Hakan Tahmaz: İHD’den Geçiş Dönemi Adaleti Konferansı

Yazarlar

Konferansta, Türkiye’de otoriter uygulamaların arttığı ve Kürt çatışmasının devam ettiği bir ortamda, geçiş dönemi adaleti (GDA) perspektifinden çözüm yolları, imkânlar ve kısıtlar üzerine kıymetli anlatımlar oldu..

İnsan Hakları Derneği (İHD) 8-9 Şubat 2025 tarihlerinde İstanbul’da İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), DEMOS ve Avrupa Akdeniz İnsan Hakları Ağı (EuroMed) iş birliğiyle Uluslararası Geçiş Dönemi Adaleti Konferans yaptı.

Konferansı önemli kılan iki nokta vardı. İlki Fas, Suriye, Lübnan ve Tunus’tan çok sayıdan konuşmacının, katılımcının olması ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan hak savunucu paydaşlarla birlikte gerçekleştirilmiş olunmasıydı.

İkincisi ve daha önemlisi, 15 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın tutuklanışının yıl dönümünde, örgüte silahsızlanma çağrısı yapmasının arifesinde olmasıydı. Çağrı yetişmedi ama konferansta bütün konuşmalar ve tartışmalar olası çağrının gölgesinde yaşandı.

Geçiş dönemi adaleti kavramının kökenleri, Avrupa’da, II. Dünya Savaşı sonrasındaki döneme kadar gider. Nürnberg’de Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesinin kurulması, Almanya’daki çeşitli Nazilerden arındırma programları ve Japon askerlerinin Tokyo Mahkemesi’nde yargılanması gibi.

Türkiye’de; Güney Afrika ırkçı yönetiminin devrilmesi deneyimi dersleri bağlamında, Kürt sorunununda çözüm arayışlarının başladığı 1990’lı yıllarda ilk defa lafı geçer oldu. Hala da yaygın bilinen bir kavram değildir.

Geçiş dönemi adaleti, şiddet ve baskıdan, toplumsal istikrara siyasi geçiş sırasında (ve bazen yıllar sonra) yürürlüğe girer. Toplumsal güveni yeniden inşa etme, doğruyu yanlıştan yeniden ayırma, parçalanmış adalet sistemini yeniden onarma ve demokratik bir yönetim sistemini yeniden kurma arayışıdır.

Geçiş dönemi adaletinin temel değeri, adalet kavramının kendisidir. Ama her zaman mutlak hukuki adaleti anlamına gelmez.

Geçiş dönemi adaletinin otoriter/ diktatör rejimlerden veya silahlı, silahsız çatışmalardan sonra demokrasiye siyasi geçiş yapan toplumlara, daha demokratik veya barışçıl bir geleceğe geçiş olasılığını artırmak için geçmişteki insan hakları ihlallerini ve toplu mezalimleri ele alma fırsatını sağlamıştır. İnsan hakları rejimi kavramı ve değeridir.

Geçiş dönemi adaleti politikalarının sekiz temel hedefi vardır:  gerçeği ortaya çıkarmak, mağdurlara kamusal bir platform sağlamak, failleri sorumlu tutmak, hukukun üstünlüğünü güçlendirmek, mağdurlara tazminat sağlamak, kurumsal reformu gerçekleştirmek, uzlaşmayı teşvik etmek ve kamu müzakeresini teşvik etmek.

Bu hedefler bağlamında, geçiş dönemi adaleti şunları amaçlar: Devam eden insan hakları ihlallerini durdurmak; geçmişi kabul etmek, geçmiş dönem suçlarını araştırmak; insan hakları ihlallerinin sorumlularını belirlemek, gerektiğinde yaptırım uygulamak; mağdurlara tazminat ödenmesi; gelecekteki olası suiistimallerin önlenmesi; güvenlik reformu yapmak; barışı korumak güçlendirmek ve mevcut durumu meşrulaştırmak, geçmiş durumu gayri-meşrulaştırmak; her türden bireysel ve ulusal uzlaşmayı teşvik etmek; mağdurları eşit vatandaşlar olarak yasal güvenceye almak. Kısacası daha iyi bir topluma geçişte yardımcı olacak uygulamaları hayata geçirmek.          

Türkiye’nin politik gündeminde hem otoriter yönetim hem de silahlı çatışma en ön sırada yer aldığından geçişin çok daha sancılı ve gelgitlerle olması doğaldır.

Bu bakımdan bölgemizdeki siyasal, jeopolitik gelişmeler penceresinden, bulunduğumuz yeri (ulusal ve uluslararası güç ilişkisini, özgünlük ve geçiş süreci dinamiklerini ve risklerini) iyi tanımlamak, kısa ve uzun vadeli hedefleri doğru belirlemek elzem bir konu halini almış durumda.  

İHD’nin yoğun gündemli konferansında, gerek farklı ülkelerden gerekse ülkemizden farklı hak örgütü temsilcilerinin ve akademisyenlerin çok boyutlu ve çok yönlü aktarımlarıyla, Türkiye’nin oldukça önemli birikime sahip olduğu bir kez daha hatırlandı.

Konferansta, Türkiye’de otoriter uygulamaların arttığı ve Kürt çatışmasının devam ettiği bir ortamda, geçiş dönemi adaleti (GDA) perspektifinden çözüm yolları, imkânlar ve kısıtlar üzerine kıymetli anlatımlar oldu.

Keza Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin geçiş dönemi adaleti deneyimlerinden çıkarılacak derslerle Türkiye’nin otoriter yönetimi ortamında geçiş dönemi adaleti taleplerinin etkili bir biçimde nasıl dile getirilmesi gerektiğinin yolları arandı.

Bu kapsamda sivil toplum kurumları ve aktörleri arasında bölgesel dayanışma ve bölgesel işbirliği çabalarının yoğunlaştırılması dile getirildi.

Konferansın son oturumunda Dargeçit Belgeseli gösterildi. Hafıza Merkezi’ için yönetmen Berke Baş’ın hazırladığı belgesel, “Kürt sorununu çözdük geriye terör sorun kaldı” iddiasına yanıt verir nitelikte.

Belgesel, Mardin’in Dargeçit ilçesinde, 1995 yılında 3’ü çocuk  kişinin gözaltında zorla kaybedilmesini  konu edinmiş.

Ailelerin ve insan hakları savunucularının Türk yargı sisteminde hakikat ve adaletin sağlanması için mücadelesinin, 2015 sonrasında zirve yapan cezasızlık politikasının ve “Hakikat arayışlarının” bir örneği olarak kolektif hafıza aktarılmış. Kürt sorununun yalın halinin belgeseli.

Konferansta dile getirdiği ve eksikliğini hissettiği konu ise 28 Aralık 2024 tarihli PKK lideri Abdullah Öcalan’ın silahlı çatışmayı hukuk ve politik zemine taşıma konusundaki yaklaşımları oldu. Öcalan’ın beklenen açıklamasıyla yepyeni bir döneme girilme ihtimali konferansta hak ettiği kadar yer bulmadı.

Yeni dönemde “geçiş dönenim adaleti” arayışında Öcalan’ın yeni paradigmasının ne türden değişikliklere veya ihtiyaçlara yol açacağı bunların imkânları konuşulmadı.

Bugün İHD, Barış Vakfı, Hafıza Merkezi, DEMOS, DİTAM gibi çatışma çözümü veya barış çalışan sivil toplum örgütleri, bölgesel ve küresel gelişmelerin ışığında, olası radikal paradigma değişimine can verecek klasik tecrübelerin zenginliğinde, ülkenin geçiş dönemi adaletinin yol haritasını zaman geçirmeden netleştirirler.

Konferansa harcanan değerli emekler kıymetlendirilir.

İlginizi Çekebilir

DEM Parti ‘Barış Ve Demokratik Çözüm için’ önerilerini açıkladı
Cafer Solgun: Umudumuz, umutsuzluk adına inadımızdır

Öne Çıkanlar