Kalemi sağlam tut, hayatın resmini çizerken…Renkleri ayırmayı bil, tanı bütün renkleri ve sev…
Güzel şeyler çiz, mutlu hikayeler, ağız dolusu gülmeler…
Ne kimseyi kır, ne hak ye.
Güzel şarkılar söyleyen kuşlar vardır, onları unutma; vefalıdırlar, kadir kıymet bilirler, kuşları da çiz, özgürlüğe açılan kanatlarıyla…
Doğayı, yeşili, nehri, tepeyi kat resmine…
Güzel yaşa, tertemiz, adil, dürüstçe; şeffaf, sözünde duran, doğrucu…
Elin titreyecek büyüyünce, korku salacaklar yüreğine.
Kalemini sağlam tut sen, yan çizme o zamanlarda.
Renklerini birbirine katacaklar. Ne siyahın siyah, ne beyazın beyaz kalacak.
İşte o zaman; bir rüyayı, bir sözü, bir çift gözü mihenk al kendine.
Kollarını bağlasalar, ağzınla haykır.
Ağzını bağlasalar gözlerinle çiz, o güzelim resmi.
Bir Zaza, bir dağ köyü çiz mesela, çeşmesinde böğürtlenler yetişen.
Bir Zaza kızı çiz, gözleri iri iri baksın… Kıvırcık, siyah saçları, sana unuttuğun siyahı hatırlatsın.
Beyaz teni, beyazın olsun, beyazı kaybedersen.
Dırrik desinler evde ona, resmi adı Berbang…
Her insanın yarım kalan hikayesi olur, benim de bu olsun. Bunu sen çiz…
Altı çizilecek önemdeki hayallerin üstünü çiz.
Saldır ahlaksızca!
Ooo ahlak dedim, ahlakçı mısın yoksa!
Günahsız olanımız ilk taşı mı atsın?
-Hele taş verin taş. Taş atan çocuklarız, günahsızız.
Ahlak, karşımızdakinin sınırlarıdır, hiç olmasa, bari!
Başka maskeler takmış, sınır tanımaz işgalcilere hayalleri teslim edemezdik…
Yan çizen kalemin, bütün renklerin flu, heybende bir çuval kir, sırlar artık irin kıvamında.
Tek gecelik, dilini anlamadığım vicdan kusmaları…
Sen iyisi mi uzak dur hayallerimden. Hiçbir canlıdan medet umma. Doğayı, yeşili, nehri, tepeyi ve gölleri kirlet.
Ülkeleri, şehirleri, sokakları…
Nerede zar zor filiz vermiş bir yürek görsen, sağ koyma, bitir, gitsin…
Seni doğuran dahi ne doğurduğunu bilmesin.
Kandır onu da mesela, onurlu bilsin seni.
Anadır, kıyma ona, yüzünü sakla ondan.
Mezarlık gez, canlıları tüket,
Ölülere gelsin sıra…
Bu dünya bu kadar olsun sana ama.
Başka yok. Helak etme diye yok.
Nefes alman, oturup bir ekmeği bölmen, güzel bir şarap tatman, bir insana sırtını dayaman, güvenmen, sevmen, sevilmen ve de mesela Dırrik haram olsun sana…
Çakır karası gözleriyle hep alaycı izlesin seni.
Hiç sekmedi bende adalet. Diyalektik adalet. Gözlerimle izleyeceğim çürümüş bir ruhun taktığı maskenin düşüşünü.
Bekliyoruz, halk olarak hem de…
Arkasına saklandığın mezar taşının bile kahrından ortadan çatladığını gör. Gördüğün, göreceğin her şey senin için özel . Her şey ağlayan bir çift göz için. Kıyametini kopardığın, enkazdan sessizce bakan, alnına çalınası, bir çift göz karası.
Kötüler niçin var?
Bilmiyorum, ama azap var biliyorum.
Nerede, ne zaman ve nasıl olursa olsun, var, eminim. Hiç yanılmadı o adalet. Bazen geç kaldı, çok bekletti.
Alnına kazılası bir yürek yarası.
Azabını bekliyorsun, tenin soluk, beyaz o yüzden. Bahtın daha kara, kör ettiğin o gözden.
Renkleri ayırmayı bil, hepsini tanı ve sev.
Güzel şeyler çiz, mutlu hikayeler, ağız dolusu gülmeler…
Ne kimseyi kır, ne hak ye.
Adalet niçin var?
Bilmiyorum, ama sen “evi telaşa verme, o geldiğinde sen gitmiş olcaksın…”