Dünyanın en zengin insanı olan Elon Musk’a dünyanın en önde gelen teknoloji şirketleriyle inşa etmiş olduğu imparatorluk yetmedi. Elektrikli araç üreticisi Tesla, eski adıyla Twitter olan sosyal medya platformu X ve hava-uzay şirketi SpaceX’in sahibi olan Güney Afrika doğumlu Musk, ABD siyasetinde sürekli göz önünde bulunan bir oyuncu rolüne de soyunmayı tercih etti.
ABD’nin 5 Kasım’da yeni başkanını seçmeye hazırlandığı süreçte Musk, Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’tan yana taraf tuttuğunu açıkça ifade etti. Trump‘ın seçildiği takdirde Musk’ı ABD hükümeti bünyesinde bir göreve atayabileceği ihtimali son haftalarda basına yansımıştı. Bu konuda Musk, şakayla karışık “Hükümet Verimliliği Bakanlığı” adında bir kurumu yönetebileceğini söyledi.
53 yaşındaki Musk’ın geçmişte sahip olduğu teknoloji şirketlerinin kendisine sağladığı gücü, Brezilya’dan Almanya’ya, çeşitli ülkelerde gerçekleşmekte olan siyasi tartışmaları etkilemek için kullandığı biliniyor.
“Şirketler Musk için yalnızca birer araç”
Musk’ın siyasete alışılmışın dışında bir açıklık ve görünürlük ile müdahil olması, bir avuç özel teknoloji şirketi ve bu şirketlerin yöneticilerinin, geleneksel olarak devletlerin tekelinde olan kararlar üzerine nasıl da denetimsiz bir etkiye sahip olabildiklerini su yüzüne çıkardı.
Çalışmalarını Stanford Üniversitesi bünyesindeki Siber Politika Merkezi’nde sürdüren dijital haklar uzmanı Marietje Schaake, “Musk’ın yönetimindeki teknolojiler, son derece kritik önem taşıyor. Musk’ın sahibi olduğu şirketler, bilgiye erişim konusunda ve jeopolitik açıdan kilit noktada konumlanmış durumdalar” değerlendirmesinde bulundu.
Eski bir Avrupa Parlamentosu üyesi ve “Teknoloji darbesi: Demokrasiyi Silikon Vadisi’nden nasıl kurtarabiliriz?” başlıklı kitabın da yazarı olan Schaake, “Musk bu şirketleri, iş dünyasındaki başarılarını en üst düzeye çıkarmak için yönetmiyor. Musk, bu şirketleri kendi jeopolitik hedefleri için birer araç olarak kullanıyor” diye konuştu.
Ilımlı iş adamından aşırı sağcı siyasi aktöre
Bir girişimci olan Musk, ilk şirketini kurduğu 1990’lı yıllardan bu yana tahminen 243 milyar doları aşkın değere sahip bir şirketler imparatorluğu kurmayı başardı.
Start-upları büyütme kabiliyeti zamanla büyük teknoloji şirketlerini yönetmeye evrilen Musk’ın kritik dijital altyapı üzerindeki etkisi de giderek arttı. Bu süreçte Musk, siyasi etkisini giderek genişletme fırsatına kavuştu.
Örneğin ABD’nin uzay programı NASA, bugün uydularını uzaya gönderme konusunda Musk’ın sahibi olduğu SpaceX’e bağımlı durumda. Öte yandan SpaceX’in bir alt şirketi olan Starlink, dünyanın en ücra köşelerinde ve çatışma bölgelerinde internet erişimi sağlayabilen bir şirket. Starlink, Ukrayna’dan Gazze Şeridi’ne, dünyanın çeşitli yerlerinde faaliyet gösteren ordular için vazgeçilmez bir servis sağlayıcı hâline gelmiş durumda.
Bunlara ek olarak 2022 yılında Twitter’ı satın alarak adını “X” olarak değiştiren Musk, bu şekilde, dünyanın en önemli sosyal medya platformlarından biri üzerinde tam teşekküllü kontrol elde etmiş oldu.
İş dünyasında tüm bu başarılara imza atan ve kendisini geçmişte “ılımlı””olarak nitelendiren Musk, zaman içerisinde giderek artan biçimde aşırı muhafazakâr bir tutum benimsedi. Sol görüşleri açık bir şekilde reddeden Musk, bunların toplumun geleceği açısından zararlı olduğu görüşünü de tekrar tekrar dile getirdi.
Trump’a büyük destek
Musk’ın siyaset sahnesindeki varlığı, ABD seçimlerine aylar kala giderek büyüdü. Temmuz ayının ortasında Trump’ı hedef alan suikast girişiminin ardından Musk, Trump’a destek verdiğini açıkladı. Temmuz ayından Ekim ayının ortasına kadar Musk, Trump’ı destekleyen bir siyasi kuruluşa yaklaşık toplam 119 milyon dolar bağışladı.
Musk, haftanın başında ise ABD’nin “salıncak eyalet” olarak adlandırılan yedi eyaletinde, belirli bir dilekçeyi imzalayan seçmenlere nakit para ödülü teklif ederek dikkatleri yeniden üzerine çekti. Buna göre, seçime kadar söz konusu dilekçeyi imzalayanlar arasından her gün bir kişi seçilerek kendisine 1 milyon dolar hediye edilecek.
Eyaletleri tekil olarak kazanmanın büyük önem teşkil ettiği iki partili ABD seçim sisteminde, her iki partinin başa baş gittiği eyaletlere “salıncak eyalet” adı veriliyor.
Amerikan iş dünyası elitleri arasında siyasete bu türden bir dahil olma biçimi olağanüstü bir durum. Schaake, “Musk ile Trump arasındaki ilişki, zengin iş insanlarının çoğunluğunun gözden uzak tutmayı tercih ettiği siyasi etki seviyesini açığa çıkarıyor. Musk’ın eylemleri, istediği her şeyi yapabileceği yönündeki inancını yansıtıyor” değerlendirmesini yaptı.
Tüm bu çabaların Trump Kasım ayında ikinci kez ABD başkanı seçildiği takdirde, Musk’ın daha geniş çaplı bir erişim ve etki alanına ulaşmasının hazırlığı niteliğinde olduğu söylenebilir.
Bunu teyit eden Schaake, “Şirketleriyle ilgili dış politika konularında Trump’tan belirli taahhütler isteyecek olması öngörülebilir bir durum” dedi.
Musk’ın gelecekte ne derecede bir siyasi etkiye sahip olacağı sorusuyla ilgili ilk ipuçlarını Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı olarak belirlediği J.D. Vance’in Eylül ayında sarf ettiği sözler verdi. Vance, Avrupa Birliği (AB), başını X’in çektiği bir grup sosyal medya platformunu hedef alan adımlarını sürdürdüğü takdirde, ABD’nin NATO’ya verdiği desteği değerlendirmeye alabileceğini söylemişti. Hâlihazırda, X’in yeni sosyal medya regülasyonlarını ihlal ettiği şüphesiyle bir soruşturma yürüten Avrupa Birliği’nin yakın gelecekte X’e ceza vermesi mümkün.
Siber güvenlik uzmanı Schaake, Musk örneğinde olduğu üzere küresel çapta tüm yurttaşların güvenliğini ilgilendiren kritik dijital altyapı üzerindeki gücün tek bir kişinin elinde toplanmış olması hakkındaki endişesini şöyle dile getiriyor:
“Musk öngörülemez bir kişi. Görüşleri bir gecede değişebilir. Ve eğer bu derecede önemli ürünler ve altyapıyı kontrol eden kişi fikrini değiştirirse, bunun sonuçları vahim olabilir.”