🔴İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına tepki gösteren hekimler ve eczacılar, “Demokrasiden ve halk iradesinden vazgeçmeyeceğiz” diyerek beyaz önlükleriyle Saraçhane’ye yürüdü.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, “Bizler şunu çok iyi biliyoruz, bu ülkenin hekimleri olarak sağlıktan asla tasarruf olmaz. Ama şunu da iyi biliyoruz ki demokrasiden de özgürlükten de tasarruf olmaz. Çünkü demokrasi olmadan sağlık da olmaz. Gelecek de olmaz, insan da olmaz. O yüzden bu ülkenin hekimleri olarak biz halkımızın sağlığı için demokrasiye ve özgürlüklere de sahip çıkmak zorundayız” dedi.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından ülke genelinde başlayan protestolar devam ediyor. İstanbul’da hekimler Fatih ilçesinde Cağaloğlu’nda, eczacılar Beyazıt’ta toplanarak birlikte İBB binasının bulunduğu Saraçhane’ye yürüdü.
Hekimlerin ve eczacıların katıldığı yürüyüşte “Demokrasi ve halk iradesine sahip çıkıyoruz” yazılı pankart açılarak “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet”, “Darbeye geçit vermeyeceğiz”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganları atıldı.
Sağlık emekçileri İBB binası önünde CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, CHP Kadın Kolları Başkanı Asu Kaya ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik tarafından karşılandı.
Azap: “Sağlıktan, demokrasiden, özgürlükten tasarruf olmaz”
Burada açıkalamalarda bulunan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, şunları söyledi:
“Bizler şunu çok iyi biliyoruz, bu ülkenin hekimleri olarak sağlıktan asla tasarruf olmaz. Ama şunu da iyi biliyoruz ki demokrasiden de özgürlükten de tasarruf olmaz. Çünkü demokrasi olmadan sağlık da olmaz. Gelecek de olmaz, insan da olmaz. O yüzden bu ülkenin hekimleri olarak biz halkımızın sağlığı için demokrasiye ve özgürlüklere de sahip çıkmak zorundayız. Bu amaçla buradayız. Herkesi uyarmak istiyoruz. Bu ülke 150 yıllık demokrasi geçmişi olan bir ülkedir. Bu ülke Afrika’nın yeni gelişen ülkesi değildir. Bu ülkede 150 yıla dayanan büyük bir birikim vardır. Bu birikimin harcında hekimlerin de çok büyük katkısı vardır. Bizler hekimler olarak her zaman halkın sağlığını savunmak için topluma karşı sorumluluğunuzu yerine getirmek için çalıştık. Bugün de bu amaçla buradayız. Belki de bu 150 yıllık tarihte çok sıkıntılı dönemler oldu? Yine böyle bir sıkıntılı dönem içerisindeyiz. Ama nasıl ki bundan önceki sıkıntılı dönemler hep birlikte mücadele ederek aşıldıysa bunu da aşacağımızdan eminiz. Kendimize güveniyoruz. Halkımıza güveniyoruz. Ülkemize güveniyoruz. Bu ülkenin güzel insanlarına güveniyoruz. Hekimlere güveniyoruz. Biz bunu başaracağız” dedi.
“Ne olursa olsun başaracağız”
Azap, iktidara açık bir çağrıda bulunarak şu ifadeleri kullandı:
“Buradan buradan yöneticilere sesleniyoruz. Halk olarak sesleniyoruz. Hekimler olarak sesleniyoruz. Sağlıkçılar olarak sesleniyoruz. Bu yanlıştan bir an önce dönün. Bu ülke bunu hak etmiyor. Bu ülkenin birikimi bunu hak etmiyor. Bu ülkenin insanları bunu hak etmiyor. Biz onurlu bir yaşam istiyoruz. Özgürce yaşayabileceğimiz, özgürce çalışabileceğimiz bir ortamda insanlarımızın sağlığı için çalışmak istiyoruz. Gelecek kaygısı duymak istemiyoruz. Geçen hafta 14 Mart haftasıydı. 14 Mart bu ülkenin hekimleri için çok önemlidir. Bu ülke için çok önemlidir. Çünkü 14 Mart 1919’da bu güzel şehir, bu İstanbul İngiliz işgali altında İngilizlere karşı ilk sesi yükselten tıbbiyeliler, tıp öğrencileri olmuştur. Bu ses bağımsızlık ateşini yakmıştır. Ondan sonra ülkemiz emperyalist devletlerin işgalinden hep beraber kurtarılmıştır. Şimdi benzer bir süreç yaşanıyor maalesef. Yine hekimler olarak sokakta olmak zorundayız. Yine sesimizi yükseltmek zorundayız. Yine ülkemize sahip çıkmak zorundayız. Ama bunu yaparken sonunda başaracağımızdan en ufak bir şüphemiz yok. Çünkü bizler yüz yıllık bağımsızlıkçı, halkını seven hekimleriz bu ülkenin hekimleri var. Bu ülkenin Türk Tabipleri Birliği var. Ne olursa olsun başaracağız.”
Küçükosmanoğlu: Susmuyoruz, korkmuyoruz ve hiçbir yere gitmiyoruz
İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Osman Küçükosmanoğlu ise “Demokrasiye ve halkın iradesine sahip çıkıyoruz” diyerek şunları kaydetti:
“Siyasi rakiplerini ve her türlü toplumsal muhalefeti yargı eliyle yok etmeye, susturmaya çalışan, susturan bir iktidar söz konusu. Sadece bugün 19 Mart’ta da başlamadı. Ancak 19 Mart’ta zirvesine ulaştı. Artık çok rahatlıkla bu darbeyi tüm halk gördü ve sokaklara çıktı. Biliyorsunuz Gezi’de hiçbir gerekçesi olmayan, daha önce iki defa beraat ettiği dosyadan, içi boş dosyalardan müebbet hapse mahkum edilmiş arkadaşlarımız hala içeride. Bir arkadaşımız milletvekili seçildiği halde Can Atalay Anayasa Mahkemesi kararına rağmen hala içeride. Selahattin Demirtaş, Ümit Özdağ hala içeride. Gaziantep’te işçilerin haklarını savunan sendika lideri arkadaşımız Mehmet içeride. Dün burada demokratik hakkını arayan genç arkadaşlarımızdan, yüzden fazla arkadaşımız İstanbul’da tüm Türkiye’de yüzlerce genç dün akşam yapılan eylemlerden dolayı bu sabah ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Bu darbe değil de nedir? Bu bir darbedir. Ancak biz bu darbeye geçit vermeyeceğiz. Nasıl geçit vermeyeceğiz? Bugün burada olduğumuz gibi susmuyoruz, korkmuyoruz ve hiçbir yere gitmiyoruz.”
Coşkun: İnsanların, gençlerin umutları çok kırıldı
Ankara Tabip Odası Başkanı Mine Coşkun da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesine değinerek “Bu diploma meselesi gençlerimizin umudunu kırdı. Dün bir pankartta ‘Vizeleri de boş ver. Diploma da garanti değil’ yazıyordu. İnsanların, gençlerin umutları çok kırıldı. Zaten insanlar yurt dışında arıyorlar umutlarını. Tamamen bu şekilde anayasal haklarını savunmak için meydanlardalar. Valilik kararına rağmen meydanlardalar. Fakat ne oldu? Ankara’da orantısız güç uygulanıyor. Şiddet uygulanıyor. Gençlerimize, üniversitelilere, ODTÜ’lülere ve diğer üniversitelere orantısız güç uygulanıyor. Kendi branşım için söylüyorum. Ben göz doktoruyum. Bu kullanılan biber gazları kimyasal ajandır bunlar. Geçici körlüklere, kalıcı körlüklere, uzuv tadiline gitmektedir bunlar. Bunun dışında alerjik reaksiyonlar, solunum depresyonlarıyla insanlar geçmişte ölmüştür. Bunun dışında kalp krizleriyle insanlar ölmüştür. Bu arada yine gözaltı giriş çıkış muayenelerinde ciddi hukuki ihlaller yapılmaktadır. Söylüyoruz. Tekrar tekrar söylüyoruz. Hukuktan ayrılmamamız gerekir. Bütün bunların uygulayanlara da emir verenlere de söylüyoruz. Bütün bunların hesabı sorulacaktır. Birleşe birleşe kazanacağız” dedi.
Çerkezoğlu: Böyle bir ülkede, böyle bir sistemde, hekimlik yapılamaz
İstanbul Tabip Odası Temsilciler Kurulu Divanı Başkanı Ali Çerkezoğlu da şöyle konuştu:
“Hekimler olarak bir şeyin altını çizmek istiyoruz. Hekimlik, bilim ve akılla yapılabilecek bir meslektir. Ülkemizde gelinen durum bilimsel aklın askıya alındığı bir durumdur. Aklımızla alay edildiği bir durumdur. Böyle bir ülkede, böyle bir sistemde, hekimlik yapılamaz. Bizler bu ülkede her gün milyonlarca poliklinik yüz binlerce ameliyat, gece nöbetleri, gündüz nöbetleri, yoğun bakımlarda, acillerde, laboratuvarlarda bu halka hizmet veren hekimler olarak bir kez daha seslenmek istiyoruz. Biz hekimler ve sağlık çalışanları her gün yeni bir hukuksuzlukla karşılaşarak, hekimlik yapmak istemiyoruz. Bizler seçilmiş belediye başkanlarının hapse atıldığı yerlerine kayyum atandığı bir ülkede hekimlik yapmak istemiyoruz. Bizler bir partinin çıkarına bizler hukuku siyasallaştıran bir ülkede hekimlik yapmak istemiyoruz. Bizler genç hekimlerin her an Avrupa’ya gitme telaşında oldukları bir ülkede hekimlik yapmak istemiyoruz. Bizler demokratik hukuk devletinde, laik anayasal bir cumhuriyette hekimlik yapmak istiyoruz. Olay bu kadar basittir, nettir, açıktır. Bir an önce hukuka dönülmesini, evrensel değerlerin dikkate alınmasını, bu ülkeyi üçüncü dünya ülkesi yapmaktan vazgeçilmesini demokrasinin işletilmesini istiyoruz. Böyle bir ülkede biz göreve hazırız. Üzerimize düşen hekimler olarak üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Yeter ki bu ülke hukuksuz, antidemokratik, keyfi, tek adam rejimine dönüşmesin” dedi.
/anka/