Kamber Ateş’in hikâyesini çoğunuz biliyorsunuz?
Olay, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Diyarbakır’ın insanlık dışı uygulamaları ve işkenceleiyle ünlü 5 Nolu Cezaevi’nde yaşanır.
Oğlu Kamber Ateş’i cezaevinde ziyarete giden ve Türkçe bilmeyen Kürt annenin dramını anlatır.
“‘Kamber Ateş nasılsın!..’
*’İyiyim canım, annem iyiyim’
Annesi gözünden dökülen yaşlarla bir daha sorar,
*Kamber Ateş nasılsın!..’
* İyiyim çok iyiyim, siz nasılsınız?
Anne susar, başını önüne eğer, bekler, sonra birden oğlunun gözlerinin içine bakarak yeniden sorar:
*Kamber Ateş nasılsın!..’
Derin bir sessizlik…
Kamber’in kardeşi yol boyunca annesine ancak bu üç sözcüğü öğretebilmişti…
Kürtçe konuşmak yasak olduğu için, kadın oğluna nasıl olduğunu sorabilmek amacıyla bu üç sözcüğü ezberlemiş ve başka da Türkçe bir kelime bilmediği için hep aynı cümleyi tekrarlamak zorunda kalmıştı.
“Görüşme bitmiştir” diye bağırır, Esat Oktay’ın Co’larından biri!
Anne gözyaşları içinde: ‘Kamber Ateş nasılsın’ der, son kez. Bu, “Hoşçakal oğlum” niyetinedir ve çeker, gider!
Bu olay 1980’lerde yaşandı ama aradan geçen 40 yıl da çok fazla da değişen bir şey olmadığını dün bizzat yaşadığım için anlattım.
Perşembe günü saat 9.50 sıralarında annemin emekli işlemleri için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetleri “170” aradım.
Annem Türkçe bilmediği için tercüme etmek istedim ama “Kürtçe hizmet vermiyoruz” cevabı ile karşılaşınca, ‘Peki, İngilizce hizmet var mı?” soruma sert bir ses tonuyla “Kürtçe yok” cevabı verildi.
Kamber Ateş ve annesi gibi birbirimize bakakaldık.
İngilizce hizmet var mı? sorusuna aldığım “Kürtçe hizmetimiz yok” cevabı, bende; “Arapça, İngilizce, Almanca” hizmet olduğu ve sadece Kürtçe olmadığı kanısı uyandırdı.
Günlük sıradan sohbetlerde “Ama biz kardeşiz”, “Benim Kürt komşularım var” diyen o memur, “Annem derdini Kürtçe anlatacak, ben tercüme edeceğim’ dediğim anda nasırına basılmış gibi bilinçaltındaki egemen ulus olmanın kibriyle”Kortçe yox” diyebiliyor.
İşte Kürt meseleside bura da başlıyor. “Ben Kürdüm, Kürtçe konusacağım” demediğiniz sürece bu ülkede el üstünde tutulursunuz, dediğiniz zaman da ölüm, işkence, zindan!!!
“Kürt sorunu yok” diyenlere şunu sormak gerekiyor Sizin anneniz bir işlem için kamu kurumunu arasa ve kendisine “Türkçe yok, Kürtçe konuş” denilse tepkiniz olurdu?
Sanırım bu ülkemizi barışa ve demokrasiye götürebilecek anahtar bir soru?
Annem sadece babamdan kendisine kalan emekli maaşı için basit bir soru soracaktı: “Ez ê kengî meaşê xwe bistînim’ (Maaşımı ne zaman alacam)…
Buna bile müsade etmediler, tahammül edemediler.
İşte bu haksızlığa itiraz edince, annelerimizin ak sütü gibi helal dillerine sahip çıkınca da, “Terörist, bölücü, hain” oluyoruz.