Erdoğan’ın sahada merkeze oynamaya başlamasıyla olaylar çığırından çıktı. ABD’nin tahayyül ettiği Suriye birden başka bir şeye dönüştü ve her şey giderek kontrolden çıktı…
Şimdi Kürtler sırat köprüsünde geçiyor; ya Lozan misali soykırımla baş başa kalacaklar ya da direnerek bu yeni süreçte sahada söz sahibi olacaklar. Kürtleri hesaba katmayan her denklemin akıbeti 2012 gibi hüsran olacağından kimsenin şüphesi olmasın…
Zilan Qamışlo Yeni Özgür Politika için yazdı:
HTŞ’nin Halep’e saldırısıyla birlikte, Suriye’de sanki yeni bir dönem başladı gibi söylemlerin aslında tarihsel ve toplumsal olarak var olan hakikatten uzak olduğunu açık vurgulamak istiyorum. Çünkü bu günlerin parametreleri aslında daha eskilere dayanmakta. ABD, Rusya ve İran’ı sahada bir ahtapota benzeterek ahtapotun kollarını kesmek istiyordu. Bunun için de birçok yol denedi Ortadoğu’da. Başta Irak’a müdahale ettiler. İstediklerini tam elde edemeyince, Lübnan ve Suriye’ye yöneldiler. Lübnan’da Hariri şahsında gerçekleştirmek istediklerini hayata geçirmeden Hariri bir milat olmuştu, artık tek yolun Suriye’den geçtiğini iyi biliyorlardı. Arap baharı bir umut yaratsa da kısa sürede rotadan çıkınca Suriye’de de işler raydan çıktı ve bu süreç bir süre askıya alındı. Bugünlerde üzerine onlarca senaryonun yazıldığı sürecin böyle başladığını unutmamak gerek.
ABD’nin ilk günden tahayyül ettiği Suriye aslında tam da şimdi pratikte işleyen ve sonu neyle hasıl olacağı belli olmayan bu Suriye idi. O günlerde hesaba katılmayan şey, Erdoğan’ın kendisini halife ilan edeceğiydi. Erdoğan’ın saha da merkeze oynamaya başlamasıyla olaylar çığırından çıktı, DAİŞ çizgiden saptı, rota kayması yaşadı ve ABD’nin tahayyül ettiği Suriye birden başka bir şeye dönüştü ve her şey giderek kontrolden çıktı. ABD, Irak’ta yaptığı hatayı Suriye’de yapmak istemiyordu. Bundan dolayı ‘denize düşen yılana sarılır’ misali Kürtlerle anlaşmak zorunda kaldı. Belki hiç hesapta olmayan bir karardı aslında, kendisiyle birlikte yeni bir süreci de başlatacağı kesindi. Bundan dolayı Kobanî ABD için bir sınavdı ve bu sınav sonucunda dengeler değişti; ne Türk devleti muradına erdi ne de öngörülen ve uygulanmak istenilen hayata geçti.
Aslında o gün ABD ve İsrail’in yapmak istediklerini bir şekilde boşa çıkaran, Rusya ve İran’a bilgi veren, sahada ikili oynayan Türk devleti idi. O zaman ne İran ne de Rusya bugünkü gibi zayıf değildi, sahaya müdahaleleri gecikmedi. Kasım Süleymani Şam ve Halep’te zorlu bir savaşın sonucunda bu günkü HTŞ’yi alanda söküp çıkardı. Türklerin misak-i milli hayali Kürtler şahsında tarihin çöp sepetine bir kez daha atılmıştı. Eğer Kürtler olmasaydı bugün ABD’nin belki esamesi Suriye’de kalmayacaktı. Sahada dengeleri değiştiren ve var olan denklemi lağv edenin Kürtler olduğunu unutmamak lazım.
Akabinde bilindiği gibi İdlib bir hazırlık sahası olarak yeniden tanzim edildi ve Türk devletine de bekçilik görevi verildi. Afganistan ve İdlib arasında örülen bağ ve sahaya yeni sürülen Colani dönemin aktörü olarak hazırlandı. Şimdilik ABD ve İsrail’in öngördükleri gibi oyun işliyor. Rusya ve İran şimdilik bu denklemde yok gibi görünüyor. Gelişen bu çalkantılı süreçten faşist Türk devleti yararlanmak istiyor. Bundan dolayı Türk devleti sahadaki boşluktan yararlanıp Kürtlere saldırıyor. Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için denemediği yol ve yöntem kalmadı. Türk devletine verilen rolün bekçilikten öteye gitmediğinden emin olun ve tarih bir kez daha bu süreç şahsında ispatlayacaktır bu hakikati.
ABD Irak’ta halen bocalamalar yaşamakta. Bundan dolayıdır dönem dönem KDP ve YNK’ye stratejik roller verdi ama ne yazık ki, bu iki parti de bu kazanımları Kürtler için şansa dönüştüremediler. Aksine birbirleri ile didiştiler ya da KDP gibi Türk kuyrukçuluğu yaptılar. Şimdi Kürtler sırat köprüsünde geçiyor; ya Lozan misali soykırımla baş başa kalacaklar ya da direnerek bu yeni süreçte sahada söz sahibi olacaklar. Kürtleri hesaba katmayan her denklemin akıbeti 2012 gibi hüsran olacağından kimsenin şüphesi olmasın. Dünyanın durdurmadığı DAİŞ vahşetini insanlık şahsında Kürtler Rojava’da durdurdu. ABD’nin soykırımcı Türk devleti karşısında tutum alması gerek. Eğer gerçekten “dostlukları” baki ve samimi ise ABD Türk devletine karşı açıklamalarla değil de pratikte tavır alması gerekir, eğer bugün tavır almayacaksa ne zaman alacak?
Tarihin hakikat karşısında bir tekerrürden ibaret olduğunu unutmayalım. Nasıl ki öz gücüyle 2012’de Rojava devrimi tüm insanlığa ilham olduysa, bugün de Rojava varlığıyla, yaptıklarıyla, inşa ettiği demokratik ulus ruhuyla, insanlığa ilham olmaya devam ediyor. Şehba ve Minbiç’te toplumsal bir soykırımı önlemek için bazı bedeller verildi ve veriliyor. Ama bu şu anlama gelmiyor, her şey bitti ve direniş bu alanlarda olmayacak. Bu alanlar bize binlerce yoldaşımızın emanetidir, insanlık yaşadığı sürece Ebu Leyla’yı nasıl unutur. Şehba ve Minbiç bize bu yiğitlerin emanetidir. Gelecek süreç bağrında büyük riskler ve kazanımlar taşımakta, Herkes her yerde bu kazanımları korumak için çalışmalı ve yeni süreçte rol üstlenmeli.