Ali Engin Yurtsever: Erdoğan’ı Okumak-3

Yazarlar

Fikirlerin gerçeklik içermesi ve toplumsallığın yararına olması ancak maddi yığınlar tarafindan desteklendiği sürece bir anlam taşır, bunun dışında soyut bir kavram olarak kalırlar. Bu nedenle her fikir, üzerinde yükseleceği bir zemine ihtiyaç duyar. Kısacası fikirleri harekete geçirecek insanlara ihtiyac vardır.

Erdoğan kişisel anlamda hırsını aklının önüne geçirmiş bir diktatör olarak kaybetmeye ilk bu noktadan başlamıştır. Halife olma fikrini destekleyecek bir zemin hazırlasa bile, bu fikrini yeterli anlamda destekleyecek kitlesi yoktur. 

Ortadogu’da destekleyicileri bir grup DAİŞ’li olmaktan öteye gidememiştir ki bu grup da hilafet sevdalısı değil, para ve kadın hayaliyle yaşayan lümpenlerdir. Türkiye’de ise dile getirdigi gibi yüzde 50’lik kitlesi Ulusalcilar, faşistler ve her an başka yöne kayacak bir azınlık gruptan oluşmaktadır. 

Kendi açısından tehlikeli olan durum ise bu kitlenin de kendi içinde sürekli savaş sürdürmesidir. Bu nedenle hilafete giden yolu toplumu alıştırarak döşemeye çalışmaktadır. 

Hitler ve Humeyni dönemini anımsatan uygulamalar her gün bir şekilde yaşanmaktadır. Dinsel istekler, kadınlara yönelik her türden saldırılar, “ötekiler”in sürekli baskıyla karsılaşması, dini grup ve kurumların toplumsal hayatta ağırlık kazanması… 2023 yılına bu tabloyla girmeyi hedeflemektedir. 

Ekonomi, uyguladığı tüm politikalara rağmen gittikçe daralmakta, bir süre sonra gerçek değeri baskılanan dolar ve euronun patlayarak borç endeksini alt üst etmesi kaçınılmaz olarak kendi tabanından bile tepki ve kopuşu gerçekleştirecektir. 

Hamaset ile gidilecek yolun sonuna çok az kalmıştır. Konu Kürtler olunca tesbihin taneleri gibi bir araya gelerek dizilen partiler konu ekonomi olunca aynı batağa saplanmaktan kaçınmak isteyeceklerdir. Bir başka açıdan da bakarsak var olan toplumsallık bu kadar baskıyı bir süre sonra göğüsleyemeyecek noktaya gelecektir. Şimdi apolitik olan kitleler ekonomik çöküş ile birlikte hızla politikleşeceklerdir. 

Hilafet ve Kürdistan’ı işgal anlamında giriştigi askeri işgallerin faturasının bir süre sonra ödeyecektir. Emperyalist devletler yeniden paylaşmak çöktükleri Ortadoğu’da aralarına emperyal heveslerle dolu bir maceracıyı almayacaklardır. Erdoğan’ın doğru olarak okuyabildigi tek durum: iki dünyalı Soguk Savaş döneminin (tam olarak olmasa bile) geride kalmasıyla çıkarları gereği Rusya ve ABD’ye dönem dönem yanaşmaktadır. Bu pragmatist tavrından ve emperyalist devletlerin henüz sıranın TC’ye gelmediğini düşünmelerinden dolayı ciddi olarak tepki almamaktadır. 

Bu geçici olguyu ise uyguladığı başarılı politikanın bir ürünü sanmaktadır. Oysa gerçeklik kendisinin sandığından çok daha başkadır. Arap devletlerinin çoğunlukla ABD ve benzeri ülkelerin uydusu olduğu gerçeği düşünülürse İslam coğrafyasının yeni halifeyi bir anda yüzüstü bırakması hiç de zor değildir. Bir asır önce İngiltere öncülüğünde düzenlenen Ortadoğu haritası yeni mimarlar tarafindan realite göz önüne alınarak yeniden çizilecektir.

TC, içinde muhalefet edebilecek yapıları sistemli bir şekilde baskılamış ve dağıtmıştır, Kürtler hariç… Yıllardır süren savaş ve savaşın getirdiği gerçeklik Kürt halkını her parçada bir ulusal bilince yükseltmiştir. Parçalanan Kürdistan’da bu ulusal bilinç eşitsiz bir şekilde yükselse bile yine de göz ardi edilemeyecek kadar büyümüş bir gerçekliktir. 

2014 Ekim ayında MGK’de alınan ‘Çöktürme Plan’’ kararı hem devlet aklını hem de Erdoğan’ın hilafet düşüncesinin ürünüdür.. TC, genişleyen ve büyüyen Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni askeri ve siyasi olarak tüm bileşenleriyle birlikte imhaya yönelmiş, Erdoğan ise bu vesileyle devlet üzerinde gücünü arttırmayı planlamıştır.

Olası bir yenilgi durumunda faturayı orduya ödettirerek ya da başarı durumunda karar aıcı siyasi otorite olarak kazançlı çıkmayi hedeflemiştir. Ancak geçen 6 yıl sonucu başarı sağlanamadığı için faturayı büyük bir oranda orduya ödettirmiştir. Olasi bir hilafet ilanında artık kendi ordusunun bir ayağı tamamlanmıştır. Polis, bekçi ve eli palali güruh ise çok önceden tamamlanmıştır.

Erdoğan, hedeflediği yeni rejimin altyapısının eksiklikleri olan, ikili hukuk sistemi, dini kurumların toplumsal hayatta yasal karar alıcı süreçlere dahil olmasi ve kitle desteğinin alınması için bir anda gerçekleşecek bir “devrim!” değil de adım adım toplumun alıştırılarak hayatına gireceği bir sürece ihtiyacı vardır. 

Hilafet ilani için gerekli olan toprak işgali ve birkaç askeri zaferin gerçekleşmesi için ittifak dahilinde hareket etmektedir. Ulusalcı faşist destek ve inanç desteği her an yanındadır. Bu nedenle Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni diz çöktürmeye zorlamaktadır. Çünkü önündeki tek engel ve direniş mevzisi olarak başka sey kalmamıştır. Zamanı geldiğinde yeni bir çözüm görüşme manevrası yapacağından kuşku yoktur. 

Sonuç olarak;  nesnel gerçeklerden kopuş ve hayal dünyasında yasayış önünde sonunda kişiyi veya toplumu içinden çıkamayacağı sorunlarla karşı karşıya bırakır ve yüzleştirir. Geriye ödenen bedellerin ağırlığı bir sonraki kuşakların omuzlarına kalır. 

Erdoğan eğer ekonomik çöküşü 2023 yılına kadar geciktirebilirse bir hilafet ilaniyla yeni rejimin kuruluşuna önderlik etmeyi hedeflemiştir, ancak karşısında nesnel gerçekler vardır ve bu gerçekler kendisini durduracaktır…

İlginizi Çekebilir

Ali Engin Yurtsever: Erdoğan’ı Okumak-2
Ali Engin Yurtsever: 15 Ağustos’un ışığında

Öne Çıkanlar