Behice Feride Demir: Van Gogh’un Son Vedası

Yazarlar

Sanatçının kaderinde iki trajedi vardır. İlki hayatındaki olumsuzluklar zinciri, diğeri öldükten sonra ona ölümsüzlüğü kazandıran tesadüflerdir. Bu iki olgu sanatçının yaşamla ölüm, eserle ruhsal esareti arasındaki yaratıcılık utkusunu tanımak ve tanımlamak açısından önemlidir. Sanatın tanımı çağdan çağa biçim değiştirir ama ana nitelikleri değişmez. Bu yüzden büyük sanatçının ölçüsü çok az değişime uğrarken, sanatsal işçilik her zaman gelişime açıktır. Sanat ve sanatçının hem geçmişi hem de geleceği iç içe işlediği çağlardan biridir 19. Yüzyıl. Bu aynı zamanda sanatsal dehaların yoğunluk kazandığı bir dönemdir. Edebiyat ve müzik sanatın dâhiler kümesini oluştururken, güzel sanatlar bu gerçekliğin kesişme alanı oldu adeta. Yazı, eleştiri, his, söylenen söylenmeyen ve ilk etapta görülmeyen pek çok konu bu dehaların girişimi ile görünürlük kazanmıştır. 

Usta ve çıraklar birbirini izliyor, eleştiriler, iddialar, arayışlar birbirini besliyordu. Sanat dünyasında, Bel-Epoque’nin tatlandırdığı; ekollerin, grupların ve çok güçlü kişiliklerin hırsları, hayalleri ve hüsranları sanatsal çabaya adeta devrim yaptırıyordu. Yunan ve Roma medeniyetleri herkese miras bırakmıştı ama başlayan modern çağ için başka bir akıl, başka bir açı ve bunu yansıtacak başka dehalar lazımdı.

Amsterdamlı bir rahibin oğlu olan Vincent Willem Van Gogh, bu çağın başkalığını fark edip kendi tarzını yaratmak isteyenlerden biriydi. Kişisel hayatı zordu, mesleki ortamda kendini ispatlamış ciddi rakipleri ve dostları vardı ama zamanın çok ötesine geçmek için hepsinden daha çok çalışıyor ve yeteneğine güveniyordu. Delilikle dahilik arasındaki sarsıntıda kaybolmayacak kadar inançlı, uyumsuzlukla yalnızlık arasındaki çaresizliği boşa çıkaracak kadar duygusal olan bu adam, daha ilk eserlerinde bile şimdiye dek denemeyeni denemişti. Vincent olarak doğmuş, Willem olarak yaşamış ama Van Gogh’u sanat tarihine bırakıp gittiğinde bir kişiden ziyade: hayranlık duyulan, taklit edilen, kıskanılan, şaşkınlıkla izlenen, sanat ajansları, koleksiyon ve müzayede sahiplerinin markası olacak kadar dev bir endüstriye dönüşecekti. 

 

Bu endüstri onu sanatın yeni peygamberlerinden birisi yapacaktı. Hem dünyanın dört bir yanında adı ve eserleri bilinecek, hem de dünyanın her yanından eserlerini yerinde görmek için onlarca yıl ve yolu kat eden milyonlar çıkacaktı.

Onu ölümsüzlüğe taşıyan ayçiçekleri tablosunu umutla umutsuzluğun ruhunu kemirdiği günlerde yapmış ve daha sonra “Vazodaki 12 Ayçiçeği” en önemli sanatsal markası olacaktı. Natürmort, biyografi, otoportre ve doğayı en ince detayına dek çizerken, sağlığı ona başka bir sürpriz hazırlıyordu adeta. Paris’ten ayrılıp Auvers Sur-Oise’a kendini biraz toparlamak için gittiğinde onu bekleyen ölüme sadece iki ay vardı. İki aylık Auvers Sur-Oıse günlerinde 74 tablo çizecekti. Paris ona hem yaşamı hem ölümü getirecekti…

Bu amaçla eski bir tren garından müzeye dönüştürülen ve bazı etkinliklerle Louvre müzesine rakip olan Musee d’orsey’in Vincent Van Gogh sergisi büyük bir ilgi ile karşılandı. Sergi 3 Ekim 2023’ten 4 Şubat 2024’te kadar devam edecektir. 

Hamas’ın terör saldırısı ve akabinde Paris’te bir öğretmenin benzer bir kasıtla öldürülmesi politik stresi ve güvenlik tedbirlerini en üst seviyeye çıkartırken,sergiye gösterilen ilgi her zamankinden fazladır. 

 Van Gogh À Auvers -Sur- Oıse“ les derniers mois “ ( Van Gogh’un Auvers’te son ayları ) temalı sergide ressama ait tablolar, kimi karakalem örnekleri, mektupları ve bazı not defterleri sergilenmektedir. Van Gogh’un çalışma ortamını andıran sergide sanatçının hayatını ve eserlerini anlatan bir sinema bölümü de bulunmaktadır. Auvers Sur -Oıse’da geçirdiği iki aylık zamanda 74 tablo ve 33 desen çizen Van Gogh, eşine az rastlanır bir yaratıcılıkla 37 yıllık ömrüne 2000’den fazla tablo sığdıran belki de tek ressamdır.

 Van Gogh’un, doğa, insan,mekan ve çok önemsiz bir eşyayı bile çizerken yaptığı resimlerin gerçekliği, aslına benzerliği insanın tahayyül sınırının çok üstündedir. 

Kendi portresini yapacak kadar kendine hayran, kulağının ucunu kesecek kadar refleksif ve yeniyi bulma konusunda kontrolsüz bir hırsa sahip olan sanatçının ölümle girdiği yarıştan bu kadar üretkenlikle çıkması onun çok ama çok sıradışı bir akla sahip olduğunu göstermektedir. 

Serginin hemen girişinde geçirdiği ruhsal kriz sonrasında yaptığı son portesi ziyaretçileri karşılamaktadır. En yüksek çözünürlüğe sahip bir fotoğraf makinesinden bile daha temiz, parlak ve orjinal görünen tablolar duvardan ziyade sizi izleyen biri ya da baktığınız bir manzarayı andırmaktadır. Sanki biz değil,resimler bize bakıyor.

” Kargalarla Buğday tarlası” Bütün dikkatleri çeksede ” Doktor Gachet’in portresi, d’Auvers kilisesi ” ve en son tablosu olan ” Ağaç kökleri” Van Gogh’un son vedası olarak anlaşılabilir. 

Sanatçılar vedalarını hep kendilerine göre yaparlar! 

Vincent

Willem 

Ve 

Van Gogh

İyi pazarlar! 

İlginizi Çekebilir

Graham: Erdoğan’ın Hamas ile ilgili açıklamaları istikrar bozucu
Ahmet Altan: Yüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı?

Öne Çıkanlar