Ağır pandemi koşullarına rağmen çalışarak 1 Mayıs’ı karşılayanlar başta olmak üzere tüm emekçilerin, ezilen ulus ve sınıfların 1 Mayıs’ını kutlarım. Dünyanın dört bir yanında 1 Mayıs kutlamaları gerçekleşirken, İstanbul’da devrimciler polisin saldırıları altında bayramı karşıladılar.
DİSK-TMMOB-TTB-KESK temsilcileri daha önce İstanbul Valiliği ile gerçekleştirdikleri görüşme sonrasında açıkladıkları gibi temsili olarak Taksim Anıtı’na çelenk bırakıp açıklama yaptılar. Bir yandan bakanlık izniyle temsili açıklamalar yapılırken bir yandan da emekçilere yönelik ağır bir polis saldırısı aynı anda yaşandı. 4’lü yapı (DİSK-TMMOB-TTB-KESK) her koşula ve şarta rağmen saldırı altındaki üyelerinin safında yer alabilmeliydi. Taksim’i önemli kılan meydanında katledilen işçiler ve emekçiler olması nedeniyle sembol bir yer olmasındadır. Emekçiler ağır saldırı altındayken Taksim’de temsili açıklamalar yapmak, Taksim’i önemli kılan değerlerle örtüşmüyor.
Her 1 Mayıs öncesinde, 1 Mayıs 1977 yılında gerçekleşen katliamın anması yapılıyor. Önce Kazancı Yokuşu’na karanfiller bırakılıyor, sonra da yaşamını yitirenler anılarak, 1 Mayıs’a katılım çağrısı yapılıyor. Bu anmaların birine ben de katılmış, yaşamını yitirenlerin anısına karanfil bırakmış, saygı duruşunda bulunmuştum. Ama yaşamını yitirenlerin kim olduğuna dair bir fikrim yoktu. Benim bir fikrimin olmasının bir önemi yoktu, sonuçta 40 yılı aşkın bir süredir bu anma gerçekleşiyordu ve bunu düzenleyen örgütler yaşamını yitirenler hakkında bilgi sahibiydi. Ben yeterince bilgi sahibi değildim, çünkü bu konuda yeterince okuma yapmamış, bu konuyla ilgili bir araştırma çabam olmamıştı. O nedenle de bu tamamen benim hatamdı.
Bu düşüncem Bianet’ten Tuğçe Yılmaz’ın “1 Mayıs ’77 Yakınlarını Yakınları Anlatıyor/ 1 Mayıs ’77 ve Cezasızlık” yazı dizisi ile tamemen değişti. Katliamın üzerinden 40 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen yaşamını yitirenlerle ilgili bir çalışma yapılmamış olduğu gerçeği ile bir anda karşı karşıya kaldım, herkes gibi. Her 1 Mayıs öncesi Kazancı Yokuşu’nda anması yapılan, anılarına türküler yakılan, bütün 1 Mayıs açıklama ve bildirilerinde yer alan katliamda kimlerin katledildiğini bilmiyor muyduk? Evet, bilmiyorduk. Kimse bu konuda bir çalışma yapmamış, hakikatlerin ortaya çıkarılması için genel söylemlerden ileri gitmemişti. Dahası bu konu üzerine o kadar çok konuşulmuştu ki, herkes bu konudaki tüm sözlerin tükendiğine, yapılacakların kalmadığına ikna olmuştu. Yıllardır anması yapılan sadece katliamdı ve ölenler sadece bir hayalet olarak kalmıştı.
“Ölenler kimdi?” sorusunun üzerine giden ve onların hikâyelerini gün yüzüne çıkaran araştırmacı gazeteci Tuğçe Yılmaz, 1 Mayıs 1977 yılında yaşamını yitirenlerden 27 kişinin hikâyesine ulaşmayı başardı ve hâlâ bu çalışmaya devam ediyor. Ortaya çıkardığı 27 hikâye Bianet tarafından Türkçe-İngilizce iki ayrı şekilde e-kitap olarak yayınlandı. Kitap, sonbahara doğru matbu olarak da yayınlanacak. Türkçe-İngilizce e-kitaplara ulaşmak isteyenler şu linklerden ulaşabilirler:
Tuğçe Yılmaz’ın hazırladığı bu çalışma birçok açıdan oldukça önemli. Yaşamını yitirenlerin hikâyelerini öğrendikçe hem onların anısını yaşatma şansına sahip olabiliyor hem de bir daha benzeri katliamların yaşanmaması için “Neler yapılmalı?” sorusuna dair geçmişten bir tecrübe edinebiliyoruz.
Geçmişten çıkarılan ders, uğrunda yaşamını yitirenlerin anılarıyla daha da güçleniyor. Bu şekilde de yaşamını yitirenlerin anıları devam eden mücadeleler içerisinde yaşayabiliyor ve elde edilecek tüm zafer ve başarılar da onların da payı oluyor. Bu döngünün var olabilmesi için tek koşul onların hikâyelerini bilmek. 1 Mayıs 1977 katliamında yaşamını yitirenlerin anıları 43 yıl sonra gazeteci-yazar genç bir kadın arkadaşımızın sorduğu soru sonrası başladığı çalışmayla ancak gün yüzüne çıkabiliyor. Katliamın 44.yılında bu çalışma bir kitaba, kalıcı bir belgeye dönüşüyor.
Peki biz, 40 yılı aşkın bir zaman kimi anmıştık? Bu sorunun cevabı hem haklı bir eleştiriyi hem de bir gerçekliği içinde barındırıyor. 40 yılı aşkın bir süre boyunca ölenleri değil, katliamı anmıştık, ama katliamın unutulmaması da oldukça önemliydi. Bunu yaparken ölenlerin kimler olduğunu unutmuş, onları birer hayalete dönüştürmüştük. 40 yılı aşkın bir zaman yaşamını yitirenleri değil, katliamı lanetlemiştik, onları birer hayalete dönüştürmüştük. Bu çalışma onları birer hayalet olmaktan çıkarıp, aileleri, arkadaşları, tanıdıkları olan birer hikâyeye, emek mücadelesinde birer özneye dönüştürüyor.
Kitabı incelerken var olan sayı karmaşası dikkatimi çekti. Katliam sonrasında hazırlanan otopsi raporuna göre 34 kişi ölmüş, bir kişinin kimliği tespit edilememiş. 2009’da DİSK’in açıkladığı rakama göre 1 Mayıs 1977 Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin sayısı 41 olarak açıklanmış. Bu sayı karmaşası, bana Kobanê serhildanında yaşamını yitirenlerle ilgili sayı karmaşasını anımsattı. Kimi rakamlara göre Kobanê serhildanında 35’i HDP’li 46 kişi yaşamını yitirmişti. Kimi rakamlara göre ise 46’sı HDP’li 53 kişi. Kobanê Davası iddianamesine göre ise ölen kişi sayısı 37. Peki Otopsi raporları? Otopsi raporları ortada yok.
Kobanê serhildanından bugüne gelene kadar katliamda yaşamını yitiren HDP’lilerin sayısal çokluğu, sadece hükümetin HDP’ye yüklendiği dönemlerde dile getirildi. Peki kimdi bu HDP’liler? Bu konuda yapılmış bir çalışma bulunmuyor. Dahası bu konu o kadar çok konuşuldu ki, bu konuda her şey yapılmış, bitmiş gibi. Oysa öyle değil. Kobanê serhildanı, üzerine en fazla konuşulan konu olmasına rağmen yaşamını yitirenlerin hikâyelerinin ortaya çıkarılmaması açısından 1 Mayıs 1977 Katliamı ile şimdiye kadar benzer bir kaderi paylaştı. 7 yıldır yaşamını yitirenlerin aileleri dışında onların hikâyelerini bilmiyoruz.
Yakın dönemde gerçekleşen katliamlara baktığımızda, Roboski Katliamında yaşamını yitirenlerin hikâyelerini biliyoruz. 10 Ekim Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin anıları, aileler, katliam mağdurları ve gönüllüler tarafından kurulan “10 Ekim Dayanışması” ile örgütlü bir çalışmayla hayat buluyor. 10 Ekim Dayanışması tarafından oluşturulan sitede hem katliamda yaşamını yitirenlerin isimleri hem hikâyeleri hem de bu konuda yaptıkları çalışmalara yer veriyorlar. Bu çalışmaları incelemek isteyenler linkten bakabilirler: https://www.onekim.org/tr/
Peki Kobanê serhildanında yaşamını yitirenlerin hikâyeleri? Bu dava gerekçesiyle tutuklanan ve yüzlerce yıl ceza alan suçsuz insanların hikâyeleri? Bunlara dair bir bilgimiz yok. Bunlar birer sayıdan ibaret olarak kaldıkları sürece de fail kendini gizlemeye devam edecek. Kobanê serhildanında yaşamını yitiren HDP’liler, birileri doğru soruları sorup, inatla hikâyelerinin peşine düşene ve onları ortaya çıkarana kadar, sadece birer hayalletten ibaret. Onların hikâyeleri ortaya çıkınca mücadele içinde bir özneye dönüşecekler.
Tuğçe Yılmaz’a ve Bianet’e adalet arayışına sundukları katkı ve toplumsal hafızayı güçlendiren bu çalışma nedeniyle teşekkürler…