Kürdistan tarihinin Kürtleşmemesi için karşımızda iki engel bulunmaktadır. İlki egemenlerin sakladığı, çarpıttığı, kendilerine mal ettiği gerçekler ve bize kalan verilerin milliyetsiz gösterilmesi, diğeri ise Kürtlerin yarattığı mücadelelerin Kürtlük tarifleri ve Kürdistan’ın yönetilme şekli hakkında süregelen siyasi muğlaklıktır.
Kuşkusuz Kürdistan gibi son iki asrını dünya düzeninin bir parçası olarak geçirmiş, hem büyük devletlerin hem de bölgesel sömürgeciliğin oyun kurduğu bir yerde bağımsız bir akla sahip olmak çok kolay olmasa gerek. Ancak aynı kaotik ortamda özgürlüğü için meydana çıkmaktan korkmayan bir ulus için tarihin aynı şekilde tekerrür etmesi de bir kader değildir.
Son 34 yıllık Kürt haritasının uluslararası güç ve gündem açısından tanınırlığı, riskleri ve geleceği bakımından Güney Kürdistan’ın rolü giderek farklılık kazanıyor. Kürtler için hayal ve hayal kırıklığının birbirini beslediği bu parçada 2005’teki federatif sistemin elde edilmesi, 1837’den beri devam eden mücadelelerin bir devamıdır.
111 sandalyeli bir ulusal meclis ve ideolojik köken olarak birbirine zıt 20’den fazla siyasi partinin seçime girebildiği bir sistemde ; tarım, turizm ve petrol gelirine rağmen kendi bütçesini ve ortak ulusal ordusunu kurmama gibi büyük eksiklikleri olsa da buradaki Kürt otoritesinin varlığı azımsanamaz.
Bu nedenle dikkatlerimizi 9.kabinenin performansı üzerinden hükümetlerimizin yapabildikleri ve yapamadıklarına çevirirken, alt ve üst yapı hizmetlerinin bir ülkeyi nasıl ileriye taşıyabileceğini bizatihi aynı hükümetin başarılı yatırım politikasından görebiliyoruz.
Komşuların başarısız ve eşitliğe dayanmayan diplomatik açıklamaları, demokrasi, inanç, ideoloji ve rejim tartışmalarına vakit ayırmak kadar, Kürdistan’ın şartları ve yönetim mekanizmaları için kafa yormak hem iç siyasetimizin çıtasını yükseltecek hem de bölgesel gericiliğin dayattığı her türlü kumpas ve karışıklığın önü alınabilir.
Bu nedenle sömürgecilerin anonimleştirdiği Kürtlüğü ve bunun manipüle ettiği tutumları geride bırakıp, Federal Kürdistan ve Rojava üzerinden değişen, genç kuşakların kendini görebildiği, katkı sunabildiği ve yeni çağla baş edebilen bir siyasi gündeme alan açılmalıdır. Bu alan aynı zamanda Güney hükümetinin eleştirilmesi, cesaretlendirilmesi daha demokratik ve şeffaf davranmasına da vesile olmalıdır.
Bu nedenle partilerimizin çekişme ve çatışma süsü verdiği iktidar mücadelelerine bakmaksızın, 20 Ekim’de yapılacak olan Federal Kürdistan seçimlerinin önemli olduğunu görmek gerekiyor. Yerel hizmetler ve anayasal hakların tavizsiz gerekliliğini tartışmak ve gündem yapmak bütün Kürtlerin meselesidir.
Kürdistan’ın kaderinin dünya sisteminin çıkar ve çözümüne göre şekil alacağı artık bir sır değil. Ancak bu sırın sınırlara dönüşmesi için Kürtlerin iç barış ve uzlaşı ortamına yönelmeleri dağınık ve yorgun Kürt hafızası için hem gerekli hem de acildir. Başta eğitim, ticaret, medya, teknoloji merkezleri, kentleşme, finans ve yabancı yatırımları gibi kapsamlı bir ekonomik düzenin hakim olacağı bir Güney Kürdistan, parçalar arası her türlü kalkınmaya bir model olabilir.
Zira Güney ve Kuzey Kürdistan’ın coğrafik ve konjonktürel olarak bağımsız olabilme şanslarının kalmadığı bir dönemdeyiz.
İsrail’in Akdeniz’e açılımı, Rojava’nın coğrafi konumu ve değişen haritalar bağlamında Kürtlerin uluslararası sisteme entegresi de yön değiştiriyor. Bu açıdan enerjilerini egemenlerin lehine tüketmek ve birbirlerini tarih dışına atma yerine bölgesel bazda birbiri ile uyumlu bir Kürt modeli için çalışmak her partiye iktidar olanağı veriyor. Güçlü, aktif ve denize açılan bir Rojava’nın varlığı Federal hükümetinde ayakta kalmasını sağlar. Bu nedenle Güney Kürdistan seçimlerini salt partilerin kronik koltuk ve birbirlerini alt etme parodisi olmaktan çıkarmak, bir parçanın değil, tüm Kürtlerin seçimi olarak izlemek gerekiyor.
Partiler bugün kavga ederler yarın yan yana otururlar. Tıpkı Lord Palmerston’ın dediği gibi : “İngiltere’nin ebedi dostları ve ebedi düşmanları yoktur, çıkarları vardır.’’
Kürdistan’da da ezeli ve ebedi rakip partiler yoktur. Kürdistan halkının seçimleri vardır.
İyi okumalar!