CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, “Ülkenin İçişleri Bakanı olarak, bin bir zorlukla çıkarılan ve uygulanması gereken tedbir kararlarının kadınların can simidi olduğunu bilmesi gerekir. Koruma kararına rağmen, öldürülen her kadının ölümünde sorumlulukları olduğunu bilmesi gerekir. Bakan; can havli ile devlete sığınan kadını hem koruyamamakta hem de suçlamaktadır. Deyim yerindeyse, Yerlikaya hem suçlu hem güçlü” dedi.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kadın cinayetlerine yönelik eleştiri ve sorularını yanıtlayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, ”Biz koruma kararı aldığımız kadına bir belge imzalatıyoruz. Koruma kararı aldıktan sonra belgedeki 11 maddeyi polisler okuyor. ‘Seni korumaya aldık ama buna riayet et’ diyor. Diyor ki mesela, ‘Şüphelinin size yaklaşması halinde en yakın korunaklı yere geçerek kolluktan direkt yardım iste. Şüpheliyle sakın yüz yüze görüşme.’ Çünkü tecrübe ile sabit. Bunların hepsini onlara okuyoruz. Haftada bir gün muhtara ‘buraya gelip giden var mı’ diye soruyoruz. İstihbarat artık ona takılıyor. İlk defa söylüyorum koruma kararı olmasına rağmen geçen sene 32 hanımefendi şuradaki ikazımıza uymadan, kapıya adam gelince açmış, içeride vurmuş onu” sözlerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, tepki gösterdi.
Nazlıaka, yaptığı yazılı açıklamada, Yerlikaya’nın devlete sığınan kadını hem koruyamadığını hem de açıklamalarıyla suçladığını belirterek, “Bakan; can havli ile devlete sığınan kadını hem koruyamamakta hem de suçlamaktadır. Deyim yerindeyse, Yerlikaya hem suçlu hem güçlü” dedi. Nazlıaka, şunları kaydetti:
”Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre; 11 ayda 207’si şüpheli olmak üzere en az 550 kadın öldürüldü. Bakan Yerlikaya öldürülen kadınları suçlamak yerine, öldürülen kadınların kaçının koruma kararı vardı açıklasın. Kaç kadın koruma kararı olmasına rağmen Bakan Yerlikaya’nın iddia ettiğinin aksine evinin dışında öldürüldü?
”Durum Bakan Yerlikaya’nın çizdiği gibi tozpembe bir tabloya sahip değil”
Bakan kadınların kapıyı açıp öldürüldüğünü iddia ediyor; gerçeği çarpıtıyor. 2023 yılında 28 kadın koruma kararlarına rağmen öldürüldü. 2024’ün ilk 6 ayında 16 kadın tedbir kararına rağmen öldürüldü. Bu yıl içerisinde; Aydın’da Aylin Pekin, kendisine ısrarlı takipte bulunup rahatsız ettiği için şikâyette bulunduğu Mehmet Şah Yeşilova tarafından evinin önünde katledildi. Adana’da Burak Acar hakkında uzaklaştırma kararı aldıran Bahar Torun’u, elektronik kelepçesini kırarak katletti. Maalesef bu örnekleri saymakla bitiremeyiz. Yani durum hiç de Bakan Yerlikaya’nın çizdiği gibi tozpembe bir tabloya sahip değildir.
”Deyim yerindeyse, Yerlikaya hem suçlu hem güçlü”
Kaldı ki ülkenin İçişleri Bakanı olarak, bin bir zorlukla çıkarılan ve uygulanması gereken tedbir kararlarının kadınların can simidi olduğunu bilmesi gerekir. Koruma kararına rağmen, öldürülen her kadının ölümünde sorumlulukları olduğunu bilmesi gerekir. Bakan; can havli ile devlete sığınan kadını hem koruyamamakta hem de suçlamaktadır. Deyim yerindeyse, Yerlikaya hem suçlu hem güçlü. Ölümünü engellemek için üzerimize düşeni yapamadık demek yerine ölen kadını suçlamaktır. İçişleri Bakanı unuttu ise hatırlatalım: görevinizi layıkıyla yaparsanız, koruma kararının uygulanması noktasında gerekli tedbirleri alırsanız, kadın cinayetlerinin önüne geçilebilir.
”Bu AKP zihniyetinin izdüşümüdür”
Bizler çok net biliyoruz ki; bu memlekette ne zaman bir yetkili kadınları suçlamaya başlasa şiddet de cinayet de artıyor. Erdoğan’ın, henüz 17 yaşındayken öldürülen Münevver Karabulut cinayetinin ardından, ‘Boş bırakılan unutmayın ya davulcuya ya zurnacıya’ dediğini asla unutmadık. Bu AKP zihniyetinin kadın cinayetlerine bakışının temeli niteliğindedir. Bu bakış açısı kadına yönelik şiddeti tolere edilebilir buluyor. Bu bakış açısına sahip eski AKP’li İzmir Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Latif Aydemir, kadın cinayetlerinde kadınları suçlayarak ‘Hanımlarımızı, kadınlarımızı tenzih ediyorum ama… Bir kısmı bayanlar olmak üzere erkeklerin de çoğunda öldüren kadar ölenler de suçludur’ diyebiliyor. Koruma kararını ihlal eden erkeklere yönelik verilen zorlama hapsine itiraz edilmesi gibi değişiklikler yapılmaya cüret ediliyor.
”Bu zihniyeti biz yerle bir edeceğiz”
Can simidimiz olan İstanbul Sözleşmesi’ni hukuksuzca bir gecede fesih eden zihniyete asla boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Zayıflatmaya çalıştıkları 6284’ün uygulanması için mücadelemize devam edeceğiz. Kadınları koruyamayan yetkililerin suçu failde ya da kendilerinde aramak yerine kadınlarda bulmalarına asla izin vermeyeceğiz. Örgütlü kötülüğün karşısında duracak ve yaşam hakkımız için direneceğiz.”
/anka/