Behice Feride Demir: Cumhuriyet, Kadın Ve Meral Şimşek

Yazarlar

Fransa’nın revize edip dünyaya yeniden takdim ettiği cumhuriyet, bir ideolojiden ziyade bir yönetim biçimi olarak heyecan uyandırmıştır. Anglo-Sakson geleneğinin habitatına dokunmadan daha genç ve dinamik fikirlerle donatılan cumhuriyet tezi, Balkan imparatorluklarının da sonunu getirerek merkezi sistem olmayı sürdürmüştür.

Bu yüzden Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu dağılırken, ortaya çıkan yeni jeopolitik görünüm aynı zamanda cumhuriyetin (parlamenter demokrasi) başarısı anlamına gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa devletler sistemine komşu olarak kabulünde, stratejik öneminin yanı sıra bu model üzerinde uzlaşma sağlamasının etkisi vardır.

Bu karşılıklı uzlaşı Batılı güçlere yeni değer alanı yaratırken, Türklere de salt kendi cumhuriyetini kurma fırsatı vermiştir. Şimdilerde karşımıza çıkan şey tam da bu kendine göreliğin Kemalist Türkiye özelinde aldığı anti-demokratik ve totaliter karakterin sonuçlarıdır.

Bir asırlık sürecin muhasebesini yapmak elbette tarih ve siyaset araştırmacılarının görevidir. Ancak, kadınları içte ve dışta rejim yanlısı bir metaya çeviren ve liderlerine bağlılık oranında kadına değer biçen bir siyasal havada kadın hakları üzerinden yaşananlar, görev dağılımının sınırlarını genişletmektedir. Zira , cumhuriyetin tüm girdi ve çıktısı özellikle Kürdistan’da büyük trajedilere sebep olmuş, Kürt kadın tarihini de fazlasıyla etkilemiştir. Türk Medeni Kanunu’nun kabul edildiği 1926’dan itibaren geliştirilen “Devlet Feminizmi” odaklı inkılaplar Türk kadınlarına yeni imkanlar sunarken, bu sürecin dışında kalan kadınları da dezavantajlı duruma düşürmüştür.

 Özellikle medeni kanundaki hakları kendisine bir ideoloji fabrikasına çeviren cumhuriyetin yönetici aklı, kadını hak ve eşitlik ekseninden ziyade rejim ve liderin hizmetkarı sınıfında görmüştür. Bu yüzden Türkiye’deki kadın hareketlerinin gelişimini sivil ve toplumsal hareketler olarak nitelendirmek yerine, onların devlet destekli savunduğu hak, sorumluluk ve dayanışma şekillerine bakmak daha önemlidir. Tek partili dönemde kadro ve misyonerlik faaliyeti gösteren, çok partili dönemde ise kamuda rejimin bekâsı ve liderin eşsizliğini savunan cumhuriyetçi kadın imajı Kürtlerin ulusal varlığı söz konusu olduğunda daima devlet lehine konumlanmıştır. Kürdistan’ı demir yumrukla yöneten Kemalist sistemin kadın erkek ayırmaksızın uyguladığı politikalar, Kürt kadınlarını farklı göstersede Kürt kadınlarının Kemalizm’e olan muhalefeti, mesafesi hiç bitmemiş ve bu karşı koyuş hali 2004 yılına dek kesintisiz sürmüştür.

 Elbette Kemalizm ile kıran kırana geçen her savaş Kürt kadınları için çoklu bir mağduriyet alanı yaratmıştır. Buna rağmen Kürt kadınlarının kendi ulusal dinamiklerine gösterdiği ilgi ve güçlü destek, bütün Kürt hareketlerinin kaderini değiştirmiş ve onları ciddi noktalara taşımıştır. Cumhuriyet,yüzüncü yılını bir dizi ekonomik ve uluslararası krizin gölgesinde kutlarken esas sınavını hâla Kürtlere karşı vermektedir. Koçgiri’den Berzan’a , Seqiz’dan Kobani’ye uzanan Kürdistan gerçekliği, Kemalist Cumhuriyetin inkarcı politikalarını redetme haklılığını korumakta ve kadınlarda buradaki haklılığa katılmaktadır.

 Meral Şimşek’in cumhuriyetle olan sembolik tarihsel krizi de burada başlamaktadır. Şimşek, 43 yaşında bir Kürt yazardır. Ama hikayesi Kürdistanlıların cumhuriyetle yaşadığı yüzyılın kısa bir filmi gibidir. Savaş, hapis, infaz, hukuksuzluk, göç, sürgün, sanat, kadın olmak, inkar, acı ve parçalanan aile trajedisi ile tam bir Kürdistan panoramasıdır.

Meral Şimşek’in merkezinde bulunduğu nedensellik zinciri Kemalist Cumhuriyetin Kürt kadınlarına olan yüz yıllık yaklaşımını göstermek açısından çok güncel bir örnek. Şimşek’in tüm halleri, Kürtlerin ulusal kimlik ve uluslararası bir statüsü olmadan hiçbir zaman huzur ve bahtiyarlığa sahip olamayacağının bir tekrarıdır aslında.

Neden mi?

   Meral Şimşek bilinçli bir kadın ama bu yetmiyor.

   Meral Şimşek bir yazar ama bu bir şeyi çözmüyor.

   Meral Şimşek politik bir kişi ama bu bir işe yaramıyor.

  Meral Şimşek her bedeli ödemiş ama sonu gelmiyor.

  Meral Şimşek bunlar için sürgün bile olmuş ama yine de sorunları bitmiyor.

Kısacası Meral Şimşek, çağdaş tüm mekan ve anlamlara vakıf ama hiçbiri huzursuzluğuna son vermiyor.

Çünkü Meral Şimşek’in ülke sorunu çözüme kavuşmadığı sürece o ve meslektaşları, o ve kardeşleri o ve yoldaşları hatta o ve onunla farklı fikirde olanlar bile mutlu olamayacaklardır.

 Aşağıya yazar Meral Şimşek’in dayısı Mahmut Kardaş için açlık grevine girme nedenini açıklayan linki ekliyorum. Okunup, duyarlılık gösterilmesi umuduyla.

 İyi pazarlar…

 NOT: Bu yazı hafta içi kaleme alınıp, yazar Meral Şimşek’in sevindirici haberinden; açlık grevine son vermesinden önce yazılmıştır.

 

İlginizi Çekebilir

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Mahmud Abbas ile görüştü
Kemal Okutan: Kahramanlık Destanı ve Dünya Kobani Günü

Öne Çıkanlar