Türklüğe dayalı tek dil, tek din, tek ulus siyaseti 1.Paylaşım Savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yegane karakteridir. Savaş döneminde yol temizlenmiş ve artık sıra ‘Çıbanbaşı’ Dersim´e gelmişti. Yavuz´dan kalan hesap görülecekti.
Dersim´in dili, kültürü ve inancının bu devlette yeri yoktu. 1895 yılında planlanan Yemen ve Trablusgarb´a sürme planı gerçekleştirilememişti. Şimdi Dersim ortadan kaldırılmalıydı. Bunun için onlarca rapor hazırlanmış, aşiretler, ocaklar, aileler, ileri gelenler, karakteristik özellikleri, bölgenin coğrafik yapısı incelenmiş, vadileri, mağaraları, çeşmeleri ve patika yolları tek tek tespit edilmiş, çıkarılan sonuçlara göre asker konuşlandırılmış, idari kararlar alınmıştır.
Çıkarılan programı tevessül etmek için “Hazırlık, silahtan tecrit ve icap ederse iskan safhaları ihtiva edecektir, üniformalılar kaza kaymakamı olacak, hiç bir yerli olmayacak, İlbaylık dairesi kolordu karargahı, idam ilbaylıkta bitecektir” 1
1935 ve 1936 yılında karakollar, yollar tamamlanmış. 1937 yılı baharından itibaren sefer ve mevcut kuvvetler ilbaylığın emrine verilmiştir. Tüm bu hazırlıklardan sonra “Dersim´e verilecek şeklin safhası başlayacaktır. Bütün bu tasavvurlar gizlidir.”
Tüm bu tassavurları “İcra Vekilleri, Genelkurmay Başkanı, Kamutay Başkanı, İlbay, iki Genel İnspektör ve 3. Ordu Müffettişi dışında kimse bilmeyecektir.” 3. Ordu Müfettişi de Mustafa Muğlalı´dan başkası değildir.
Bu önlemlerin yanı sıra Ermeni soykırımı sonrası boş kalan Erzincan, Muş ve Van ovaları “Kürt yayılmasına” kapatılacak, “Türk kütleleri” yerleştirilecektir.
Yıllarca yapılan hazırlıklar ve plan sonucu karar alınmıştır. Peki hal böyleyken neden 4 Mayıs “Bakanlar Kurulu Kararı” alındı, buna neden ihtiyaç duyuldu? Ayrıca gerçekten Bakanlar Kurulu Kararı var mıydı?
4 Mayıs Kararını veren Atatürk ve Fevzi Çakmak´mıdır?
Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları II kitabında 4 Mayıs Kararının nasıl alındığına dair bilgiler veriliyor. “Son günlerde Tunceli’nde vukua gelen olaylara dair raporlar 4 Mayıs 1937 tarihinde Atatürk´ün ve Mareşal´ın huzurları ile tetkik ve mütalaa edilerek” sonuçlara varılmıştır deniliyor.
Ayrıca alınan kararların bir bildiri halinde “Osmanlıca ve Türkçe harfler” ile düzenlenip, “mahalli lisana göre çoğaltılarak” 4. Müfettişlik tarafından uçaktan atılması da talep edilir.
Keza yine “ Genelkurmay Başkanlığı Bakanlar Kurulu´nun tenkil harekatına dair alınan kararını 8 Mayıs 1937´de 4. Genel Müfettişliğe” bildirir.
Kararı bizzat 4. Müfettişliğe bildiren Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak´tan başkası değildir. Bizzat kendisi Elaziz´e gider, kararı bildirir, harekatın planlamasında yer alır.
Bakanlar Kurulu bu kararı “Atatürk ve Mareşal´ın huzur ve tetkikinde” verirken, Başbakan İsmet İnönü neredeydi? Neden Başbakan bu “ huzurda ve tetkikte” bulunmamıştı?
Bakanlar kurulu toplandı mı? Nerede toplandı? Mecliste tartışma yürütüldü mü? Yukarıda yapılan “Tasavvurlar”dan sadece kimlerin haberdar olması gerektiği çok çıplak bir dil ile dile getirilmiş. Peki bu kadar gizli tutulan “Tasavvur” u Bakanların bilmesi isteniyor muydu?
Ortada cevapsız sorular var ve cevap verilmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Dersim ile ilgili tüm belgeleri hala saklıyor. Elimizde dönemin basını dışında kaynak yok. Basındaki haberlerde sadece ipuçları veriyor.
4 Mayıs 1937’de Ankara´da neler yaşandı?
Dersim ile ilgili alınan hiçbir karar ve önlem tesadüfe bırakılmaz. Sey Rıza´ların idamı da tesadüfe bırakılmamıştır. Mustafa Kemal bizzat kendisi bu idamlar gerçekleşinceye kadar Elaziz’de kalmış, idamlar yapıldıktan sonra 15 Kasım günü Elaziz’den ayrılmıştır.
4 Mayıs 1937 kararı da tesadüfe bırakılmaz. Mustafa Kemal o gün de Ankara dadır. Şimdi biz o gün Ankara´da ne oldu ulusal basından izlemeye çalışalım.
Haber Gazetesi 5 Mayıs 1937 tarihinde yaptığı haberde, “Atatürk dün Genelkurmay Başkanlığına şeref verdiler.” diyor. Haberin devamında Cumhurreisi Atatürk´ün Başvekalete teşrifte bulunup, Başvekil İsmet İnönü´ye alarak Genelkurmay Başkanlığına ‘’şeref verdiğini’’ yazıyor.
Telgraf gazetesi de ”Atatürk Genelkurmayda’’ başlığıyla verdiği haberde konuyu şöyle işliyordu.
‘’Atatürk dün İsmet İnönü ile beraber Genel Kurmaya giderek uzun müddet Mareşal Fevzi Çakmak ile görüşmüşlerdir.”
Son Posta Gazetesi de aynı başlık ve aynı içerikle vermişti haberi:
“Atatürk Genelkurmayda
Ankara, 4 (Hususi) – Cumhurreis Atatürk bugün öğleden sonra İsmet İnönü’yü Baş Vekaletten alarak birlikte Genelkurmaya gitmişlerdir.”
Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak´ın Genelkurmay’daki görüşmesinin dışında Ankara´da aynı gün CHP Kamutay Grubu da toplanır.
İsmet İnönü 4.5.1937 günü öğleden sonra Hasan Saka’nın resiliğinde yapılan toplantıya katılır ve İngiliz Kraliçesinin taç giyme merasimine katılmak için “ bu akşam seyahate başlayacağını grup heyeti umumiyesine” bildirir.
Ve Cumhuriyet gazetesi 5 Mayıs 37 tarihinde “Başvekilin Londra Seyahati. İsmet İnönü dün akşam tezahürat arasında Ankaradan hareket etti.” haberini verir.
Okuyucunun dikkatini çekmiştir. Ülkenin Cumhurreisi, Başvekili ve Genelkurmay Başkanı bir araya geliyor. Bu buluşma bir cümle ile geçiştiriliyor. Bu durumda aklımıza gelen ilk soru şudur. Bu görüşme bu kadar değersiz ve haber yapılmayacak kadar önemsiz miydi?
Tam tersine basına görüşme hakkında bilgi verilmiyor. Sadece buluştukları haberi tek cümle ile veriliyor. O halde bu üçlü ne konuştu? Neden basına bilgi verilmedi? Verilmemesinin sebebi nedir? Hatırlayalım, “Dersim için tassavur” edilenlerin gizli tutulması kararı verilmişti.
İsmet İnönü Soykırıma karşı mı çıktı?
Genelkurmay’da buluşan Atatürk, İnönü ve Çakmak’ın Dersim´de uygulanmasını istenen “tasavvurları” konuştukları kesindir. Çünkü 4 Mayıs 1937 tarihinde, yani bu üçlünün buluştuğu gün “Atatürk ve Mareşal´ın huzurları ile tetkik ve mütalaa edilerek” 4 Mayıs 1937 Bakanlar Kurulu Kararları alındığını Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları II kitabında yukarda alıntısını yaptığım şekilde okuyor, bilgi sahibi oluyoruz.
Peki ülkenin Başvekili olan ve Genelkurmay’daki görüşmeye katılan İsmet İnönü neden “tetkik ve mütalaa” yapılırken yoktu. Neden İnönü de huzurda bulunmadı? Bulunduysa “tetkik ve mütalaaya” katılmadı mı? Yoksa Başvekil boşa mı çıkarıldı? Yoksa İnönü Genelkurmay’da karar altına alınan “4 Mayıs Kararlarına” şerh mi koydu? Kabul etmedi mi veya muhalif miydi?
Diğer bir soru Atatürk ve Mareşal karar alıp bu kararı Bakanlara imzalattı mı?
Biz 4 Mayıs günü İsmet İnönü’nün izini sürdürmeye devam edelim. Akşam gazetesi 4 Mayıs 1937 günü telefon ile aldığı haberinde “ Başvekil B. İsmet İnönü Fevzi Çakmak’tan ayrıldıktan sonra Başbakanlığa gelmiş ve geç vakte kadar Başbakanlıkta meşgul olmuştur.” diye haber verir.
Akşam gazetesinin haberine göre İnönü Genelkurmay’dan tek başına ayrılmış ve ayrıldıktan sonra Başbakanlıkta kalmıştır. Akşam üzeri ide Londra seyahati için Ankara’dan ayrılmıştır.
İnönü 4 Mayıs günü akşamı Londra´ya gitmek; Kraliçenin taç merasimine katılmak için Ankara’dan ayrılır. Avrupa´nın bir çok ülkesine ziyaretlerde bulunur ve 28 Mayıs tarihinde Ankara’ya geri döner. 24 gün yurtdışında kalır.
İnönü daha sonra da Atatürk ile Dersim konusunda ayrılıklar yaşar. 19 Eylül´de mecliste yapmış olduğu konuşmada Dersim sorununun bittiğini, Ankara sokaklarında rahat dolaştığınız gibi Dersim’de de dolaşabilirsiniz açıklamasını yapar. Bu açıklamadan sonra Atatürk tarafından Dolmabahçe´de 21 Eylül 1937 yapılan bir görüşmeden sonra görevden alınır, yerine Başvekil olarak Celal Bayar atanır. İsmet İnönü Heybeliada´da zorunlu ikamete tabi tutulmak istenir. Fakat İnönü buna uymaz ve Ankara’ya geri döner.
Atatürk öldükten sonra cenazesi kaldırılmadan Cumhurbaşkanı olarak seçilmesini sağlar. Seçildikten sonra görevden aldığı ilk bakan Şükrü Kaya´dır.
Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İnönü, Atatürk, Fevzi Çakmak, Celal Bayar ve Şükrü Kaya ile Dersim konusunda aynı fikirde değildir. Evet, İnönü Dersim’e karşıdır. Erzincan ovasının Kürtleşmesine karşıdır; asimilasyondan yanadır. Zaten 19 Eylül 1937 günü Meclis konuşmasında askeri olarak sorunun hal edildiğini, bundan sonra asimilasyon döneminin başladığını dile getirir. Tüm bunlar İnönü’nün Dersim´de bir kırıma karşı olmadığı, olamayacağı sonucuna bizi götürmemelidir.
Notlar
1-Serap Yeşiltuna, Atatürk ve Kürtler, 2. baskı, sayfa 512
2- Serap Yeşiltuna, Atatürk ve Kürtler, 2. baskı, sayfa 512
3-Genel Kurmay Belgelerinde Kürt İsyanları II, Kaynak Yayınları, sayfa 74
4- Genel Kurmay Belgelerinde Kürt İsyanları II, Kaynak Yayınları, sayfa 71
5- Son Telgraf 5 Mayıs 1937
6- Son Posta 4 Mayıs 1937
7- Uus 5 Mayıs 1937