Kürt halkına karşı Türk devleti tarafından uygulanan soykırımın son halkası olan Dersim soykırımının 85. Yılına girerken Kürtler tarafından bütünlüklü bir hesap sorma mekanizması bir türlü yaratılamadı. Soykırımı gerçekleştiren Devlet tek bir güç olarak hala varlığını sürdürürken, biz Kürtler ise parçalı bir duruş sergileyerek atalarımızın yaşadığı büyük acıları bölgeler düzeyinde parçalara ayırıp tartışmaya devam ediyoruz. Özellikle Kürt aydın yazar ve tarihçilerin de bu durumu meşhurlaştırırcasına sürekli tartışmaya koyması, içinde olduğumuz trajik hatalardan biridir.
Osmanlı İmparatorluğu 1900’lerin başından itibaren Kürdistan halkına karşı sistemli biçimde bir soykırım planı devreye koymuştur. 1915 yılında Aynı güç tarafından soykırıma tabi tutulan Ermeni ve Süryani halkı yaşadığı Soykırıma karşı bugün ulus bilinci ve kimliğiyle tepki verirken Kürt cephesinde ne yazık ki durum böyle değil.
1912 yılı tarihli Bedirhaniler ve Halil Ali Ramo Ağa ayaklanmasına karşı uygulanan katliamı esas alırsak 1938 Dersim soykırımına kadar geçen 26 yıllık zaman içinde Osmanlı ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti Kürdistan’ın birçok bölgesinde Kürt halkına karşı soykırım uygulanmıştır. Hemde planlı programlı bir biçimde, 26 yıl boyunca kesintiye uğramadan uygulanan bir Soykırımdır.
Özellikle Kürt halkının yaşadığı bu soykırım iki kesim tarafından bilinçli inkar edilip çarpıtılarak verilmeye çalışılır. Birinci kesim, inkarcı olan Devlet ve onun Milliyetçi yazar ve tarihçileri olurken, aynı inkarcılık içinde olan ikinci kesim ise yaşanan bu soykırımı çarpıtarak vermeye çalışan Sol Kemalist yazar ve tarihci nelerdir.
Bu kesim içinde özellikle Türk solu ve CHP içinde yetişmiş Tunceli’li kişiler öne çıkmaktadır. Devlet ve onun adına hareket eden sadık milliyetçi yazar ve tarihçilerin, 1900’lerin başından itibaren ulus olmaktan kaynaklı haklarını isteyen Kürt halkına karşı Devletin uyguladığı soykırımı “Gerici, isyan, başkaldırı” gibi kavramlar içinde manipüle edilerek haklı göstermeye çalıştıklarını biliyoruz. Kaldı ki işgal altında baskı ve katliama uğrayan bir halkın isyanı ve başkaldırısıda haklıdır.
Şimdi gelelim ikinci kesime; Özellikle bu grup içinde bir çok çevreden kişiler yer almakta. Kürdistan’da Devlet eliyle yapılan katliamların tümünü görmezden gelip inkar ederek sadece Koçgiri ve Dersim katliamlarını görüp işlemeye çalışırlar.
Bunuda yaparken özellikle katliamın içi boşaltılarak farklı tanımlar ve adlandırmalar üzerinden yapmaya çalışırlar. Örneğin Koçgiri ve Dersim’de yaşanan soykırımın Kürt halkına yönelik bir soykırım olmadığını sadece‘’Alevi katliamı’’ olduğunu dile getirirler. Sadece ‘ ‘Zaza katliamıdır’’ diyenleride hiç söylemiyorum bile.
1915 Ermeni. Süryani ve 1941-45 yılları arasında Yahudiler, Slavlar ve Romanlara karşı yapılan soykırımı tanımlarken Ermeni Soykırımı, Süryani Soykırımı, Yahudi Soykırımı tanımlaması yapan bu çevreler konu Kürtler olunca büyük bir bölümünü görmezden gelerek sadece yaşanan soykırımı bölgeler veya inanç düzeyinde tanımlar yaparak özünden koparmaya çalışırlar. Ermenilerin veya Süryani halkının yaşadığı soykırımın bölge veya inanç adıyla tanımlandığını hiç duydunuz mu?
Devletin bile inkar etmediği, kendi resmi ideolojik bakış açısına göre belge, kanıt ve kitaplarla günümüze kadar aktardığı Kürt katliamlarını bu beyler inkar edecek kadar basitleşe biliyorlar. Devletin Kuzey Kürdistan’da Kürtlere yönelik ‘’özle bir imha planı yoktur. Kürdistan’da ‘’her yerde katliam olmamıştır’’ diyen bu beylere Devletini Kuzey Kürdistan’da Kürt halkına karşı uygulamış olduğu soykırımı tarih ve bölgeleriyle birlikte vermeye çalışalım.
İşte Osmanlı’nın İttihatçı kadrolarının başlattığı sonrada Kemalistlerin devraldığı ve kesintiye uğramayan soykırım operasyonları;
1912 Bedirhaniler ve Halil Ali Ramo Ağa ayaklanması ve yaşanan katliam.
2 Nisan 1914 Bitlis katliamı,Yüzlerce köy yakılıp yıkılarak, binlerce Kürt katledilir.
1916 Yılında Bitlis, Van, Muş, ve Bingöl başta olmak üzere 850 bin Kürt yerinden yurdundan edilerek batıya Sürgün edildi. Bu Sürgün sırasında sadece 400 bin Kürt batıya ulaşabilir. 450 bin Kürt ise Sürgün yollarında katledildi.
11 Mayıs – 18 Ağustos 1919 Midyat, Nusaybin, Ömerkan bölgelerini kapsayan katliam.
1920/21 Koçgiri soykırımı. Binlerce Kürt katledilir binlercesi de göç etmek zorunda kalır. Yüzlerce köy yakılıp yıkılır.
13 Şubat 1925 Piran, Genç, Elazığ’da (Şeyh Sait) direnişi ve yapılan soykırım.
9 -12 Ağustos 1925 Beşiri, Siirt, Garzan, Silvan, ve Diyarbakır katliamları. Bu katliam Devlet kayıtlarına Raçkotan Raman isyanı olarak geçmiştir.
Kasım 1925 Birinci Sason direnişi ve yaşanan katliam
16 Mayıs- 17 Haziran 1926 Birinci Ağrı direnişi ve yapılan katliam
7 Ekim – 30 Kasım 1926 Dersim Qoçan (Koçan) Aşiretine yönelik yapılan Katliam
26 Mayıs 25 Ağustos 1927 Mutki Katliamı
13 – 20 Eylül 1927 İkinci Ağrı direnişi ve yapılan katliam
7 Ekim – 17 Kasım 1927 Biçar katliamı Genç, Lice, Kulp, Hazro ve Silvan bölgesinde 280 köy yakılıp yıkılarak binlerce Kürt katledilmiştir.
7- 14 Eylül 1930 üçüncü Ağrı direnişi ve yaşanan katliam
8 Ekim – 14 Kasım 1930 Desim Pülümür katliamı
1934 Yılında Mutki Bölgesinde Buban aşiretine yönelik yapılan katliam.
Ocak 1937 Sason direnişi ve yapılan Katliam ( Dersime Destek için direnişe geçişmiştir)
1937 , 1938 Dersim soykırımı. Binlerce Kürt katledilerek binlercesi de sürgüne gönderilmiştir.
Özellikle Sason Bölgesi ve burada gerçekleşen direnişler ve sonrasında yaşanan katliamlar Kürt Aydın ve tarihçiler tarafından dikkatle araştırılmalıdır. 1925 yılında başlayan Sason Direnişi 1937 yılına kadar 12 yıl boyunca devam eder. Neredeyse bütün direnişlere destek vermek için Sason hep ayaktadır. En son ‘’Dersim’de katliam olurken diğer Kürtler ne yaptı’’ diyenlere karşı 1937 yılında Dersim için tekrar direnişe geçer. Ne yazık ki o da Dersim gibi kanlı bir şekilde bastırılır.
Yukarıda görüldüğü gibi neredeyse Kuzey Kürdistan’ın bütün şehir, kasaba ve köylerinde katliamlar uygulanmıştır. Şimdi bu beylere bir daha soralım; 26 yıl boyunca, planlı ve sistemli bir biçimde bir halka karşı sürdürülen bu katliamlar, yakıp yıkmalar ve sürgün etmeler, Soykırım tanımı içine girmiyor mu? Bütün bu yaşanmış tarihi acı olaylar bir bütünlük içinde görülüp inkar edilmeden ele alındığında, karşımızda bir soykırım olduğunu net görebiliyoruz.
Bu katliamlar sadece bir aşiret bir bölgeye yönelik yapılsa da bir soykırımdır. Kuzey Kürdistan’ın Aydın, yazar ve tarihçileri bir ulus kimliği bilinciyle halkının tarihi içinde yaşanmış bu acı olayların tümünü kanıt ve belgeleriyle gün yüzüne çıkararak Bitlis’te, Koçgiri’de, Sason’da, Palu’da, Bingöl’de, Ağrı’da ve Dersim’de soykırım uygulandığını bütün dünya kamuoyuna sunup uluslararası insan hakları mahkemesinin de hesap istemelidir. Bu ne yazık ki aydın ve yarihçilerimizin önünde duran önemli bir görevdir.