Politik Dünyayı anlama çabası henüz kıymetini yitirmiş değil, aksine giderek daha fazla kıymetli olmaya devam ediyor.
Yapay Zeka Küresel değişimin yapı taşı haline gelirken dünyayı yorumlama çabası kıymetli olmaya devam edecek. Dünya nereye gidiyor sorusu sadece aydın, yazar ve gazetecileri ilgilendirmiyor, sıradan insanların da gündemini işgal ediyor.
Bir köye dönüşen dünya kelebek etkisine açık olmaya devam ediyor. Yüzeysel bir yargıdan ziyade derinlemesine bir kavrayış temel bir arayış haline geliyor. Politika disiplini stratejiler, yönelimler ve yoğun taktiklerle ilerlerken doğası gereği güç dinamikleri, insan ilişkileri ve çıkar çatışmalarıyla son derece karmaşık bir alan. Bu sebeple spekülasyon ve manipülasyon için oldukça müsait bir zemin sunuyor.
Dolayısıyla bir analistin politika yönelimlerinden stratejilere ulaşma çabası kadar, eldeki verilerle bilgiyi sistematik bir şekilde işlemesi ve akıl yürütmelerle doğru tanımlamalara ulaşması süreçlerin üzerindeki karanlığı aydınlatabilir. Politika dünyası çelişki ve çatışmalarıyla Küresel Savaşın alt katmanlarında yoğun bir boğuşma içerisindedir.
2. Dünya Savaşından sonra dünya hegemonyasını elinde bulunduran ABD kendi hegemonyasını koruma mücadelesi verirken Rusya, Çin ve müttefiklerinin bu hegemonyayı sonlandırıp Politik Dünya dengesini ele geçirme arzuları bu çatışmanın özüdür. Bu çatışmayı Soğuk Savaş dönemindeki Batı-Doğu çekişmesinin modern bir yansıması ya da uzantısı olarak görmek daha doğru olabilir. Elbette ki geçmiş çekişmelere kıyasla bugünün dinamikleri daha karmaşık ve çok boyutlu bir yapı sergiliyor. Ancak jeopolitik çıkarlar, ekonomik rekabet ve küresel güç dengeleri bu çatışmayı çok yönlü şekillendiriyor.ü
Sovyetlerin çöküşünden sonra Batı, Ortadoğu politik dengesini lehine bükme hedefiyle Irak’taSaddam ve rejimini değiştirdi. Batı ‘Önleyici Savaş’ doktrini doğrultusunda Irakı işgal ederek Ortadoğu’da askeri nüfuz kurdu; Jeopolitik üstünlük kurarak rakipleri olan Çin ve Rusya’nın enerji ulaşımını sınırlamak istedi. Böylelikle Ortadoğu’da dönüşümün temel yapı taşı olarak da Ulus Devlet yerine Federal sistemi inşa etti. Ancak inşa edilen Merkezi Federal sistemin Arap sünnileri dışlaması sonrası Başur Kürtlerini baskı altına almaya yönelmesi ve politik olarak İran’ın etkisine girmesi sebebiyle başarısızlığa uğradı. Dolayısıyla ilk blok çatışma alanı olan Irak’ta Batı, askeri olarak galip geldi ama politik olarak kontrolü İran ve Doğu Bloku’nakaptırdı.
PUTİN; DOĞU BLOKUNUN LİDERİ
SSCB’nin dağılışı ve Soğuk Savaşın sona ermesi ardından Putin liderliğindeki Rusya ile Politik Dünyada yeni bir denge oluştu. 2014’te Kırım’ı işgal eden ve 2011-2024 boyunca Esat Rejiminin düşüşünü engelleyebilen Rusya 2015’ten beri Dünya Beşten Büyüktür ve Yeni Dünya Düzenini Birlikte oluşturacağız şiarı ile yoğun çaba içindedir. 7 Kasım 2024’te yaptığı bir konuşmada “gözlerimizin önünde tamamen yeni bir dünya düzeni oluşuyor. Eski dünya düzeni yok oldu; yenisini tesis etmek için uzlaşmaz bir savaş yürütülüyor” diyerek iddiasını sürdürdü. Putin Rusyası, ABD hegemonyasına karşı çok kutuplu bir dünya talebini yükseltirken 20. YY işgalciliğini canlandırarak Ukrayna’ya saldırırken Ortadoğu statükoculuğuna liderlik ederek Kürdistan özgürlüğüne karşı duruyor ve insanlığa otoriter bir gelecek dışında yeni bir şey vadetmiyor.
“Dünya beşten büyüktür” gibi sloganları statükocu ve işgalci devletlerin liderlerinin ağzında. 1 ve 2. Dünya Savaşlarında Alman Militarizminin Büyük Britanya’dan pay istemesine benzer bir şekilde nükleer tehdit ile ABD’den iktidar payı istiyor, kendi müttefiklerine hegemonik bölgeler vaat ediyor24 Şubat 2022 günü bütün Ukrayna’yı işgal etmeyi hedefleyen bir savaş aslında çoktan küresel savaşın başladığını gösteriyor. Ukrayna işgalini önlemek amacıyla bir NATO ülkesi direkt savaşa dahil olsaydı 3. Dünya savaşının aynı tarihte başlamış olduğundan şimdi söz ediyor olurduk. O halde Batı’nın Ukrayna’yı direkt savunmayarak 3. Dünya savaşını önlediğini kabul etmiş oluyoruz. Yani bir anlamda 3. Dünya savaşı başlamasın diye Batı Bloku’nun taviz verdiğinden söz etmiş oluyoruz. Bu aynı zamanda Doğu Bloku’nun kendini 3. Dünya savaşı için Batı’dan daha hazır gördüğünü ve 24 Şubat 2022 günü Ukrayna’da bir startla domine ettiğini gösterir.
Batı, Ukrayna savaşına direkt dahil olmak yerine Ukrayna’nın işgalini engelleme stratejisi ile savaşın bütün dünyaya yayılmasını belki engelleyemez ama o süreci uzattığını söylemek doğru olabilir. Belki de Batı tam anlamıyla bu savaşa hazır değildi ve Doğu Bloku bu nedenle savaşı bu zamanda başlatmayı uygun gördü. Rusya lideri Putin’in bunu doğru değerlendirdiğini varsaymak gerekir. Ne var ki Batı Bloku savaşa direkt dahil olmasa da işgali durdurmayı başardı ve bugün Rusya eskisinden çok daha güçlü değil.
Muhtemelen Rusya bu savaşta yenilgi halinde diğer müttefiklerinin ne yapacağını ve zafer halinde diğer müttefiklerinin nasıl davranacağını planlayarak ve büyük olasılıkla anlaşarak Ukrayna işgaline girişti. Rusya’nın yakın zamanda Çin ile yüzyılları kapsayan bir müttefiklik antlaşması imzalaması ve hiçbir şartta birbirini yalnız bırakmamayı taahhüt etmesi kafalardaki ajandanın dışa vurumu olarak anlaşılabilir. Rusya’nın Çin, Kuzey Kore, İran, Pakistan ve son olarak Kürtler konusunda ABD ile arası bozulan Türkiye’ye verdiği teknoloji transferi desteği mevcut Küresel Savaşın dinamiklerini belirledi. Artık Türkiye’nin İsrail ve Yunanistan ile gerginlik yaşamaktan çekinmediği bir süreç yaşamaktayız. Afrika’da pek çok devletin darbeler yoluyla Batı’dan uzaklaştırıldığı görülüyor. Güney Amerika’da özellikle Venezuella ile ilişkiler bu çerçevede ilerletiliyor. Küresel Savaşın en kritik cephesi Ortadoğu’dur. ABD’nin İran’a müdahale planı konuşuluyor.
Çin’in Tayvan’ı işgal edebileceği değerlendiriliyor. Tayvan’ı işgal etmesi için deniz savaşı şartlarını gözetmesi gerekiyor. Bu durumda en uygun zaman Nisan ve Mayıs ayları oluyor. Bu tarihler çok önemli. Daha ABD İran ile meşgulken Doğu Bloku’nun Ukrayna ve İsrail saldırısından sonra 3. Hamlesini Tayvan’da gerçekleştirmesi muhtemeldir. Batı Bloku küresel savaşın Ukrayna’dan başlamasını engellemiş olabilir ancak İran müdahalesi sırasında küresel savaşın inisiyatifi Doğu Blokunda olma ihtimali yüksek..
2011-14 sürecinde Esat Rejiminin düşüşünü engelleyen Rusya-İran örneğinde olduğu gibi bu sefer de İran’ın düşüşünü engelleyen faktörler ortaya çıkabilir. Çin devletinin Tayvan’ı işgal girişimi tam da böyle bir örnek yaratır. 2014’te ABD Esat Rejimi ile uğraşırken Rusya’nın Kırım’ı işgal ettiğini çoğumuz hatırlamıyor bile. Batı’nın o cephe ile uğraşacak vakti yoktu, Doğu Bloku bunu tekrar deneyebilir.
Dolayısıyla Küresel savaş riski artık sadece çok yakın bir ihtimal değil, çok yüksek bir olasılık olarak herkesin kapısı önünde duruyor. Bu süreci birkaç müttefik devletin birkaç ittifak devletini vurduğu bir savaş olarak değil, konjektörün oluşturduğu ortamda pek çok devletin kendi ajandasını hayata geçirdiği savaşlar olarak yaşayabiliriz. ABD’den çekinerek adım atamayan birçok devlet beklettiği savaş ve işgallere girişebilir. Doğu Avrupa’da, Ortadoğu’da ve hatta Hindistan ile Çin arasında bile bu denklem mümkündür. Japonya, Rus işgali altında olduğunu iddia ettiği adalar ile ilgili Rusya ile bir savaşa girebilir, Rumların Kıbrıs’ta Türkler ile bir savaşa girmesi, Yunanistan’ın Trakya’da Türklerle bir savaş başlatması ve Türkiye’nin Rojava’ya işgal girişimi gibi ucu açık daha nice ihtimaler kapısı açılmış olur.
Doğu ve Batı devletlerinin son 3 yıldır savunmaya ayırdığı para, artırdığı asker sayısı ve katlarıyla artan askeri mühimmat üretimi gelecek ile ilgili önemli bir veri olabilir…