İSİG Meclisi 2025 Mart raporunu yayımladı. Mart ayında altısı çocuk işçi, 12’si 65 yaş üstü olmak üzere 145 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği belirtildi. Raporda 2025’in ilk üç ayında iş cinayeti sayısı 447’ye ulaştığı kaydedildi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 2025 Mart raporunu yayımladı. Raporun başlangıcında “Türkiye’nin dört bir yanında özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren, bugünümüz ve yarınımız olan” ifadeleri ile gençlerin yanında oldukları belirtildi ve haksızlık nereden/nasıl gelirse gelsin, işçi sınıfının bütün hak arama eylemlerinin koşulsuz olarak desteklendiği vurgulandı.
İSİG Meclisi yayımladığı rapora göre mart ayında altısı çocuk, 12’si 65 yaş üstü olmak üzere 145 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Böylece 2025’in ilk üç ayında iş cinayeti sayısı 447’ye ulaştı. Raporda ölen işçilerin dördü (yüzde 1,4) sendika üyesi, 143’ü (yüzde 98,6) sendikasız. Sendikalı işçiler kimya ve sağlık işkollarında çalıştığı bilgisi yer aldı.
Raporda son 50 yıldır uygulanan neo-liberal kapitalist politikalar sonucu günde 12 saati geçen uzun çalışma süreleri, ağır ve aşırı çalışma, yoğun çalışma, iş baskısı, geçici işlerde çalışma, uzaktan çalışma, iş stresi, düşük ücret, ücretsiz fazla mesai, performans sistemi vb. gibi çalışma koşulları işçilerin yaşamını ciddi olarak tehdit etmeye başladığı ifade edilirken bu koşulların işçilerin intihar etmesine yol açtığı kaydedildi.
Raporda işçi intiharlarıyla ilgili olarak “İşe bağlı intihar girişiminde bulunmadan önce işçilerde depresyon, tükenmişlik sendromu, kronik yorgunluk ve muhakeme yeteneğini yitirme gibi zihinsel belirtiler görülmektedir. Bu belirtilerin beraberinde baş ağrısı, mide ağrısı, ishal, kabızlık, hafif ateş gibi fiziksel belirtiler de ortaya çıkabilmektedir. Sosyal faaliyetleri çok kısıtlıdır ya da yoktur. Bütün zamanlarını çalışmaya vermişlerdir. Ortak özelliklerine baktığımızda ise; çalışma yaşamındaki herkeste görülebilmekte, günde 11 saat ve üzerinde çalışma, uzun süre ve tatillerde dahi çalışma, yoğun iş stresi olan işçilerde görülmektedir. Bu durumlara bir de işsizlik nedenli olarak bugününü yaşayamayan, geleceksizleştirilen genç işçilerin intiharlarını da eklemek gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.
İSİG Meclisi mart ayı kayıtlarında yer alan 10 işçi intiharının 5’ini paylaştı. Raporda paylaşılan beş işçinin hikayesi şöyle:
- Surhan Resulov, 26 yaşında, Azerbaycanlı Geomatik Mühendisi. 18 Mart’ta Zonguldak’ta intihar ederek yaşamına son verdi. Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 2017 yılı mezunuydu. Okul sonrası Zonguldak’a yerleşmişti, iş bulamadığı için çiğ köftecide çalışıyordu, işsizlik nedeniyle bunalımda olduğu belirtiliyor…
- Emine Sarıaydın, 21 yaşında, ataması yapılmayan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni. 16 Mart’ta Giresun Yağlıdere’de intihar ederek yaşamına son verdi. KPSS’den yeterli puanı kılpayı alamadığı için bunalıma girdiği belirtiliyor. Arkadaşları “Emine öğretmen olmak için çok çabaladı ancak sistem onu yıktı. Bu acının hesabını kim verecek” diye sordular…
- Ece Gürel, 36 yaşında, Peyzaj mimarı. İşten ayrıldığı gün olan 2 Mart’ta gittiği İstanbul Sarıyer Belgrad Ormanı’nda kendisinden haber alınamadı, dört gün sonra hipotermi belirtileriyle bulundu ve beraberinde gelişen komplikasyonlar sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. 10 yıldır sekreter olarak çalıştığı hukuk bürosunda mobbinge uğradığı, iş sözleşmesi dışında işler yaptırılmak istendiği (tuvaletleri temizlemek, kahveleri getirip götürmek vb.), olay günü tazminatsız işten çıkış evrakı imzalatıldığı ve bu yüzden evde de sorunlar yaşadığı belirtiliyor…
- Ali Gergin, 36 yaşında, DSİ Amasya Gümüşhacıköy Sulama Birliği Başkanı, Ziraat Mühendisi. 17 Mart’ta intihar ederek yaşamına son verdi. “Görevimde başarılı olamadım” yazılı bir not bıraktı. Ölümü, mühendislerin ve teknik personelin çalışma koşulları ve uğradıkları baskıyı gündeme getirdi…
- Bilal Tufan Aldemir, 38 yaşında, sokak müzisyeni. 14 Mart’tan beri kayıptı, Ankara Çubuk-1 Barajı’nda intihar ederek yaşamına son verdi. Pandemiden bu yana Ankara Çankaya Kızılay’da müzik yapmasına izin verilmiyordu, geçim sıkıntısına düştüğü ve bunalıma girdiği belirtiliyor. Müzik-Sen yaptığı açıklamada: “Bilal Tufan Aldemir bu şehirin sokaklarını müzikle güzelleştiren, dünyalar iyisi bir insan, çok da iyi bir müzisyendi. Müziğini kapalı bir mekanda değil, direkt sokakta insanlara bire bir temas ederek yapmayı, onların ruhuna sokakta dokunmayı, gündelik yorgunluklarını, dünyevi dertlerini biraz olsun hafifletebilmeyi tercih ediyordu. Pandemiden bu yana izin verilmedi Tufan’ın sokakta müzik yapmasına. Başka işler yapmayı denedi, ama bu mutlu etmedi Tufan’ı, çünkü sokakta müzik yapmayı tercih eden bir müzisyeni sokaktan koparırsanız, yaşamdan da koparırsınız. Dün yaşamdan koptu Tufan. Sokakta müzik yapması engellendiği için girdiği bunalımı ve geçim sıkıntısını atlatamadı ve yaşamına son verdi. Sokaklarında müzik yapılan bir şehir, cap canlıdır, kültür ve neşe taşar o şehirin sokaklarında. Sokak müzisyenleri bu neşenin, bir şehirin kültürünün doğrudan taşıyıcıları, aktarıcılarıdır. Bilal Tufan Aldemir’i ve müzik yapma tutkusunu, saygıyla ve sevgiyle anıyoruz. Sokakta müzik yapan kardeşlerimizin umutsuzluğa düşmemesi, bir daha hiçbir sokak müzisyeninin yaşamaktan vaz geçmemesi için var gücümüzle çalışacağımızı buradan ilan ediyoruz. Ailesinin, sevenlerinin, müzisyen camiasının, Ankara halkının başı sağ olsun.”
Rapora erişmek için tıklayınız.
Sendika.Org