Temel Demirer: Çoksesli müziğim devrimci dehası Beethoven

Yazarlar

“Bütün mesele,

büyük görünmek değil,

gerçekten büyük olmak.”[1]

 

“Asıl müzik, gerçeğin kendisidir,” der ve “Yanlış bir notaya basmak önemsizdir ancak bir parçayı duygusuz çalmak affedilemez,” diye ekler Ludwig van Beethoven…

O; klasik müziğin dehasıydı; başlı başına bir âlemdi; IX. Senfoni’yi besteleyip, coşkulu bir şekilde kitlelere hitap eden müzik dehasıydı ve bestelediğinde tamamen sağırdı…

Sağırlığı 32 yaşında kendini göstermeye başlamış, 46 yaşında duyma yetisini tümüyle yitirmişken; “Beethoven örneği, müziğin bütün öğeleri içinde kulağa en yakın ve edinilmesi en zorunun melodi olduğuna bizi ikna etmeye yeter. Burada, yoksun olduğu bu tanrı vergisinin yardımı için bütün yaşamını yakarışla geçiren, en büyük müzik yaratıcılarından biriyle karşı karşıyayız. Görmeyen bir adamın ebedi gecesi içinde işitme duyusunun keskinliğini geliştirmesi gibi, bu takdire değer sağır adam da olağanüstü melekelerini, yoksunluğuna direnişinin büyüklüğü ölçüsünde geliştirmiştir.”[2]

16 Aralık 1770 ile 26 Mart 1827 arasında yaşamış büyük besteciydi; bestelerinin hepsinin arkasında bir hikâye vardı.

Kolay mı O, “1802’deki Vasiyeti”nde, “Hayatıma son verebilirdim, fakat beni tek engelleyen şey sanatımdı. Çünkü besteleme dürtüsü duyduğum bütün o eserleri ortaya çıkarmadan önce bu dünyayı terk etmeyi imkânsız buluyordum ve böylece bu ıstıraplı hayata devam ettim -ani bir değişiklikle en iyi durumdan en kötüsüne düşebilen su hassas beden yüzünden perişan hâlde bu ıstıraplı hayata devam ettim,” diyendi ve Mozart ne kadar büyük bir müzik şairi ise, Beethoven de o kadar kuvvetli bir müzik filozofuydu; Ursula K. Le Guin’e göre de, “Hayatın anlamını bulmuş tek kişi”ydi.

* * * * *

Ludwig Von Beethoven 16 Aralık 1770’te Almanya’nın Bonn kentinde dünyaya gelir. Dedesi Ludwig, Köln valisinin saray müzikçilerinden, babası Johann da koro üyelerindendir.

İlk müzik derslerini veren babası oğlunun üstün yeteneğini keşfedince onu ikinci bir Mozart gibi yetiştirmek ister: Uzun saatler piyano çalışmaya zorlar, odaya kapatır, gereğinde döver ve cezalar uygular. Ancak Beethoven’in dehası Mozart’ınkinden farklıdır. Piyano, viyola ve org çalmayı öğrenir ve ilk kez sekiz yaşında halk önünde çalar. On yaşına bastığında babası onu, daha ciddi bir eğitim gerektiği düşüncesiyle sarayın orgcusu Christian Gottlob Neefe’e (1748-1798) götürür.

Neefe, Beethoven’a müzik kuramı ve kompozisyon dersleri verir. On üç yaşında org çalmaya başlar. On yedi yaşında, 1787’de Viyana’ya gider ve Mozart’a çalar. Mozart bu çocuğun çok parlak bir geleceği olduğunu belirterek, “Bu çocuğa dikkat edin, onun önünde bütün dünya ayağa kalkacak!”

Beethoven, Viyana’daki öğretmenini seçerken Mozart’ın saraydan ayrılarak feodal aristokrasiye rest çeken ilk müzikçi olduğunu biliyordu. 

Burada, ünlü Alman şairi Goethe’nin Beethoven hakkındaki görüşünü de aktaralım: “Beethoven gibi içtenliğini enerjisiyle birleştirebilmiş sanatçı görmedim. Dünyanın karşısında onun neden dikilip durduğunu şimdi iyi anlıyorum.”

Beethoven 1792’de Joseph Haydn’dan bestecilik dersleri almak üzere Viyana’ya yerleşmiş ve yaşamı boyunca bu kentte kalmıştır. Ancak, Fransız Devrimi’nin ve gelişen siyasal olayların sürekli zihnini kurcaladığı, onu derin düşüncelere sevk ettiği açıktır.

Avrupa’daki siyasal gelişmeleri iyi izleyen Beethoven, Napolyon’un kendisini imparator ilân etmesi üzerine, bir öğrencisinin şaşkın bakışları karşısında şöyle bağırmıştır: “Artık o da insan haklarını çiğneyecek! Kendini herkesin üstünde görecek ve zorbanın teki olup çıkacak!”[3]

* * * * *

Denilebilir ki XVIII. yüzyılın XIX. yüzyıla kavuştuğu günlerde müzik tarihi, Ludwig van Beethoven’le bir deprem sarsıntısına uğrar. O, Klasik Dönem’in hazinesini Romantik Dönem’in kaynaklarına aktaran bir köprüdür.

Klasik Dönem müziği Beethoven ile doruğa tırmandığı kadar yeni bir çağa, Romantik Dönem’e doğru kimlik değiştirmeye başlar.

Beethoven Çağı olarak adlandırılan dönem, 1790’dan, onun ilk yapıtlarından, 1830’a, ölümünden üç yıl sonrasına dek uzanır.

Onun gençlik günlerinde Fransız Devrimi (1789) ve devrimin yaydığı yeni düşünceler Avrupa’yı sarsmaktadır… Toplumun değerleri hızla değişmektedir. Ülkesinde ve dışarıda değişen güçler her sanatçı gibi Beethoven’in yapıtlarına da yansır. Sanatçı toplum içinde yeni bir kimlik kazanmıştır: Artık toplumun hizmetlisi değil, yapıtlarıyla toplumun sesini haykıran bir kahramandır.

Besteci, tarihin akışını, kendi duygularını da katarak müziğinde işlemeye koyulur. Örneğin: Beethoven, başlangıç yıllarında Napolyon’a olan hayranlığıyla üçüncü senfonisine Bonaparte adını verir. Hemen ardından, Napolyon’un diktatörlüğe tırmanışından dehşet duyarak senfoninin ilk sayfasındaki adamayı yırtar ve yeni bir başlık oluşturur: “Eroika (Kahramanlık) senfonisi: Büyük bir adamın anısına.”

Ayrıca, 1815’teki Waterloo Savaşı’nın etkisiyle Wellington’un Zaferi’ni besteleyip savaşın seslerini duyurur. Beethoven’in müziğindeki güçlü dinamizm, ateşli dışavurum ve duygusal yoğunluğa dayanarak, onun müzik tarihini bir bombardıman gücüyle sarstığı söylenir.

Yirmi sekiz yaşında başlayan sağırlığı giderek ağırlaşmış ve 1820’de işitme duyusunu iyice yitirmiştir. İç kulakla duyduğu müziğin esin kaynağı kendisidir. İyi eğitimi ve üstün yeteneği, sağırlığın besteleme sürecini kesmesine izin vermez. Ancak dış dünyanın seslerinden, başkalarının müziğinden koptukça kendi iç dünyasında yoğunlaştığı için, besteleri giderek daha karmaşık ve zor anlaşılır hâle dönüşür. Kimseleri duymadıkça içe dönük ve alıngan bir kişilik geliştirir.

* * * * *

“Düşüncelerimi yazmadan önce onları uzun süre kendimde tutuyorum. Bu sırada belleğim o kadar güçlüdür ki müziğin teması bir kere ortaya çıktı mı, aradan yıllar geçse bile, onu unutmayacağımdan eminim. Birçok şeyi değiştirir, çıkarırım ve tatmin olana kadar tekrar tekrar uğraşırım. Ama sonra, başımın içindeki çok yönlü gelişme başlar… Ve bana da oturup onu yazmaktan başka yapacak iş kalmaz. Bu zamanı geldiğinde çarçabuk tamamlanan bir şeydir… Bana fikirlerimin nereden geldiğini sorarsan kesin bir şey söyleyemem. Davetsiz bir biçimde, bazen bağımsızca, bazen başka şeylerle bağlantılı olarak geliyorlar. Ormanda yürürken onları adeta elimde tutup doğadan çıkartabilirmişim gibi geliyor. Gecenin sessizliğinde ya da sabahın ilk saatlerinde, bir şairin mısralara çevireceği, benim ise seslere döktüğüm ruh hâletiyle karışmış olarak geliyorlar ve bunlar kafamda çınlıyor, şarkı söylüyor ve kükrüyor, ta ki sonunda onlar notalar olarak önümde durana kadar,” diyen çoksesli müziğin devrimci dehası Ludwig van Beethoven’i anlatmak kolay değil.

Müzik öğretmeni onun için “Ümitsiz vak’a” demiş olsa da; saraya ve şürekasına asla yüz vermemiş yiğit bir müzik insanıydı.

Beethoven çoğunlukla klasik dönem bestecisi olarak anılır ama bu çoğunlukla yanlıştır. Birkaç yapıtı klasik özellikler gösterse de, esasen romantik dönem sanatçısıdır.

“İnsanlar arasında iyilikten başka hiçbir üstünlük kabul etmem. Karakterin olmadığı yerde, ne büyük sanatçı, ne de büyük mücadele adamı vardır. Orada var olan, zamanın yok ettiği, içleri boş yaratıklardır. Bütün mesele, büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır,” diyen O; Öfkeli bir karaktere sahipti.

“Klasik” kalıplar içine sıkışmayan bir “romantik”ti. Yapıtlarında iniş-çıkışlar, coşkulu patlamalar görülür. Ayrıca Onu klasik dönem sanatçılarından ayıran bir diğer özelliği de, Mozart ya da Hayden gibi bir aristokrata bağlı çalışmamasıydı. O, dönemin ilerici sınıfını temsil eden burjuvazinin sanatçısıydı.

“Beethoven için, insanlar eşitti, özgürdü, kardeşti…”[4]

Mesela Beethoven’in bir sevinç patlaması niteliğindeki 7. Senfoni’si için Sidney Finkelstein şöyle der: “Bu senfoni, kuşkusuz ki bir zafer kutlaması olarak bestelenmemişti; ama Beethoven’in coşkun yaşama sevincini, sanki üzerinden ağır bir yük kalkmış gibi, ondaki güçlü özgürlük duygusunu açığa vurur.’

1824’te tamamladığı 9. Senfoni’nin son bölümünde coşkuyla dile getirilmiştir. Büyük Alman şairi Schiller’in ‘Neşeye Övgü’ adlı şiiri üzerine bestelediği Bütün insanlar kardeştir’in müziği, son derece yalın bir temel ezgiyi içerir. Zaten Beethoven için mükemmellik, ‘yalınlık ve gereklilik’ demekti. Onun kesinlik ve açıklık içeren müzikal anlatımı, başka deyişle ‘tok sözlülük ve kararlılık’, eserlerinde hep hissedilir.”[5]

* * * * *

 “Avusturya’da bütün zamanların üç müzik dahisi birbirlerini tanımıştır; Haydn, Mozart, Beethoven. birisi en çok beste yapan Mozart, öbürü dahilere pek çok şey katmış Haydn idi; Beethoven ise sadece musiki dünyasını değil, Avrupa’nın altüst olduğu dönemde bütün grupları etkilemişti… Beethoven Mozart gibi mali sıkıntı içinde yaşamasa da ıstırap, yalnızlık ve hastalıkla boğuştu. Sadece XIX. yüzyılın müziğine damga vurmakla kalmadı, o yüzyılın Avrupalı münevverinin portresi olarak Avrupa dünyasından geçti.”[6]

Beethoven’in yaşadığı kesitte, “Müzik eğlenmek için çalınmalıdır” inancı yaygınken; Franz Joseph Haydn ve Wolfgang Amadeus Mozart da birileri için çalmak istemiyorlardı. Ancak herhangi birisi için çalmayan ilk müzisyen Ludwig van Beethoven’du. Müziğin sadece soylular için değil, halk içinde çalınmasını istiyordu.

Klasik müziğin romantik dönemini başlatan Ludwig van Beethoven, her zaman özgürlükçü, insan haklarına duyarlı bir sanatçı olmuştur.

Fransız Devrimi’nden etkilendiği bilinen, “Prens! Sizin asaletiniz, doğuşunuzdaki tesadüfe bağlıdır. Oysa ben, kişiliğimi kendim oluşturdum. Yeryüzünde yüzlerce prens var, binlercesi de gelip geçecek; ama bir tane Beethoven var!” diyebilen bir cüretti de…

Fransa’da 1789 yılında gerçekleşen burjuva demokratik devrimin ilkelerine yürekten bağlı olan Beethoven’in karşısında oturmakta olan Prens Lichnowski’nin yüzüne çekincesizce bu sözler haykırmıştı!

Fransız Devrimi sonrasında kabuğuna çekilen Avrupa soylular çevresi, tarihsel olayların yaşandığı dünya sahnesinin artık gerisinde kalmıştı. Prensler de kim oluyordu ki? Prensler eğer haddini aşarsa, Beethoven gibi ileri insanlıktan yana olan özgür ve bağımsız bir sanatçı çıkıp, onun “hasbelkader prens” olduğunu yüzüne vurmaktan çekinmiyordu…[7]

Babası, sıradan bir saray müzikçisi, annesi bir aşçının kızı olsa da!

* * * * *

Dönemin saray iş ve işçi bulma dairesinin bir raporunda Beethoven hakkında şöyle yazmaktadır: “İyi huylu ve fakir”…

Ve bir zamanlar Çin’de, “Burjuva bestekâr” diye damgalanan Beethoven, mevcut kültür devrimi’ne aykırı bulunduğundan dolayı yasaklanmıştı; oysa sonat formunu zirveleştiren Onun en büyük özelliği müziğin büyük devrimcisi olmasıydı; Beethoven müziği fırtınanın ta kendisiydi…

Hakkında Johann Wolfgang von Goethe’nin, “Beethoven’la tanıştım. Yeteneği karşısında ağzım açık kaldı. Ama ne yazık ki çok huysuz bir adam, kuşkusuz dünyanın tiksinti verici olduğunu düşünmekte haklı, ne var ki bu da dünyayı ne kendisi ne başkaları için daha hoş kılıyor. Öte yandan davranışları kolaylıkla bağışlanabilir, acınacak durumda, çünkü duyma yetisini yitirmekte. Müzikten daha çok toplumsal yaşamına zarar veriyor bu belki. Zaten pek konuşkan biri değilken, hastalığı iyiden iyiye sessizliğe gömüyor kendisini,” derken; Fazıl Say da ekler:

“Beethoven dipsiz kuyu gibidir, hep daha derinini keşfedebilirsiniz… İnsanın kendi ruhundaki öz kavramları muhteşem bir şekilde anlatan bi müzik dili yaratmış Beethoven. Ama bunu en duru hâliyle en şarkı söyleyen hâliyle müziği piyanoya akıtan hâliyle çalmak gençlerin ve ya çocukların işi olmayabiliyor. Bu çok tecrübe gerektiren, çok içsellik ve derinlik gerektiren, zamanla olabilecek bir şey… Gençken çalınan Beethoven başkadır, orta yaşta, olgunlukta çalınan Beethoven başkadır.”

* * * * *

Klasik müzik dediğimizde Bach ve Mozart’la birlikte ilk akla gelen üç isimden biridir Beethoven.

Kolay mı? Lewis Lockwood’a göre, “Müziğin hayattan daha ağır bastığı, bestecinin insana egemen olduğu, ama her ikisinin de bir yere sahip olduğu bir portre”ydi O…[8]

“Beethoven çok verimli ve yenilikçi bir besteci. Beste yapma hızı ve bestelerindeki yenilikler dinleyicilerini olduğu kadar eserlerini icra edenler için de şaşırtıcıydı.”[9]

Yani “Müzik, Beethoven’in hayal dünyasının verimli bahçelerinde hiç durmadan koşan yaramaz çocuklar gibiydi. Yorulmak nedir bilmeyen, kâh ağaçların dallarına tırmanan, kâh çimenlerin üzerinde yuvarlanan çocuklar gibiydi”…[10]

Rivayete göre Beethoven işitme duyusunda henüz sıkıntılar yaşamadığı dönemde bir gece Viyana sokaklarında dolanmaktadır. Bir balkondan gelen piyano sesi onu etkiler ve duyduğu harika müzik Beethoven’i çalan kişiyi tanımaya zorlar. Çalan küçük bir kızdır. Girdiği evde heyecan ve sevinç uyandıran Beethoven, kendisinin bir yardımda bulunmak istediğini söyler. Maddi bir şeyler beklerken duyduğu istek karşısında şaşırır. Küçük kız kördür ve hiç ay ışığı görmemiştir. Ondan ay ışığını anlatmasını istemiştir. Piyanonun başına geçen Beethoven oracıkta ay ışığı sonatını besteler…

Toparlarsak: Onun müziğini, klasik müzik dinlemeyen, hatta müzikle ilgilenmeyenler dahi mutlaka duymuştur: Okul zilinde, bir müzik kutusunda ya da bir filmde…

‘Bach Track’ sitesinin araştırmasına göre, 2010 yılında dünya çapında 11.724 konser ve 5858 opera temsili verilmişken; konser salonlarının hâkimi 1576 kez çalınan Beethoven’dı.[11]

“Müzik insanı bestecinin zihinsel konumuna taşır,” diyen Ludwig Von Beethoven 1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak ölmüştür ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır.

Bertlot Brecht’e, “Beethoven’in müziği bana her zaman bir savaş resmini hatırlatır,” dedirten Onun piyano sonatları arasında V. İ. Lenin’i etkileyen, 23 numaralı piyano sonatı op. 57: Appasionata’ydı… 

N O T L A R

[*] Ümüş Eylül, Yıl:9, No:34, Ocak-Şubat-Mart 2020…

[1] Ludwig van Beethoven.

[2] Igor Stravinsky, Altı Derste Müziğin Poetikası, çev: Cem Taylan, Pan Yay., 2011.

[3] Ahmet Say, “Gençliğinde Beethoven”, 10 Nisan 2018… https://www.evrensel.net/yazi/81233/gencliginde-beethoven

[4] Ahmet Say, “Beethoven: Yılmadan Üretmek”, Evrensel, 24 Nisan 2018, s.16.

[5] Ahmet Say, “Beethoven (3): Bütün İnsanlar Kardeştir”, 17 Nisan 2018… https://www.evrensel.net/yazi/81281/beethoven-3-butun-insanlar-kardestir

[6] İlber Ortaylı, Defterimden Portreler, Timaş Yay., 2011.

[7] Ahmet Say, “Gençliğinde Beethoven”, 3 Nisan 2018… https://www.evrensel.net/yazi/81233/gencliginde-beethoven

[8] Lewis Lockwood, Beethoven, Çev: Ebru Kılıç İş Bankası Kültür Yay., 2014.

[9] Aydın Büke, Beethoven, Can Yay., 2014.

[10] Özlem Ertan, “Beethoven ve Fazıl Say”, Taraf, 28 Nisan 2014, s.13.

[11] Serhan Bali, “Dünyanın En Popüler Bestecisi Beethoven”, Radikal Hayat, 8 Şubat 2011, s.6.

İlginizi Çekebilir

Halil Dalkılıç: Firsend û helwest
Rohat Alakom: Çok Şey Anlatan Bir Fotoğraf; Biroyê Heskê Têlî

Öne Çıkanlar