu zaman bu zorluklar aşılacaktır. Bu iktidar halkın iradesi karşısında eğilmek zorunda kalacaktır. Karanlık günler öncesinde de yaşandı. Dirençle aşıldı. Yine aşılacak. Umudu yitirmeyelim” dedi.
‘GERÇEKLERE BAKMAMIZ LAZIM’
Gazeteci Ceyda Karan da, “Medya insanların düşünce sistematiğini dönüştürüyor. Merdan Yanardağ gibi direnişi söyleyenleri, belli insanları içeriye atarak onlara bunları reva görüyorlar. Bunun karşısında muhalefet ne yapıyor sorusu sorulabilir. En büyük problemimiz muhalefet odaklarının ne söyledikleri, ne yaptıklarıdır. Toplumu ne kadar organize edebildikleridir” ifadelerini kullandı.
‘GERÇEĞİ ARAMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
İnsanların okumaktan, düşünmekten vazgeçmeyeceğini belirten Karan, bunu yapmaya, muhalefet etmeye devam edeceklerini söyledi. Karan, “Bundan başka çıkış hali yok. Medyanın hali çoktandır bu ülkede iyi değil. İktidar dünyadaki gelişmeleri de okuyarak medyayı belirler oldu. Aynı haberler aynı kanallarda yayınlanıyor. Buna rağmen gerçeği arayış eksilmiyor. Bizde gazeteciler olarak bu arayışın parçası olmaya devam edeceğiz. Hayatımızı daha iyi biryerlere koymak için gerçeği aramaya devam edeceğiz” dedi.
‘KÜRT GAZETECİLERE NEDEN DESTEK OLUNMUYOR?’
Panel soru cevapla devam etti. Bu bölümde “Söz konusu Kürt gazeteciler oldu mu gerçekten muhalif olduğunu bildiğimiz basın mensupları neden yeterince destek olmuyor?” sorusu yöneltildi. Soruya cevap veren Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat,”68 gazeteci birer hafta haber nöbetine katıldık. 300 yazılı fotoğraf ve haber üretildi. 92’den itibaren Musa Anter, Hafız Akdemir birçok gazeteciler öldürüldü. Burada meslek örgütlerinin derli toplu olması ateşleyici olabilir. Gazeteciler içinde örgütlülüğün bir araya gelmemesi eksik bırakıyor. Gazetecilere sahip çıkılması gerekiyor. Bazen baskı göğüslemekten ağır geliyor. Önümüzdeki dönemde daha ileri direnç noktaları geliştiririz” ifadelerini kullandı.
Ceyda Karan ise, “Bizim demokratik kitle örgütlerimiz vardı. Belki bugün gazetecilik bağlamında da sağlam mesleki, taban örgütlenmeleri olabilirdi. 2000’li yıllardaki liberalleşmeyle demokratik kitle örgütleri yok edildi. Bu bizim mücadele biçimlerimizi de değiştirdi. Biraz hepimiz yıprandık. Dayanışma, direniş göstermeye çalıştık. Herkes sözünü sakınmaya başladı. Seçilerek herkes içeriye alınıyor. Yeterince birarada duracak mekanizmaları kuramıyoruz” yanıtını verdi.