Muhittin Beyaz: Kadınlar Mecliste 

Yazarlar

Atina kent devletinde yapılan büyük Dionysia- Lenaea festivallerinde ‘dönemin demokratik ortamının sağlamış olduğu eleştirel tutumun etkisiyle, çeşitli komedyalar gösterilirdi.’ Belki de ‘MÖ V. yüzyıl Atina demokratik politikalarını ve kamusal sorunlarını ’ en iyi yansıtan kişi kuşkusuz Aristophanes’tir. 

Özellikle de Kadınlar Mecliste eseri yozlaşmış, eril odaklı ve çoğulcu bir sisteme dönüşmüş demokratik yönetimini eleştiren ünlü komedyasıdır. Zira günümüze gelen bu eril odaklı demokratik tıkanıklığı, İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasıyla da demokratik rejimin eril güdümünde hala yönetildiğini ve hatta kadınlar için neyin iyi ve kötü olduğunu demokratik eril kararları ile belirlenmektedir.

Günümüzde olduğu gibi erkek egemen demokratik yönetimde eşit cinsiyete yer vermeyince Aristophanes bu durumu eleştirmek adına komedyasında kadınların ‘Praksagora’ önderliğinde erkek kılığına girerek bir grup kadınla gizlice meclise girerler. Bu işi erkeklerden daha iyi yapabileceklerine inanmaktalar. 

‘’Çünkü Atina’da kamusal alan her zaman eril olanı temsil eder. Bu amaçla kadınlar çizme, değnek ve pelerinden oluşan elbiselerle erkek kılığında şafak vakti daha kimsecikler gelmeden meclisi doldurur ve Atina’nın giderek kötüye giden durumunun müsebbibi olarak erkekleri suçlarlar. Suçlamalarda bulunanların kadın olduğunu anlamayan meclisteki sayıca azınlıktaki erkeklerin de oylarıyla kentin idaresi bütünüyle kadınlara bırakılır.’’

Artık Türkiye’nin hâkim paradigmasının ‘’Tanrı erkeği daha güçlü, kadını daha zayıf yarattı’’ tarzındaki doğal eşitsizlik anlayışının yeni dünya düzeninde yeri olmadığı çok açıktır. Bu doğal eşitsizliğe karşı MontesQuieu İran Mektupları eserindeki mektup otuz sekizde şöyle açıklamaktadır: ‘’ Tabiat asla böyle bir kanun koymamıştır. Kadınların üzerinde malik olduğumuz hakimiyet hakiki bir gaddarlıktır, düpedüz bir zulüm ve istibdatdan başka bir şey olamaz. Onlar sadece bize göre, çok daha nazik ve yumuşak oldukları için, bu hakimiyetin altına girmiş bulunuyorlar. Binaenaleyh, onlar haiz oldukları bu naziklik ve yumuşaklık üstünlükleri dolayısıyla, bize göre çok daha yüce bir insaniyete ve kapsamlı bir muhakemeye sahip bulunuyorlar. Ve şayet biz erkekler, hakikaten makul ve insaflı davranabilseydik, kadınların bu vasıf üstünlüklerini dikkate alır, kendilerinden gasp etmiş olduğumuz hakimiyeti onlara terkle üstünlüklerini kolayca kabul ederdik.’’ 

Erkek ve kadın arasındaki eşitsizlik, yaşamın her alanında aşılmak için tüm kapıları zorlamakta. Doğal olarak eşit bir yurttaşın ekonomik, hukuki ve en önemlisi cinsiyet eşitsizliğe mahkum edilmesi kaderin ötesinde eril anlayışına hizmet eden bir sistem olduğu artık saklanılamayan bir gerçektir.

Ortak yaşamda bu kronik sorunun aşılması için kadınların mecliste çoğunluğu sağlamaktan başka bir çareleri bulunmamaktadır. Kadınlar yaşamın tüm zorluklarıyla erkeklerle eşit olduğu gibi kamusal, hukuki ve demokratik yönetimde de eşit bir hakka sahip olmaları gerekir. 

Ve bunu kuşkusuz Mecliste çoğunluğu sağlayarak başaracaklardır. 

‘’Praksagora mecliste Atinalı yurttaşlara seslenirken evlerimizin içini idare edenlerden daha iyi bir yönetici adayı olabilir mi hiç… Bırakın memleketi de kadınlar idare etsinler!” Öyle ki mecliste çoğunluğun elde edildiği kadar erkekleri yeni yaşama ikna etmekte o kadar önemlidir. Zira yeni dünya düzeni ile kırılmalar yaşayan eril egemen geleneği, kadına karşı öfke ve şiddete dönüşmektedir.

Öte yandan kadınlar tarafından beklenilen bir eril korumasının eşit ve onursal olmayacağı apaçıktır. Hakkı olan bir eşit yurttaşlığın dilenilmesi yahut başkaları tarafından verilmesi onuru ötelediği gibi ahlaki saygınlığını da kaybetmektedir. Ancak kadınların mecliste ki üstünlüğüyle eşit cinsiyet ve eşit yurttaşlık haklarını kazanabilir. 

Bu Aristophanes gibi bir ütopyamı yahut mücadele isteyen bir davamı gelecek tüm çıplaklığıyla gösterecektir. 

Fakat Anadolu kadınları için bir ütopya olmadığını gönül rahatlığıyla söylemek gerekir. Nihayetinde erile karşı Amazonların başlattığı amasız mücadele bugün hala erilin iktidarını sarsmakta. 

Ve bunu tekrardan hatırlatmaktadır ki kadınların bu topraklar üzerinde erile karşı kazandıkları zaferler mevcut ruhlarında muhafaza etmektedirler. Bu bir ütopyanın ötesinde mücadelenin zaferinden geldiği kuşkusuzdur.

İlginizi Çekebilir

Hakan Tahmaz: Yeni barış sürecinin zamanı
Suna Arev: Atatürk’ün misyoneri Sıdıka Avar ve Dersimli kurbanları

Öne Çıkanlar