Bom Jesus de Igapo Grande, bölgedeki kuraklıktan çok kötü etkilenen, ormanın tam ortasında 40 aileden oluşan bir topluluk.
Burada duş almak için su yok. Muz, manyok, kestane ve açai gibi mahsuller şehre yeterince hızlı ulaştırılamadığı için bozuluyor.
Topluluğun lideri olan Oliveira’nın babası, hastaneye tehlikeli bir uzaklıkta oldukları için yaşlı ve hasta olan herkesi kasabaya yakın bir yere taşınmaları konusunda uyarıyor.
Oliveira bize ne yaşandığını göstermek istiyor. Bunun uzun bir yolculuk olacağı konusunda bizi uyarıyor.
Ancak geniş Solimoes nehrinden köyüne doğru kıvrılan dereye döndüğümüzde o bile hayret içinde kalıyor.
Dere bazı yerlerinde bir metreden daha dar, ufak bir akıntıya dönüşmüş durumda.
Çok geçmeden tekne nehir yatağına saplanıyor. İnip çekmek gerekiyor.
Oliveira, “Ben 49 yaşındayım ve böylesini hiç görmedik. Hiç bu kadar kötü bir kuraklık görmemiştim” diyor
Köye ulaşmak için karşısındaki göl yatağından geçmeleri gerekecek. Ama bu tehlikeli çünkü orada yılanlar ve timsahlar var.
Amazon’daki yağmur mevsiminin normalde Ekim’de başlaması gerekiyordu. Ancak Kasım sonunda bile hava kurak ve sıcaktı.
Bu durum, iklim değişikliği ile şiddetlenen, döngüsel El Niño hava olayından kaynaklanıyor.
El Niño, Pasifik Okyanusu’ndaki suyun ısınmasına, ısınan havanın da Amerika kıtasının üzerine itilmesine neden oluyor.
Bu yıl Kuzey Atlantik’teki deniz suyu da anormal derecede ısındı ve sıcak, kurak hava Amazon bölgesini sardı.
Ulusal Amazon Araştırmaları Enstitüsü’nde bitki ekolojisti olan ve 26 yıldır ormanda yaşayan ve çalışan Dr. Flavia Costa, “İlk kez kuraklığa şahit olduğumda ‘Bu çok korkunç bir şey, nasıl bir yağmur ormanının başına gelir?’ diye düşünmüştüm. Sonra her geçen yıl rekor seviyede kuraklıklar yaşanmaya başlandı. Her kuraklık bir öncekinden daha şiddetli” diyor.
Costa, bu yıl yaşanan kuraklığın ne kadar zarar verdiğini değerlendirmek için henüz çok erken olduğunu, ancak ekibinin “ölme belirtileri gösteren” birçok bitki bulduğunu söylüyor.
Önceki yıllarda yaşanan kuraklıklar ise olası zararı gözler önüne seriyor.
Bazı tahminlere göre 2015 yılındaki “Godzilla kuraklığı” ormanın sadece küçük bir bölümünde 2,5 milyar ağaç ve bitkiyi öldürdü. Bunun şimdiki kuraklıktan daha az şiddetli olduğuna inanılıyor.
Dr. Costa, “Amazon ortalama olarak bir karbon yutağı olarak işlev görmeyi bıraktı. Şimdi de çoğunlukla aynı şeyin olmasını bekliyoruz, bu çok üzücü” diyor.
Amazon yağmur ormanları olağanüstü bir biyolojik çeşitliliğe sahip olmanın yanı sıra karbon yutağı görevi de görüyor ve bazı tahminlere göre yaklaşık 150 milyar ton karbon depoluyor.
Pek çok bilim insanı, ormanın kuruyup bir savana haline geleceği bir “kritik eşiğe” doğru hızla ilerlediğinden endişeleniyor.
Amazon ormanı şu anda kendi başına bir hava sistemi yaratıyor.
Uçsuz bucaksız yağmur ormanında su, ağaçlardan buharlaşarak yağmur bulutlarını oluşturuyor ve bu bulutlar ağaçların üzerinde hareket ediyor. Böylece su beş ya da altı kez geri dönüşüyor.
Orman bu şekilde içindeki yaşamı sürdürmek için serin ve nemli kalabiliyor, ihtiyaç duyduğu suyla besleniyor
Ancak ormanın büyük bir kısmı ölürse bu mekanizma bozulabilir.
Kritik eşik bir kez tetiklendiğinde geri dönüşü olmayan bir yola girilebilir.
Brezilyalı iklim bilimcisi Carlos Nobre bu teoriyi ilk kez 2018’de ortaya attı.
Eş yazarlığını yaptığı bir makalede Nobre, Amazon’un yüzde 25 oranında ormansızlaştırılması ve küresel sıcaklığın sanayi öncesi seviyelerin 2,5 derece üzerine çıkması durumunda bu kritik eşiğe ulaşılacağını söyledi.
Nobre, “Şu anda 2018’den daha çok endişeleniyorum. COP28’den yeni döndüm ve sera gazı salımlarının anlaşma hedefleri doğrultusunda düşürüleceği konusunda iyimser değilim. 2,5 derece sınırını aşmanın Amazon için riskleri korkunç” diyor.
Ancak bu yıl Amazon’daki tüm ülkelerde ormansızlaşmanın azalması ve hepsinin 2030’a kadar ormansızlaşmayı sıfıra indirmeye kararlı olması ona umut veriyor. Brezilya’nın bu hedefe daha da erken ulaşabileceğine inanıyor.
Öte yandan tüm bilim insanları ormanın tamamen değişeceği konusunda hemfikir değil.
Dr. Flavia Costa’nın araştırmaları, özellikle vadiler gibi yeraltı sularına kolay erişimin olduğu yerlerde ormanın bazı kısımlarının hayatta kalacağını gösteriyor.
Ancak her yerde bozulmaya dair endişe verici işaretler var. Amazon’un kalbinde bir şehir olan Coari’de, bir Kasım sabahında hava dumanla kaplı.
Orman kuruduğunda, ekin için arazi temizleme işlemlerindeki küçük yangınlar kontrolden çıkabiliyor.
Bu yangınlar genellikle Amazon’un zaten bozulmuş ya da ormansızlaştırılmış bölgelerinde oluyor ancak bu yıl el değmemiş ya da birincil ormanlarda daha fazla yangın görüldü.
Ekosistemin zorlandığına dair başka işaretler de var. Bölgedeki iki gölde yüzlerce yunus ölü bulundu.
Mamirauá Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü’nden Dr. Miriam Marmontel, “Bu çok yıkıcıydı. Canlı hayvanlarla, güzel örneklerle uğraşıyorduk ve beş gün sonra elimizde 70 hayvan ölüsü vardı” diyor.
Ardından birkaç hafta içinde iki gölde 276 ölü yunus bulundu. Dr. Marmontel yunusların su sıcaklığı yüzünden öldüğünü düşünüyor. Yer yer 40,9 dereceye ulaşan su sıcaklığı, yunus ve insan vücudu sıcaklığından üç derece daha yüksek.
Dr. Marmontel, “Tüm vücudu saatlerce suyun içinde kalan bir hayvanı hayal edebilirsiniz” diyor ve devam ediyor:
“Ne yaparsınız? Yaşadığınız yer orası, birdenbire bir çorbanın ortasındasınız ve kaçamıyorsunuz.”
Dr. Marmontel, Amazon’da yaşadığı 30 yıl boyunca burayı bu kadar kuru göreceğini hiç düşünmemişti. İklimin bu kadar hızlı değişmesi onu çok şaşırtıyor.
“Bu yüzüme inen bir tokat gibiydi. Çünkü Amazon’a neler olduğunu ilk kez görüyor ve hissediyorum” diyen Dr. Marmontel devam ediyor:
“Her zaman bu hayvanların birer nöbetçi olduğunu söyleriz çünkü başımıza gelecekleri ilk onlar hisseder. Onların başına gelen bizim de başımıza gelecek.”
Oliveira için de bu yıl bir uyanış çağrısı oldu.
Oliveira, “Bunun için çok suçlu olduğumuzu biliyoruz, dikkat etmedik, Dünyamızı savunmadık. O yardım için çığlık atıyor. Onu savunmanın zamanı geldi” diyor.