Hatırlanacaktır; Öcalan’ın çağrısıyla PKK isim değiştirdi; 2004 yılına kadar tek taraflı ateşkes sürdürdü; Kandil’den ve Avrupa’da 29 Ekim 1999’da barış grupları geldi. Ancak sonrası malum. Bahçeli hamlesinin sonu 1999’a benzeme ihtimali çok yüksek…
*
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim Kürt hamlesi iki ayını geride bıraktı. İşin rengi büyük ölçüde netleşti.
Cumhur İttifakı’nın öncelikli meselesi; PKK’nin Türkiye’deki silahlı eylemlerine son vermek ve Rojava bağlamında belli bir ortak noktada buluşarak Suriye’de muhtemel yaşanacak Türkiye’yi tedirgin edici gelişmeye karşı “iç cepheyi” tahkim etmek.
Her iki hedef birbirine sıkı sıkıya bağlı konular. Oldukça zorlu. Ankara’nın yaklaşımının esasını güvenlik oluşturuyor. En azından dışarıdan bakanlar için öyle gözüküyor.
Bu herkesin kendisini eşit yurttaş hissedeceği ve şiddetin her türlüsünün toplumsal yaşamdan çıkarılması hedefinden, anlayışından oldukça uzak bir yer.
Demokratik özgürlüklerin ve temel insan haklarının tanınması ve kullanılabilir olmasından hayli uzaktayız. Sürecin ne getireceğini bu anlamda kestirmek zor olduğu gibi müneccim olmaya da gerek yok.
MESELEMİZ BU KADAR MIYDI?
Kapalı devre giden sürecin sonunda Ankara hedefine ulaşabilir. Yani PKK lideri Abdullah Öcalan PKK’nın Türkiye’de silahlı eylemlerine son vermesi ve Rojava’nın geleceği konusunda Cumhur İttifakı’nın da onay verdiği bir çağrıda bulunabilir.
Kandil’den de olumlu yanıt gelebilir. Ülke için yeni bir çözüm kapısı olabilir. Bunlar hiç de ihtimal dışı değil.
Ya sonrası, meselemiz bu kadar mıydı? Yarım asra varan silahlı çatışmanın diğer veçheleri nasıl halledilecek?
Prof. Ayşe Betül Çelik’in Barış Vakfı için hazırladığı “Kürt Sorunu İçin Bütüncül Barış Yöntemi” başlıklı raporda sözü edilen, 15 alt, Ekonomik; Politik-Güvenlik; Sosyo-Kültürel ve İlişkisel üst başlıkta toparlanan sorunların çözümüne yönelik, bırakalım bir planı veya yol haritasını, daha güven verici bir bakışın izleri belirmiş değil.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın muhtemel açıklamasıyla, Kürt barışının toplumsal zeminini hızla oluşturabilecek fırsat doğabilir.
1999 yılında Abdullah Öcalan’ın tutuklanması sonrasındakine benzer bir süreç yaşanması, sorunun daha karmaşık ve kronik hal almasına yol açacağı kesindir.
Hatırlanacaktır; Öcalan’ın çağrısıyla PKK isim değiştirdi; 2004 yılına kadar tek taraflı ateşkes sürdürdü; Kandil’den ve Avrupa’da 29 Ekim 1999’da barış grupları geldi. Ancak sonrası malum. Bahçeli hamlesinin sonu 1999’a benzeme ihtimali çok yüksek.
1999 yılında Öcalan’ın Bekaa’dan ayrılması doğru değerlendirilemedi. Yirmi beş yıl sonra bugün de Öcalan’dan beklenen muhtemel açıklamanın Ankara tarafından “tarihsel bir fırsat” olarak değerlendirileceğine dair güçlü bir emare yok. Yine meseleye sığ yaklaşılıyor.
1999 yılıyla bugün kıyaslandığında, benzerlikleri kadar farklıkları da söz konusu.
Her şeyden önce bugün siyasal ve ekonomik krizin çok ötesinde, çok yönlü rejim krizi ve çatışma bölgesel nitelik kazandı, bölgesel çalkantı ve altüst oluş derinleşti.
Öngörülemezlik ve belirsizlik bu dönemin genel karakteri. Türkiye’nin dünya ile ilişkileri de radikal değişime uğradı.
Bütün bunlar mevcut iktidarın ve Cumhur İttifakının sınırları. Sınırları aşacak bir siyasal yaklaşım belirmiş değil.
Cumhur İttifakının artık hiç kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde kayyım rejimine son sürat devam etmesi, konunun düğümlendi nokta.
Bu koşullarda kayyım rejimi uygulamalarıyla Cumhur İttifakı’nın “PKK’nin silahlı varlığına son verme” hedefi doğru zemine oturtulmadığında ciddi çatışma potansiyeline sahip.
Silahlara vedanın yaratacağı siyasal, toplumsal atmosferin ve belirecek çeşitli yerel, bölgesel ve küresel fırsatların doğru ve zamanında kullanılması gerekiyor.
Ana Muhalefet
Kürt sorununu, eşit vatandaşlık temelinde ve evrensel hukuk kuralları çerçevesinde kalıcı çözüme kavuşturmanın yol haritası ve bunu uygulama konusunda güçlü ve topluma güven verebilen bir siyasal irade ve bakışın emarelerinin ortaya çıkması için daha fazla gecikilmemelidir.
Bu uzun yolculukta sorumluk bir ölçüde ana muhalefet partisi CHP’ye düşüyor. Ana muhalefet, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Kürt Açılımının izini sürerek muhalefet yapmayı terk etmeli. Prof. Ayşe Betül Çelik’in Kürt sorununun farklı yönlerine ilişkin Kürt Sorunu İçin Bütüncül Barış Yöntemi raporunda da belirtiği gibi, muhalefet, Ulusal Diyalog modeline benzer bir yöntemle katılımcılığın ve demokratikleşmenin zeminini güçlendirecek bir siyaset izlemeye öncelik vermeli. İktidara muhalefeti bu zeminde yapmalı; gerektiğinde desteğini bu zeminde vermeli.
Kürt sorununun eşit yurttaşlık hukukuna uygun ve çoklu barış yöntemleriyle çözülmesinin demokratik, anayasal zeminleri yaratılsın. Kürt barışının toplumsallaşmasının yol haritasının köşe taşları inşa belirlensin.
/yeniarayis.com./