Maraş Alevi Katliamı’nda yaşadıklarını yazdı: Vicdanları kanatsın istiyorum

GenelGündem

 Maraş Alevi Katliamı’nda babası öldürülen, annesi yaralanan ve kendisi de saldırıya maruz kalan Birgül Sarıkaya, katliamda yaşananları kitaplaştırdı. Sarıkaya, ‘Maraş’taki Çocuk’ ismiyle yazdığı kitabın faillerin vicdanlarını kanatarak, af dilemelerine sebep olmasını istedi. 

19 Aralık 1978’de Maraş’ta Alevilere yönelik günlerce süren büyük bir saldırı yapıldı ve katliama evrildi. Resmi kayıtlara göre katliamda 111 kişi öldürüldü, 100’ün üzerinde kişi yaralandı, 200’ün üzerinde ev, 70’e yakın iş yeri yakıldı, yağmalandı. Katliamın failleri hala ortaya çıkarılmadı.

Katliamı yaşayanlar yıllardır gerçek adaletin sağlanmasını talep ediyor. Onlardan biri olan Birgül Sarıkaya, saldırılar sırasında 14 yaşındaydı. Aslen Sivaslı olan Sarıkaya, katliamda babası ilköğretim müfettişi Süleyman Metin’i kaybetti. Annesinin üzerine ise benzin dökülerek yakılmak istendi, gözü yaralandı. Kız kardeşleriyle birlikte saldırganlardan kaçmaya çalışırken tacize uğradılar, darp edildiler.

Tüm bu yaşananların travmalarını ve acılarını 45 yıldan fazladır içinde taşıyan Sarıkaya, yaşatılanların unutulmaması için yıllardır mücadele ediyor. Bu mücadelesini yazdığı kitapla sürdürüyor.

Birgül Sarıkaya, katliamda yaşananları ve kitabı yazma sürecini PİRHA’ya anlattı:

“KURTULUŞUMUZ MUCİZEYDİ”

12 Eylül sürecinin yarattığı korku imparatorluğunun etkisiyle katliam konusunda herkesin sustuğunu söyleyen Birgül Sarıkaya, “Herkes içine konuştu ve sustu. Ben bunu hiçbir zaman için hazmedemedim” diyerek kitap yazma ihtiyacını anlattı.

Saldırılar olduğu sırada ailesiyle birlikte evde olan Sarıkaya, yaşananları şöyle anlattı:

“Beklenmedik bir şekilde etrafımız sarıldı, evimiz ateşe verildi, babamız gözümüzün önünde öldürüldü, bizler kaçırıldık, sokaklarda mağdur edilerek büyük bir can pazarı yaşadık. Bizi döverek, sürükleyerek türlü hakaretlerle bilmediğimiz bir mahallede bir eve götürüp kapattılar. O evden kaçtık. Peşimize düştüler, bizi kovaladılar. Ablamın bir arkadaşının evine sığındık. Maraş’ın yerlisi tutucu bir aileydi. Evin hanımı bizi korudu, vermek istemedi ama kocası evi yakarlar diye korkuyordu, bizi onlara vermek istiyordu. Sonunda kadın hükümet konağına haber göndermiş. Askerler geldiler. Bizi bir askeri araca bindirdiler. Etrafımızda asker varken bile bize vuruyor, hakaret ediyorlardı. Üç kız kardeş, hükümet konağına götürüldük. Annemiz geldi yanımıza, vücudunun çeşitli yerlerinden ve yüzünden yaralı halde, bir gözünü kaybetmiş olarak. Üzerine gaz döküp yakmaya çalışmışlar üstelik. 7 yaşındaki kız kardeşimizin kayıp olduğunu o an fark ettik. 15 gün sonra bulabildik onu.
O gece kurtulmamız tam anlamıyla bir mucizeydi. Çünkü arkamızdan bizi kovalayan güruh, bizi bir şekilde köşeye sıkıştıracağını düşünüyordu, bizim bir yere sığınabileceğimizi beklemiyorlardı. Biz de sonumuzun bu şekilde olacağını düşünmüyorduk. Kaçıyorduk ama yakalanıp öldürüleceğimizi sanıyorduk.”

“UMARIM BU KİTAP MAĞDURLARIN DİLİ OLUR”

10 sene önce kitabı yazmaya başlayan Sarıkaya, yaşananların ağırlığını kaldıramadığı için ara verdiğini belirterek, “Yıllardır yazmaya çalışıyorum. İlk yazmaya çalıştığımda bıraktım çünkü yüreğim kaldırmadı. 5 yıl sonra yeniden başladım yazmaya ama hep bırakmak zorunda kaldım yaşananların ağırlığı sebebiyle. Ama bu kış ‘artık bitirmem gerekiyor’ diyerek 6 ay boyunca kendimi eve kapattım. Yazma süreci oldukça sancılı geçti. Yerlerde sürünerek, o acıları tekrar tekrar yaşayarak tamamlamış oldum” dedi.

YÜREKTEN DÜNYAYA FIRLATILAN KELİMELER

Maraş’taki Çocuk’un, katliam mağdurlarının dili olmasını uman Sarıkaya, kitabın vicdanlara dokunmasını dileyerek şu ifadeleri kullandı:

“Bu kitap umarım gerçekten bir çok kişiye ulaşır ve benim gibi mağdur olan birçok kişinin dili olur. Özellikle katliamı yapanlar neler yaşattıklarını, neler hissettirdiklerini görmüş olurlar. Vicdanlarında bir kanama olsun istiyorum. Umarım onlardan birkaç kişi de olsa bu kitabı okur ve vicdanlarını kanatır. Böylelikle af diliyoruz diyebilirler belki. Bu benim için çok kıymetli olur. O af benim acımı dindirmeyecek fakat onun bir insan yüzünü görebilmek, insanlık adına bir umut olarak yansıyacak. Yayınevi kitabım için ‘Bu kitap ne edebiyat dünyasına ne de politikaya sığar. Yürekten dünyaya fırlatılan kelimeler bunlar’ şeklinde yorum yaptı. Umarım dedikleri şekilde hiçbir yere sığmayan bir kitap olur ve insanlarda iz bırakır. Barış anlamında iz bıraksın istiyorum. Yolculuğu barış ve sevgi olsun istiyorum.”

Kaynak: PİRHA-Fatoş Sarıkaya/

İlginizi Çekebilir

Stajyer kadın doktor öldürüldü; Hindistan’da doktorlar grevde
İran, Hazar Denizi’nde askeri tatbikat düzenledi

Öne Çıkanlar