1990-98 arası Kürt coğrafyasında çatışmalar düşük yoğunluktan yüksek yoğunluk aşamaya ulaştı. Karşılıklı çatışmalar, Kıbrıs savaşının yüzlerce katı kadar yoğunlaştı. Türk basınında da artık”ver-kurtul” ya da “vur-kurtul”tarışmaları yaşanmaya başladı.
Savas şehirleri, köyleri de harabeye çeviriyordu. MGK toplantılarında gayri-nizami harp kararı alınarak, Jitem, Hizbul-kontra tetikçi örgütleri derin devlete bağlı olarak kullanılmaya başladı. PKK itirafçıları da bunlara eklenerek kendi yörelerinde yerel önder durumdaki binlerce Kürt yurtseveri katledildi. Yıllar sonra tetikçilerden bazılarının katliamları itiraf etmelerine rağmen hiçbir soruşturma açılmamıştır. Kürt coğrafyasındaki şehirler yaşanılmaz hale getirilmiştir.Jİtem, Hizbul-kontra kanun üstü yetkilerle donatılmış,hiçbir kanuna bağlı değillerdi. Yasalar karşısında dokunulmaz durumdaydılar. Öyle ki asker ve polis lojmanlarında kalıyorlar askeri ve polis egitim alanlarında eğitiliyorlardı.
Bu arada el altından Özal ve ekibi PKK ile dirsek temasina geçiyor, ateşkesin koşullarını araştırıyorlardı. Celal Talabani, Cengiz Çandar ve daha başkaları arada gidip geliyorlardı. Özal koruculuğu, OHAL’i , özel kolorduyu hayata geçirerek savaşı en üst boyuta yükseltmişti ama Kürt sorununun savaşla cözülmeyeceğini kavradığından barış için zemin yoklamaya başlamıştı. Öngörülü Türk devlet politikacısı olan Özal tüm Kürt coğrafyasını ve Kürtleri kaybetmektense federasyona bile razı olmuştu. Türk derin devleti Ergenekon bunu kendi tasfiyesi olarak gördüğunden Özal’ı ve tüm ekibini tasfiye etti. Özal Azarbeycan gezisinde yanında bulunan Hikmet Çetin’e “sen de Kürtsün, yardımcı ol biz Kürt sorununu çözelim”demiş. Hikmet Çetin, “Sayın Cumhurbaşkanı bunu bana söylediniz başka kimseye söylemeyin” demişti. O gezi sonrası Özal zehirlenerek katledildi. Sadece Özal değil onun ekibinden Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Mardin İl Jandarma Alay Komutanı Rıdvan Özden, Bahtiyar Aydın vb. gibiler öldürüldü. Ergenekon yeniden gücünü toparlayarak iktidarını sürdürdü. Özal katledilmeseydi, genel bir afla başlanarak sorunun çözüm yoluna girmesi hedeflenmişti. Özal öldürülmeden önce 93 ateşkesi gerçekleşti. Ateşkes Kürtler arasında memnuniyetle karşılandı. Ateşkes ikinci defa uzatıldı. Bekaa’da Sayın Öcalan tarafından yapılan basın toplantısına partimizin vekillerinden bir grup ve Celal Talabani de katıldı. Ancak ateşkes devam ederken bir provakasyon sonucu Parmaksız Zeki tarafindan 33 er bir eylem sonucu öldürüldü ve ateşkes fiilen sona erdi. Aynı yıllarda Kürt işadamları da katledildi. Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve daha niceleri öldürüldü. 90’lı yıllarda sarı, kırmızı yeşil renkte ne gördürlerse yasakladılar. Amed’de, Batman’da trafik lambalarındaki yeşil rengi maviye boyadılar ve böylece (!) trafik lambasının Kürt milli renklerini çağrıştırmasını önlediklerini (!) sandılar… Trafik lambalalarının da renkleri olan sarı kırmızı yeşil çok yerde yasaklandı. O yıllar topraklarımızın kanla sulandığı yıllardı, her damla kan yeniden bir can oldu ve milyonlaştı..
(Devam edecek)