🔴 Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) yıllık çalışma saatleriyle ilgili paylaştığı verilere göre 2022 yılında ABD’deki ortalama yıllık çalışma saati 1810, Türkiye’de 1732, Almanya’da ise sadece 1340 saat.
Deutsche Welle’den Insa Wrede yazdı:
Ancak iş gücü piyasası uzmanı Enzo Weber, bu veriden Almanların tembelleştiği sonucunun çıkartılmaması gerektiğini söylüyor. Weber, İstihdam Piyasası ve Mesleki Araştırmalar Enstitüsü’nde (IAB) araştırmalar yürütüyor. Bu enstitü, Federal İstihdam Dairesi’ne bağlı bir düşünce kuruluşu konumunda.
Weber, Almanya’nın diğer birçok ülkeye kıyasla çok yüksek bir kadın istihdam oranına sahip olduğuna dikkat çekerken, yaklaşık her iki kadından birinin yarı zamanlı çalıştığı bilgisini paylaşıyor, bunun da yıllık ortalama çalışma saatlerini düşürdüğüne işaret ediyor.
Örneğin eğer bir ülkede iki erkek on saat çalışıyorsa, ortalama çalışma süresi on saattir (10+10):2=10. Eğer başka bir ülkede iki erkek on saat ve bir kadın dört saat çalışıyorsa, ortalama çalışma süresi sekiz saattir (10+10+4):3=8.
Almanlar daha az değil, daha fazla çalışıyor
Enzo Weber, OECD’nin verilerinin aslında tam aksine Almanya’da daha fazla çalışıldığını ortaya koyduğunu söylüyor.
Almanya’da erkeklerin tam zamanlı çalıştığı, kadınların ise evde oturduğu günler artık geride kaldı. Bugün kadınların yüzde 77’si çalışıyor. Bu oran, çoğu kadın yarı zamanlı çalışıyor olsa da, iş dünyasındaki kadın oranının son 30 yılda önemli ölçüde arttığı anlamına geliyor.
Daha az çalışma arzusu yok değil
Gerçi Almanların daha az çalışmak istedikleri de bir gerçek. Anketler de bu eğilimi gösteriyor. IAB’nin bir araştırmasına göre tam zamanlı çalışan kadınların neredeyse yarısı çalışma saatlerini altı saat azaltmak istiyor. Erkeklerde ise daha az çalışmak isteyenlerin oranı daha yüksek. Yüzde 60’ı çalışmalarını yaklaşık 5,5 saat azaltmak istiyor. Ancak bu istek yeni değil, daha az çalışma isteği onlarca yıldır var ve zaman içinde çok da değişmedi.
Z kuşağı da ününden daha iyi
Z kuşağı olarak adlandırılan ve 1995 ile 2010 yılları arasında doğan kişilerin itibarı, özellikle iş hayatı ve çalışma saatleri söz konusu olduğunda aslında kötü. Mümkün olduğunca çok boş zaman ve mümkün olduğunca yüksek maaş istedikleri sık sık gündeme getiriliyor. Ancak Enzo Weber bunu da doğrulamıyor.
İş gücü piyasası uzmanı Weber, Z kuşağının çoğunluğunun işte başarılı olmaya önem atfettiklerini, kendilerinden önceki kuşaklardan farklı olmadıklarını söyleyerek şu bilgileri aktarıyor:
“Bence herkes mümkün olduğunca çok boş zaman ve yüksek maaş istiyor… Gençler ile ilgili ulaştığımız bilgiler: Çalışma saatleri arzusunda olağandışı bir durum yok, mesleki bağlılıkta olağandışı bir gerileme yok, eskiden olduğundan daha fazla oranda iş değişikliği yok.”
“Çalışma hayatında esnekliğe ihtiyaç var”
Bu arada Almanların yaşam tarzları da değişti. Weber, “Artık ekonomik mucize dönemindeki tek kişinin para kazandığı hane halkı artık neredeyse hiç yok” diyor. Günümüzde genellikle her iki eşin de çalıştığını ve bu nedenle belli bir esnekliğe ihtiyaç duyulduğunu anlatıyor.
Enzo Weber, “Herkes hayatının hangi evresinde ne kadar çalışacağını seçmekte özgür olmalı” diyor. Haftada 5 ya da 4 iş günü gibi düzenlemelere gerek olmadığını savunan Weber’e göre bireylerin tüm hayatları boyunca ne kadar çalışacaklarını kendilerinin belirlemesi gerektiğini savunuyor.
İş gücü piyasası uzmanı, “Daha esnek çalışma modelleri, emeklilik çağındaki insanları da çalışmaya devam etmeleri için motive edebilir” görüşünü aktarıyor.
Weber’e göre, koronavirüs salgını esnek ve mobil çalışmanın işe yaradığını gösterdi ve artık bunun geri dönüşü yok. Uzman, ayrıca çalışma hayatının insanların memnun olacağı şekilde düzenlenmesinin mantıklı olacağının da altını çiziyor.
İş gücü piyasasındaki pazarlık pozisyonları değişti
Günümüzde daha kısa ve esnek çalışma saatleri taleplerinin hayata geçirilmesi mümkün. Kitlesel işsizliğin yaşanmadığı bu dönemde, Covid salgını sırasında edinilen tecrübeler ve iş gücü açığı buna imkan sağlıyor.
Peki “daha az çalışmak”, vasıflı iş gücüne yönelik artan talep ve refah kaybına uğramama arzusuyla nasıl bağdaşıyor? Sadece demografik eğilimler nedeniyle 2035 yılına kadar Alman iş gücü piyasasında yaklaşık yedi milyonluk iş gücü açığı olacağı belirtiliyor.
Verimlilik kilit bir faktör
Çalışılan saat sayısının artmaması, hatta azalması durumunda kullanılabilecek bir kaldıraç, işin kalitesini, yani verimliliği artırmaktır.
İnsanları maksimum çalışma saatlerine zorlamanın mantıksız olduğunu söyleyen Weber, yapılan işin kalitesinin artırılması gerektiği görüşünde. Bunun da daha fazla eğitim, dijitalleşmeye yatırım, yapay zeka ve ekonominin ekolojik olarak yeniden yapılandırılması yoluyla yapılabileceğini söylüyor.
Weber proaktif bir kalifikasyon politikasının önemli olduğuna inanıyor. Uzman, çalışanlar yapısal değişimin gerisinde kalana kadar beklenmemesi gerektiğini, bunun yerine insanları inisiyatif alabilecekleri ve aktif bir rol oynayabilecekleri bir konuma getirmenin önem taşıdığına işaret ediyor.
Verimlilik artışı yavaşladı
Ancak şu sıralar verimlilik açısından işler pek de iç açıcı görünmüyor. Weber, “durgunluk hakim” diyor. Küresel McKinsey Enstitüsü (MGI) tarafından yapılan bir araştırmaya göre Almanya 1997 ve 2007 yılları arasında yüzde 1,6’lık bir verimlilik artışı yakaladı. Ancak 2012 ile 2019 yılları arasında bu oran yarı yarıya azaldı, yüzde 0,8’e geriledi.
Bu durum kısmen, emek yoğun hizmetler gibi alanlarda çok iş imkanı yaratılmış olmasından kaynaklanmakta. Bakım, eğitim ve sağlık sektörlerinde verimlilik artışı daha sınırlı ölçüde mümkün.
Genel ekonomideki verimlilik de geriledi, birçok şirket kalifiye eleman sıkıntısı nedeniyle çalışanlarını elinde tutmaya devam ediyor, bu da iş gücü maliyetlerinin düşürülemediği anlamına gelmekte. Bu da verimliliği düşürüyor.
Alman İşverenler Birliği’nin (BDA) Dijital Konseyi’ne göre teknolojik gelişime, dijitalleşmeye ve ekolojik dönüşüme yapılan yatırımlar da artırılmalı.
Ayırca halen kullanılmayan iş gücü potansiyeli de mevcut. Berlin’deki Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü’nden (DIW) Marcel Fratzscher, “Bu sadece kadınların istihdamı ve yarı zamanlı çalışan insanların çalışma saatlerindeki artış için değil, aynı zamanda okul veya mesleki nitelikleri olmayan ve genellikle erken bir aşamada iş hayatının üretken bir parçası olmak için birçok fırsattan mahrum kalan çok sayıda göçmen ve Alman için de geçerlidir” diyor.