Behice Feride Demir: Maziden Müstakbele – Ozan Zozan

Yazarlar

Kürtçe söyleyen pek çok sanatçı, Med TV’nin açılışına kadar sadece kasetler ve radyolardaki seslerden ibaretti. Dengbêjler birer tarih anlatıcısı sayılırken, enstrümantal stüdyo kayıtları ise birer tahayyül konusuydu. Bu yüzden, Dengbêjlerden sonra Şivan Perwer, Baran, Nizamettin Ariç, Aram ve Eyşeşan gibi ikinci kuşak sahne sanatçıları, biraz da bu tahayyüle dayalı yıldızlardı. Koma Berxwedan’ın piyasaya girişi, hem bu sanatçıların hem de Kürt müziğinin nicel sınırlarını genişletti.

Grubun, Kürdistan’daki siyasi gelişmeleri içeren müzikal gündemi halkı etkilediği gibi, yeni müzik gruplarının ve müzisyenlerin yetişmesine de büyük katkı sağladı. Bu nedenle Kürt müzisyenlerinin son Kürt hareketini desteklemesi, kültür dünyamızı ve hareketin çehresini fazlasıyla değiştirdi.

Kuşkusuz yukarıda saydığım sanatçıların her birinin kendine özgü bir misyonu ve kitlesi vardı. Ancak Koma Berxwedan’ın her kesime ulaşabilen dinamizmi, hem yeni devrimin hem de ulusal hafıza ve hakların müzikal zeminde buluşmasını hızlandırdı.

Benim Koma Berxwedan’ı dinlemem, pek çok kişi gibi, 1990’larda başladı. O yıllar, Kürdistan taşrasının ülkenin kaderini belirlediği yıllardı. Koma Berxwedan gibi uzak diyarlarda kurulan bir grubun kasetleri de taşrayı saran savaş aracılığıyla geldi. O dönem kasetlerin çoğu evlerde çoğaltılır ve elden ele dolaşırdı. Sanatçıların isimlerinden çok, sesleri tanınırdı. Daha sonra Ozan Zozan’a ait olduğunu öğrendiğim “Here Lawo” albümünü o yıllarda dinleme şansım oldu. Kasetteki tüm kılamlar çok etkileyiciydi. Enstrümantal canlılık ve sesin doğallığı insanın yüreğine dokunuyordu. Bugünkü profesyonellikte olmasa da kılamlarda dokunaklı bir güzellik vardı. Benim Ozan Zozan’ı dinlemem biraz da bu albüm sayesinde olmuştu. Ama Ozan Zozan’ın Kürdistanlılarla tanışma hikâyesi çok daha eski ve farklı.

Ozan Zozan, 42. sanat yılını geride bırakmak üzere. Bir çağın kapanıp bir diğer çağın açıldığı bu 42 yıl içinde müzik dünyası, belki de en çok değişen sektör oldu. Anlamın, duygunun, yaratıcılığın, siyasetin, toplumun, dayanışma ve derinliğin azaldığı bu süreçte, sanatçının rolü de büyük oranda değişti. Bu yüzden günümüz sanatçılarının işi teknik anlamda kolay olsa da tesir gücü açısından çok daha zor. Sanırım bu etkisizlik yüzünden, beraber büyüdüğümüz sesleri dinlemek, hem geçmişi tazelemek hem de geleceğe doğru yaş alırken, insana iyi geliyor.

Elbette yaşanan teknik ve teorik değişimler, sanatçıları yeniden hatırlatan imkânları da artırdı. Bugün birçok sanatçı, dijital platformlar aracılığıyla kişisel ve sanatsal tarihini yeniden, halka açıyor.

Ozan Zozan, geç de olsa albümlerini dijital ortama aktarıp, bir YouTube kanalı açmış. Kuzey Kürdistan’daki 42 yıllık müzik tarihini barındıran bu mütevazi girişim, araştırmacılar, dinleyiciler ve gelecek kuşaklar için önemli bir kaynak sayılır. 

1982’de Avrupa’da Hûnerkom bünyesinde kurulan Koma Berxwedan’da, kurucu, solist, söz yazarı ve saz çalabilen bir genç kadın olarak başlayan Zozan, bugün artık ulusal kültürün bir parçası hâline gelmiş durumda. Milyonları ayağa kaldıran albümlerin çoğunda ya solist, ya vokalist ya da saz çalarak yer alan Zozan, Kürt müzik dünyasında kendine özgü bir doğallığa sahip. Kitle çalışmaları, mitingler, geceler derken, diasporanın bel kemiğini oluşturan örgütlenme çalışmaları da Zozan’ın naif özellikleri arasında sayılır.  Eğer 1980-2000 yıllarının diaspora müzik tarihi yazılacaksa, bu tarih Zozan’sız düşünülemez.

Ozan Zozan’ın müzik hayatı, aslında Kürt siyasetinin serüvenidir. Diyarbakır zindanında yaşanan zulmü anlatan ve kolektif bir albüm olan “ Heps û Zindan Ji Bo Me Cennet e”  tutsaklar için yazılmış amatör bir oratoryo gibidir. Albümlerindeki hüzünlü ton, birçok dönemin ana  duygusudur. Zira Kürt annelerinin, evlatları için kendini yaktığı, hapishanelerden bir haber almak için açlık grevlerine girdiği ve 12 Eylül karanlığını çığlıklarıyla yırttığı bir tarihin emanetidir albümleri. Yine Ozan Zozan’ın kendi yorumu ile özdeşleşmiş ve müzik tarihimizin klasikleri arasına girmiş birçok kılamı bulunmaktadır.

Bugün Ozan Zozan, pek çok sanatçı arkadaşı gibi, ilk başladığı gibi yine kameralardan uzak, sadece eserleriyle halka ulaşıyor. Kuşkusuz bir dönem halkı ayağa kaldıran ve kültür hayatımıza büyük katkılar sunan sanatçılar, kuru bir teşekküre muhtaç değildir. Ancak onların emeklerini takdir etmek, tanıklıklarını, tecrübelerini ve yaşadıklarını yeniden sanata kazandırmak, hepimiz için bir  kültürel sorumluluktur. Sanat hayatı boyunca birden  fazla kolektif, 5 bireysel albüme imza atan Zozan, müziğiyle kitlelere seslenmeye devam ediyor.

Kuşkusuz, böyle bir içtenlik ve üretkenliğe sahip olmanın bir bedeli vardı ve Ozan Zozan, Kürdistan’da bu bedeli her açıdan ödeyen sanatçıların başında geliyor. Ancak o, bu bedelin gölgesine sığınarak değil, sanatçı kimliğiyle var olarak yoluna devam etti, ediyor. 

Kırk ikinci sanat yılın kutlu olsun, Ozan Zozan!

İyi pazarlar! 

İlginizi Çekebilir

Analiz: Kürtlerin hakları tanınmadan Ortadoğu’da barış ve istikrara ulaşmak imkansız
Ali Engin Yurtsever:  Sürecin Getirecekleri Nelerdir ?

Öne Çıkanlar