Nûpel’de yayınlanan yazısında (Kadın mücadelesi ne olacak?) Behice Feride Demir’in yönelttiği soru yalnızca bir yazının değil, bir dönemin ruhunun sorusudur? Bu soru, Kürt kadın hareketinin onlarca yıllık silahlı mücadele sürecinden sonra yeni bir döneme geçişine işaret eden bu kritik eşikte soruluyor. Artık mevzi savaşlarından, mevzi yaşam alanlarına geçilmektedir. ve dolayısıyla bu sorunun yanıtı, yalnızca geçmişin muhasebesi değil, geleceğin haritası anlamındadır.
Bu makalede, Kürt kadın hareketinin barış dönemi gerçekliğinde nasıl bir yaşam pratiği inşa etmesi gerektiği ve hangi adımları atarak mücadeleyi sürdürebileceği tartışılacaktır. Önerilen çerçeve üç temel eksen üzerinden ele alınacaktır: ideolojik süreklilik, kurumsal özerklik ve toplumsal derinlik.
1. Tarihsel Kazanımların Yükü ve Sorumluluğu
Kürt kadın hareketi, yalnızca feminist bir talepler bütünü değil; ulusal özgürlük mücadelesiyle iç içe geçmiş, patriyarka ve devlet şiddetine karşı inşa edilmiş özgün bir toplumsal direniştir. Bu hareket, 1990’lardan itibaren silahlı mücadelede kadın komutanlar üzerinden sembolleşmiş, sonrasında siyasi partiler, belediyeler, sivil toplum örgütleri ve kadın akademileriyle kurumsallaşmıştır.
Bugün, bu kazanımların korunması ve dönüştürülmesi kritik bir eşiğe gelmiştir. Çünkü savaş döneminde zorla yaratılan alanlar, barış döneminde çoğunlukla yavaş yavaş sistem tarafından geri alınır. Tarih, bunu defalarca göstermiştir.
2. Nasıl Yaşamalı? – Onurlu, Örgütlü ve Eleştirel
a. Onurlu Yaşamak:
Kadın mücadelesi, bedel ödenerek kazanılmış haklara dayanır. Bugün o hakların sadece isim olarak değil, içerik olarak da korunması gerekir. Onurlu yaşamak; teslim olmamak, içi boş temsillere razı olmamak, kimliğinden, emeğinden, sesinden vazgeçmemek demektir.
b. Örgütlü Yaşamak:
Bireysel kurtuluşlar, sistem içinde kolayca absorbe edilebilir. Oysa örgütlü kadınlar, yalnızca kendi hayatlarını değil toplumun tümüne dair politikalar üretirler. Özgürlük, kolektifleştiğinde kalıcı olur. Bu nedenle kadın meclisleri, kooperatifler, akademiler, dayanışma ağları yaşamsaldır.
c. Eleştirel Yaşamak:
Hiçbir hareket hata yapmaz demek, o hareketi inkâr etmektir. Kadın mücadelesi, erkek egemen yapılar kadar, erkekleşmiş devrimci yapılara da eleştirel yaklaşmalıdır. Sorgulayan, öğrenen, yenilenen bir bilinç gereklidir. Bu eleştirellik, yeni dönemin en güçlü zırhı olacaktır.
3. Ne Yapmalı? – Üç Temel Stratejik Hat
a. İdeolojik Süreklilik
Kürt kadın hareketi, sadece eşitlik değil; özgürlük ve adalet taleplerini kapsayan, ekolojik, anti-kapitalist ve demokratik moderniteye dayalı bir paradigmayı inşa etti. Bu paradigma, sadece silahlı dönemlere değil, barış süreçlerine de rehberlik edebilir. Bugün, bu ideolojik derinliğin korunması, yalnızca bir nostalji değil, bir zorunluluktur. Neoliberal sisteme entegre olmuş “temsilci” kadınlara indirgenmemek için, ideolojik netlik şarttır.
b. Kurumsal Özerklik
Kadın mücadelesi, genel politik yapıların gölgesinde kaldığında zayıflar. Bu nedenle kadınlar, kendi özerk kurumlarını büyütmeli, yeni dönem için özgül politikalar üretmelidir. Bağımsız kadın akademileri, hukuki destek birimleri, kadın medya ağları, dijital teknoloji merkezleri ve girişimci kooperatifleri gibi alanlar öncelikli hedef olmalıdır.
c. Toplumsal Derinlik
Kürt kadın hareketinin genişlemesi, yalnızca şehirli, eğitimli kesimlerle sınırlı kaldığı sürece sınıfsal körlük oluşur. Hareket, yoksul, kırsal ve dışlanmış kadınlara ulaşmalı; onların ihtiyaç ve taleplerini merkeze alan politikalar üretmelidir. İşsizlikle, yoksullukla, şiddetle baş etmek için doğrudan müdahale kapasitesine sahip yapılar inşa edilmelidir.
4. Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Stratejiler
• Kısa Vadeli:
Kadın istihdamını artıracak kooperatifler kurulmalı, temsiliyet kotası tavizsiz sürdürülmeli, çocukların eğitimi desteklenmeli, kadınlar için sosyal güvenlik mekanizmaları güçlendirilmelidir.
• Orta Vadeli:
Kadınlara vergi muafiyeti, kendi işini kurma desteği, yerel yönetimlerde kadınlara pozitif ayrımcılık, özerk eğitim programları gibi adımlar atılmalıdır.
• Uzun Vadeli:
Toplumsal cinsiyet eşitliğini kültürel bir dönüşüme bağlayacak politikalar üretilmeli; şiddet, uyuşturucu, fuhuş ve aile içi baskıya karşı yaygın, toplumsal temelli mücadele yürütülmelidir. Ulusal ve kültürel farklılıkların birlikte yaşamasına imkân verecek kadın merkezli demokrasi modelleri geliştirilmelidir.
Sonuç: Unutmamak ve Vazgeçmemek
Tarih, kadınların hem savaşta hem barışta unutulduğu örneklerle doludur. Ama Kürt kadınları, hem kendilerini hem mücadeleyi unutmamakla bu tarihsel yazgıyı değiştirme gücüne sahiptir. Bugün yapılması gereken; geçmişin deneyimini bugünün gerçekliğiyle birleştirerek geleceğe yön vermektir.
Kısaca; Nasıl yaşamalı?
Onurlu, örgütlü, eleştirel.
Ne yapmalı?
İdeolojiyi korumalı, kurumları büyütmeli, toplumu dönüştürmeli.
Kürt kadın hareketi, sadece bir hak mücadelesi değil, bir yaşam biçimi önerisidir.
Ve bu öneri, şimdi her zamankinden daha çok hayata geçirilmelidir.