Türk egemenlik rejimi kuruluşundaki tekçi, farklılıkları yok sayan, farklıyız diyenleri her türlü yöntemi uygulayarak tasfiye etmeyi hedefleyen siyasetinden bir milim geri adım atmış değil. Cumhiriyetin kuruluşundaki, hatta İttihatçı süreçteki inkarcı, asimilasyoncu yapısını sürdürmektedir.
Dünyadaki bunca ilerlemeye rağmen tek seçeneğin demokratikleşmemiş cumhuriyet olduğu imajını propaganda ediyorlar. Sanki dünyadaki tek iyi ve geçerli devlet sisteminin üniter devlet olduğunu kitlelere yutturmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki Türk halkının önemli bir çoğunluğu da bunun böyle olduğunu biliyor ve böyle olduğununa inanıyor. Oysa dünyada üniter olan tek ırka dayalı, farklılıkları yok sayan devlet sayısı bir elin parmağı kadar azdır. Bunların çoğunluğu da Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki diktatörlüklerdir. Dünyanın geri kalan bölgelerindeki yüzlerce devlet üniter devlet değildir. Bunlar ya federasyon ya konfederasyon, ya eyalet sistemi ya da özerk bölgeler biçiminde olan idari sistemlerdir. Bunlar farklılıkları kabul eden rejimlere sahip devletlerdir. Bunlardan bazıları İsviçre gibi yüzlerce yıllık federasyon veya konfederasyonlardır. Türk devlet politikacılarının istisnasız tümü federasyon, konfederasyon, eyalet sistemi veya özerkliğin bölünme olduğu yalanını yayıyor. Oysa kimi yüzlerce yıl ,kimi onlarca yıl bu rejimlerle yönetilen ulkelerin hiçbiri ne yıkılır ne de bölünür. Demokrasinin, hak ve özgürlüklerin bölünmeye ya da yıkılmaya neden olacağı büyük bir yalandır. Hem de kuyruklu bir yalan. Tam tersine demokrasinin, hak ve özgürlüklerin olmadığı ülkeler bölünür ya da yıkılır. Türk devlet yöneticileri federal, özerk yapıya sahip demokratik bir ülkenin bölündüğünü söylesinler, ben demokratik olmayan onlarca ülkenin yıkıldığını söyleyeyim. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı (serf determinasyon) Birleşmiş Milletler yasalarının ve birçok uluslararası sözleşmenin temel haklar ile ilgili hükmünü oluşturur. Peki bu gerçeklere rağmen Türk devleti ve onun tüm kurumları, partileri neden federasyon, konfederasyon, özerk yönetimleri savunmanın bölücülük olduğu yalanını yayıyorlar ve savunanları cezanlandırıyor? Özerklik örneğini kısaca inceliyerek bunun nedenini anlatayım: Şimdiki durumda Türkiye’nin tüm illerindeki gelir, ekonomik değerler merkezi hükümete gitmektedir. Bu gelirlerin kullanma hakkı merkezi hükümetin yani Ankara’ındır. Ankara’daki hazineye akan Türkiye’nin bu gelirlerinden yönetenler büyük vurgunlar vurmakta ve har vurup harman savurmaktadırlar. Özerk ya da ferderal bir yonetim olduğunda her ilin gelirinin örneğin yüzde 50’si merkeze yani Ankara’ya gider, yüzde 50’lisi o ilde seçimle gelmiş vali ya da belediye başkanının başkanlığındaki yerel hükümetin hazinesine gider.Yerel parlamento bu yüzde 50 ile o ilin eğitim, sağlık, ulaşım gibi vs. ihtiyaçlarını karşılar. Bu durumda merkezi hükümete gitmeyen yüzde 50’yi merkezi hükümetler çalamaz. Yani hırsızlık oranı düşer. Hırsızların cebine daha az para girer. Bunun için kıyameti koparıyorlar, bunun için demokratik yönetimlere karşılar.
Şimdi Hakkari’de görev yapan bir öğretmeni Hakkari’deki başka bir okula atamak için dosyalar AAnkara’ya gider, eksik evraktan tekrar Hakkari’ye gelir. Bu işlem bazen yıllarca sürer. Oysa özerk bir yönetim tayin işlemini gerçeklestirir, yazısını Ankara’ya gönderir, iş biter. 80 milyonu aşmış bir ülkenin tüm işlerini Ankara yapamaz. Bir gün gelir Ankara işlerin altında kalır. İşler bölgelere dağıtılsa bu zorluklar da aşılır. Şimdi anladınız mi Kürtlere neden bölücü diyorlar…Yani mesele bölünme meselesi degil, hırsızlık meselesidir.