Amerika’da 1999 yılından beri yaşayan Gülen’in Amerika kıtasının yanı sıra Avrupa, Afrika, Asya ve Avustralya kıtalarında yapılanması bulunuyor. Cemaatin her kıtadan sorumlu bir “imamı” bulunuyor. Yine örgütün 160 ülkede okullarının bulunduğuna işaret ediliyor. Bunun yanı sıra cemaatin bu ülkelerde ciddi bir ekonomik gücü olduğu da biliniyor.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’den büyük oranda tasfiye edilen Gülen yapılanmasının Balkanlar, Orta Asya ve Afrika’daki bazı okulları Türkiye’nin girişimiyle kapatılmış ve bu okulların bir kısmı Millî Eğitim Bakanlığına geçmişti.
Cemaat içinde son yıllarda başlayan ayrışmalar
Fethullah Gülen’in sağlık sorunlarının artmasıyla birlikte cemaatte örgüt içi tartışmalar son yıllarda hız kazanmıştı. Özellikle Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen’in 15 Temmuz darbe girişiminin cemaatin üst düzey yöneticilerini suçlaması bunlardan biriydi. Yeğen Gülen, Mayıs ayında yaptığı açıklamada Gülen’in damadı Cevdet Türkyolu, Barbaros Kocakurt ve Mustafa Özcan tarafından çiftlikten kaçırıldığını öne sürdü.
Güvenlik kaynaklarına göre, yapılanma içerisinde birden fazla güç odağı bulunuyor.
Mustafa Özcan örgütün ABD ayağını, Abdullah Aymaz ise Avrupa ayağını yönetiyor. Fethullah Gülen’in damadı ve yakınındaki isimlerden Cevdet Türkyolu’nun da Özcan ile hareket ettiğine işaret ediliyor. Aynı grupta eski Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, İsmet Aksoy, Adem Kalaç, Naci Tosun ve Muhammed Çetin’in de yer aldığı belirtiliyor.
Abdullah Aymaz grubu içerisinde ise Mustafa Yeşil, Ali Ursavaş, Barboros Kocakurt, Talip Büyük, Bilal Karaduman ve İsmail Cingöz’ün yer aldığı iddia ediliyor.
Gülen’in ölümünden sonra ne olur?
TOBB ETU Tarih Öğretim Üyesi ve Uluslararası Radikalizm Gözlemevi Başkanı Prof. Dr. Hilmi Demir, DW Türkçe’nin “Gülen’in ölümünden sonra ne olur?” sorusuna yanıt verdi. Örgütün uzun süredir Cevdet Türkyolu ve Mustafa Özcan’ın kontrolü altında olduğunu vurgulayan Hilmi Demir, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Gülen’in sağlık durumu nedeniyle Pensilvanya’daki kampta ipleri bu iki isim elinde tutuyor. Ali Heyet olarak bilinen üst organ bulunsa da fiili kararlar Türkyolu ve Özcan ikilisinin elinde. Ali Heyet, örgütün eski ‘abileri’nden oluşuyor ve ekonomik kaynakların kontrolünü sağlıyor. Örgütün Amerika’daki bir eyaletteki mal varlığının 1 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor. 15 Temmuz sonrası Türkiye’de çöken örgüt, kaynaklarını yurt dışına aktardı ve faaliyetlerine devam ediyor. Bu durum içerdeki yolsuzluk ve çekişmeleri tetikliyor.”
Demir, örgütün ikinci önemli kanadının, Avrupa merkezli Abdullah Aymaz grubu olduğuna dikkati çekti. Aymaz’ın örgütün kuruluşundaki önemli isimlerden biri olduğunu ve Avrupa teşkilatını kurarak yönettiğini ifade eden Demir, yeni güç gengelerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Aymaz’ın Türkyolu ve Özcan’ın kontrolünden rahatsız olduğu biliniyor. Gülen’in ölümünün ardından Avrupa’da yeni bir güç dengesi oluşturma potansiyeli mevcut. Bu durum Almanya’nın işine gelebilir. Üçüncü bir kanat ise Ahmed Dönmez, Ebuseleme Gülen ve münferit çevresinden oluşuyor. Bu grup, darbenin iç yüzünün açığa çıkarılmasını ve örgütün darbeci unsurlarının temizlenmesini talep ediyor. Ancak liderlik ve ekonomik kaynak eksikliği, bu grubun etkili olmasını zorlaştırıyor. Şu an güç ve kaynak Türkyolu, Özcan ve Aymaz’ın elinde kalmış durumda.”
Ruşen Çakır: Gülen’in yerinin doldurulması zor
Uzun yıllar başta Gülen olmak üzere cemaatleri yakından takip eden gazeteci Ruşen Çakır da Gülen’in 12 veya 17 kişilik bir heyet oluşturduğuna işaret etti. Bu heyetin cemaati kollektif şekilde yöneteceği şeklinde bir niyetin olabileceğini belirten Çakır, ancak bu heyetin sürdürülebilir olmayacağı görüşünde. Çünkü tek kişi üzerine inşa edilen yapıların bir süre sonra dağılacağını vurgulayan Çakır, “Bu tür kült yapılarda genellikle ikinci insan gösterilmez” dedi.
Peki cemaatte öne çıkan lider adayları kimler?
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Çakır’a göre cemaatin en etkili isimlerinin başında Mustafa Özcan geliyor. Ancak Özcan’ın da Fethullah Gülen’in yerini doldurabileceğini düşünmediğini belirten Çakır, Özcan’ın daha çok para pul işlerine bakan, zamânında bu yapının en güçlü şirketlerini yönetmiş olan bir isim olduğunu söyledi. Dini açıdan belli bir hakimeyeti olsa da bu alanda çok güçlü olduğunu duymadığını ifade eden Çakır, ikinci bir ismin ortaya atıldığına dikkat çekti:
“Avrupa’da, bir tür Avrupa sorumlusu olan Abdullah Aymaz’dan bahsediliyor. Abdullah Aymaz zamânında Zaman gazetesinde yazardı. O da bu hareketin içerisinde dini açıdan en öne çıkan isimlerden birisi. Onun daha bir türFethullah Gülen’in bıraktığı yerden bunu sürdürmek isteyebileceği söyleniyor. Fakat tek başına bunu tesis edebilmesi, yani iktidârı, Fethullah Gülen’in yerini alabilmesi yine çok zor.”
“Liderlik tartışması cemaati bölebilir’
Çakır, liderlik tartışmasının cemaati bölebileceğini düşünüyor. Bir tarafın Avrupa, bir tarafın da Amerika kıtasıyla daha çok ilgili olduğunu anlatan Çakır, şu öngörüde bulunuyor:
“Başka ülkelerdeki, başka kıtalardaki yapılar bunlardan herhangi birisine yaklaşabilir. Tabiî ki Mustafa Özcan ve Abdullah Aymaz birlikte hareket edebilirler, başkalarıyla da birlikte. En azından ilk dönemde böyle olacağa benziyor. Şu an îtibârıyla öyleler. Fakat zamânında Said Nursî hayâtını kaybettiğinde de böyle heyetler oluşmuş, ama sonra herkes kendi başına ayrı bir yapı ortaya çıkarmış, farklı farklı yaklaşımlar ortaya çıkarmıştı: Yazıcılar, Okuyucular, ondan sonra Yeni Asyacılar, Yeni Nesilciler, Fethullahçılar gibi.”
Çakır, Gülen’in ölümünden sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde bulunan okullarının istihbarat örgütlerinin ilgisini çekmeye devam edeceğini, örneğin Rus istihbaratının Orta Asya’daki okulları yakından takip ettiğini vurguluyor.