SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin 10 Mart’ta Şam’da Suriye’nin geçici HTŞ’li Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yaptığı anlaşmanın yankıları sürüyor. Erbil’de yaşayan Hollandalı gazeteci- yazar Wladimir van Wilgenburg, Middle East Eye, konuyla ilgili bir yazı yazdı.
”Kürtlerle yapılan sürpriz anlaşmanın önemli zorluklara rağmen yeni bir sayfa açabileceğini belirten Wilgenburg’un yazısı şöyle:
”Şam’daki yeni yönetim Suriye’nin kıyı kesiminde büyük zorlukla karşı karşıya kalırken, ülkedeki Kürtlerle yapılan sürpriz bir anlaşma, önemli zorluklar devam etse de kuzeydoğuda yeni bir sayfa açabilir.
Petrol zengini kuzeydoğunun büyük bölümünü kontrol eden ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG), sivil ve askeri kurumlarını yeni devletle bütünleştirmek için Pazartesi günü hükümetle bir anlaşma imzaladı.
Anlaşma haberi Suriye’nin farklı şehirlerinde kutlamalarla karşılandı. Birçok kişi bu anlaşmayı Suriye’nin uzun süredir ötekileştirilen Kürtleri için daha fazla eşitliğe giden bir yol olarak görüyor çünkü bu anlaşma Kürt bileşeninin tam vatandaşlık ve anayasal haklara sahip devletin ayrılmaz bir parçası olarak tanınmasını içeriyor.
Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Muhammed Salih, Middle East Eye’a (MEE) yaptığı açıklamada anlaşmayı Suriye için, özellikle de Kürt nüfusu için “önemli ve olumlu bir gelişme” olarak nitelendirdi.
Salih, “Anlaşmanın Kürtler için iki önemli meseleyi ele aldığı görülüyor: 1962’den bu yana yüzüstü bırakılan yüz binlerce kişiye vatandaşlık verilmesi ve Afrin gibi bölgelerde Türkiye yanlısı gruplar tarafından yerlerinden edilenlerin geri dönüşünün sağlanması” dedi.
SDG komutanı Mazlum Abdi ve geçici Devlet Başkanı Ahmed Şara tarafından imzalanan sekiz maddelik mutabakatta, dini ya da etnik kökene bakılmaksızın tüm Suriyelilerin yeterlilik temelinde devlet kurumlarına katılma hakkını da içeriyor.
“Yeni bir Suriye inşa etmek”
Abdi, eski adı Twitter olan X’te yaptığı paylaşımda, YPG’nin liderliğindeki koalisyonun Şam ile birlikte “halkımızın adalet ve istikrar özlemlerini yansıtan bir geçiş aşaması sağlamak” için çalıştığını söyledi.
Abdi anlaşmanın “tüm bileşenlerini kucaklayan ve iyi komşuluk ilişkileri sağlayan yeni bir Suriye inşa etmek için gerçek bir fırsat” olduğunu söylerken muhtemelen SDG’nin Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrol etmesine karşı mücadeleye destek veren Türkiye’ye atıfta bulundu.
Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) eski komutanlarından Mustafa Secari ise anlaşmayı “Suriye topraklarının bütünlüğünün korunmasında tarihi bir başarı” olarak nitelendirdi.
Anlaşmaya göre sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da dahil olmak üzere SDG kontrolündeki tüm kurumlar devlet kurumlarına entegre edilecek. Beşar Esed’in Aralık sonunda devrilmesinin ardından Kürtler Kamışlı Uluslararası Havalimanı’nın kontrolünü ele geçirmiş ancak işletememişti.
Anlaşma ayrıca yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşünü ve korunmasını öngörüyor, terörizmle ve Suriye’ye yönelik güvenlik tehditleriyle mücadele çabalarını destekliyor ve bölünme ve nefret söylemini reddediyor.
Türkiye destekli Suriyeli gruplar 2018’de Afrin’de ve 2019’da Rasulayn’da binlerce Kürdü yerinden ettiği için, ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü Kürtler için çok önemli bir konu.
Son olarak, yılsonundan önce anlaşmanın uygulanmasını denetlemek üzere yürütme komiteleri kuruluyor.
“Anlaşma yeni bir Suriye’nin inşası yolunda temel bir aşamaya işaret etmektedir. SDG’nin siyasi kanadı olan Suriye Demokratik Konseyi (SDK) yaptığı açıklamada, tüm Suriyeli bileşenlerinin haklarına saygı duyan demokratik ve çoğulcu bir devlet kurmayı amaçladıklarını belirtti.
ABD arabuluculuğu
Bir SDG kaynağı anlaşmanın “ABD’nin arabuluculuğunda aylarca süren müzakerelerin sonucu” olduğunu söyledi.
30 Aralık 2024’te SDG komutanı Mazlum Abdi, Esed’in devrilmesinden sonra Şam’da ABD’nin arabuluculuğundaki bir toplantıda Şara ile ilk kez görüşmüştü. Bir anlaşmaya varılması ise iki aydan fazla sürdü.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Erik de anlaşma açıklanmadan önce SDG’yi ziyaret etti.
Uluslararası Dini Özgürlükler Sekreteryası Başkanı ve ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) eski başkanı Nadine Maenza MEE’ye verdiği demeçte şunları söyledi: “ABD’nin bu anlaşmanın Suriye’de gerçek bir barış için tek yol olduğuna inandığını düşünüyorum. Ayrıca, kuzeydoğudaki liderler dini ve etnik çeşitliliğe sahip bir nüfusu yönetme konusunda tecrübe sahibi, bu da yeni hükümet için büyük bir avantaj.”
Bir anlaşmanın yakın olduğuna dair ilk işaretler, SDG ve Kürt liderliğindeki özerk yönetimin 18 Şubat’ta Şara’yı devlet başkanı olarak atanmasından dolayı tebrik eden ve tanınmanın ilk işareti olan açıklamasıydı. Ayrıca kendisini Suriye’nin kuzeydoğusunu ziyaret etmeye davet ettiler.
Suriyeli siyaset uzmanı Muhammad İbrahim MEE’ye şunları söyledi: “Bu [anlaşma], SDG’nin önemli bir oyuncu olduğu ve kaynak bakımından zengin önemli toprakları kontrol ettiği göz önüne alındığında, Suriye devletini istikrara kavuşturma yolunda önemli bir ilerlemeye işaret ediyor. Ancak bu geniş mutabakatın her iki tarafı da tatmin edecek somut ve uygulanabilir adımlara dönüştürülmesi, özellikle de Suriye’deki durum üzerindeki dış etkilerin karmaşık ağının ortasında, uzun ve zorlu bir yolculuk olacaktır.”
Sürdürülebilir bir çözüm
İbrahim, uluslararası toplumun, Suriyelilerin herkes için istikrar ve refah yolunda önemli ilerleme kaydetmelerine yardımcı olmak için gereken temel araçları ve koşulları sunarak bu süreci desteklemek için çok önemli bir fırsata sahip olduğunu söyledi.
Bazı Batılı ülkeler SDG’nin yeni Suriye devletine entegre edilmesi için diplomatik baskı yapıyor. İbrahim Fransa’nın anlaşmayı desteklediğini söylerken, bir diplomatik kaynak İngiltere’nin de muhtemelen bu işin içinde olduğunu söyledi.
Ocak ayında Şara ile görüşen Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock “başta SDG’deki Kürt ortaklarımız olmak üzere herkesin güvenlik çıkarlarını koruyacak bir çözüm bulunması” gerektiğinin altını çizmişlerdi.
Bir başka Batılı diplomat ise “şeytan ayrıntıda gizlidir ama kuzeydoğu için Şam’la varılacak bir anlaşma dışında sürdürülebilir bir çözüm görmek zor” dedi ve ekledi:
“ABD’nin [Suriye’nin kuzeydoğusundaki] varlığı 2019 sonundan bu yana hiç olmadığı kadar belirsiz. Şam’la bir anlaşma mantıklı ve SDG için neredeyse tek sürdürülebilir çözüm.”
Tüm diplomatik kaynaklar MEE’ye isimlerinin gizli kalması koşuluyla konuştu.
Şubat ayında NBC News, ABD Savunma Bakanlığı’nın, Başkan Donald Trump’ın kendisine yakın yetkililerle birlikte ülkeden tüm askerleri çekmek istediğini ifade etmesinin ardından, Suriye’den tamamen asker çekme planları hazırladığını bildirdi.
Anlaşma özellikle SDG’nin Esed rejiminin kalıntılarına ve “güvenlik ve birliğine yönelik tüm tehditlere” karşı mücadelesinde Suriye devletini destekleyeceğini taahhüt ediyor. SDG geçmişte Deyrizor’da hükümet destekli unsurlarla savaşmıştı.
Kürt Demokratik Birlik Partisi’nden (PYD) üst düzey bir yetkili olan Aldar Xelil Ronahi TV’ye verdiği demeçte “sahil ve Halep gibi yerlerdeki çatışmaların tekrarlanmaması için [Şam ile] diyalog içinde olmamız önemli” dedi ve “Mezhepsel ve iç savaşı önlemek için müzakere süreci geliştirilmelidir” diye ekledi.
PYD Yürütme Kurulu Üyesi Salih Müslim de MEE’ye yaptığı açıklamada anlaşmanın öncelikle “savaşın genişlemesini önlemek için ve tüm Suriye’nin yararına olduğunu” söyledi ve ekledi:
“Özyönetim ilk kez Suriye’nin yeniden inşası sürecinde bir ortak haline geldi. Üzerinde mutabakata varılan hususların uygulanması için komiteler kurulacak ve demokratik bir Suriye’nin kurulması yolunda önemli ilerlemeler kaydedilecektir.”
Diğer zorluklar
Anlaşma, Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG tarafından işletilen hapishanelerde tutulan 10.000 IŞİD mensubunun yanı sıra El Hol kampındaki 40.000 IŞİD’linin ailesinin akıbeti hakkında önemli bir soruyu da gündeme getiriyor.
“Cezaevlerinde en az 2019’dan bu yana gözaltında tutulan 8.000 savaşçı var. Kamplarda ise aktif olarak ülkelerine geri gönderilmeyen birkaç bin üçüncü ülke vatandaşı var” diyen Finlandiya Konsolosluk Hizmetleri Genel Müdürü Jussi Tanner, daha önce Finlandiya’nın Suriye’deki kamplardan Finlandiyalı çocukların ülkelerine geri gönderilmesi için özel temsilci olarak görev yapmıştı.
“Çocuklar büyüyor. Statüko açıkça işe yaramıyor. Suriye’nin kuzeydoğusundaki temelden sürdürülemez gözaltı sistemini etkisiz hale getirmek ve IŞİD’in yeniden canlanmasını önlemek istiyorsak, yeni bir şeye ihtiyaç var.”
Bir SDG kaynağı MEE’ye anlaşmanın mevcut aşamada pek bir şey değiştirmediğini söyledi.
“Bu sadece bir memorandum. Komiteler her konuya çözüm bulmak için çalışacak. Şimdilik sadece bazı hükümet güçleri sınır boyunca ve belki de sınır kapılarında konuşlandırılabilir. Ancak bu geçmişte de böyleydi, dolayısıyla yeni bir şey yok” dedi.
Bu arada Sky News Arapça, SDG ve Şam’ın Suriye çölündeki IŞİD hücrelerine karşı ortak olarak operasyonlar gerçekleştireceğini bildirdi.
Bir diğer konu da SDG ile komutanları yeni Suriye ordusuna katılan Türkiye destekli Suriye Ulusal Ordusu arasında devam eden çatışmalar.
Uygulamanın yıl sonunda başlaması öngörülüyor ancak anlaşmada SDG’nin askeri operasyonlarının Suriye Savunma Bakanlığı’na nasıl dahil edileceği belirtilmiyor.
SDG, Aralık ayında Tel Rıfat ve Menbiç’i Türkiye destekli gruplara kaptırmış olsa da stratejik konumdaki Tişrin Barajı’nı ve Fırat Nehri üzerindeki Karakozak Köprüsü’nü yaklaşık üç aydır elinde tutuyor.
SDG, Şara’nın bir dönem lideri olduğu Tahriru’ş Şam Heyeti (HTŞ) ile doğrudan savaşmadı, hatta Halep’teki iki Kürt mahallesi Şeyh Maksud ve Eşrefiye’de kontrolü elinde tuttu. Ancak Halep’in kuzeyindeki kontrolü Türkiye destekli gruplara kaptırdı.
SDG kaynağı, Suriye’nin güneyindeki Tenf bölgesinde ABD destekli Özgür Suriye Ordusu güçlerinin “özellikle Tişrin ve Karakozak’ta, nehrin sadece batı yakasında, SDG ile aramızdaki temas hatları boyunca konumlanmaları gerektiğini” söyledi.
Olumlu adımlar
Demokratik Yeşiller Partisi Eş Başkanı ve Kürtlerin liderliğindeki özyönetimin eski sözcüsü Lokman Ahmi MEE’ye yaptığı açıklamada bu mutabakatın Suriye’nin yeni anayasası için temel ilkeler olarak hizmet edebileceğini ve Kürtler de dahil olmak üzere tüm Suriyelilerin haklarını güvence altına alabileceğini söyledi.
Ahmi, “Bu anlaşmanın nasıl uygulanacağını görmemiz gerekecek” dedi ve ekledi:
“Şu anda bu anlaşma sadece bir referanstır. Anlaşmanın bazı yorumlarını görebiliyorum ama bence henüz erken. İhtisas komitelerinin bir araya gelip genel olarak üzerinde mutabık kalınan hususların detaylarını tartışması ve uygulaması gerekiyor.
Genel olarak bu anlaşma olumlu bir adımdır ve Suriye’deki etnik ve dini azınlıkların haklarına hizmet edeceğini umuyoruz…”
*
/ çeviri: mepa news /