“Hrant Dink aramızdan alındığından bu yana 18 yıl geçti. Ben, üçüncü kez onu uzaktan anıyorum. Memleketteki cezaevlerinde pek çokları gibi. İstanbul’un ortasında, herkesin gözleri önünde, ‘geliyorum’ diyen bir milli mutabakat cinayetiyle öldürüldü. Ama o mutabakatın tahmin edemeyeceği bir şekilde uğurlandı. On binler, farklı gerekçelerle ama ortak bir vicdanla sokaklara aktı. Kimi bir hemşerisine veda etti, kimi bu şehrin kadim sakinlerinden birinin güpegündüz katledilmesine isyan etti. Kimi geçmişe, yüz yıl öncesine döndü; kimi kendi hikayesini, ailesini düşündü. O gün, belki de tarihimizde ilk kez, on binler, bir Ermeni kimliğini kabul etti ve var etti.
Mater, Dink’in cenazesinden bu yana geçen 18 yılda Türkiye’nin açılan o kapıların neresinde durduğunu sorgulayarak şöyle devam etti:
“Bugün, o kapıların eşiğinde hâlâ sorularımız var. Kimimiz hapishaneden, kimimiz sokaklardan yanıt arıyoruz. Ama inatla buradayız. Bugün, Sebat Apartmanı önünde Hrant’ın vurulduğu yerde toplananlar arasında, henüz doğmamış bir kuşak var. Kuşaklar değişiyor, ama buradayız. Çünkü geçmişle yüzleşmeden geleceği inşa edemeyeceğimizi bilenlerin inadı ve umuduyla direniyoruz. Barış demekten vazgeçmeyenlerin sebatıyla buradayız.”