… “Hegel bir yerde söyle bir gözlemde bulunur: bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak”… “Louis Bonaparte’in 18. Brumaire’i kitabında böyle yazar K. Marx.
Hegel, günümüzde yaşasaydı ve TC ve Kurdîstan’ın politik hayatını gözlemlemek olanağını bulsaydı belki de bu sözünü değiştirir ve “defalarca” diye yazardı. Çünkü adeta maddenin hareketini yalanlarcasına tekrar tekrar aynı durumu yaşıyoruz.
2014 yılında DAİŞ’in saldırdığı Şengal’de arkalarına bile bakmadan kaçanlar, bugün kerameti sömürgeci Türk devletinden menkul bir cesaretle Şengal’e saldırıyorlar. O tarihte DAİŞ saldırısı sonucu Irak askerleri ve peşmerge güçleri halkı savunmamış, kaçıp gitmişlerdi. Savunma amaçlı giden 16 kişilik gerilla grubundan 4 kişi KDP tarafından tutuklanmış, geriye kalanlar, Egît Civyan komutasında Şengal’i savunmuş ve 21. yüzyılın yaşanacak Ezidi soykırımından kurtarmışlardı.
Maddi değer taşıyan olayları incelerken parçayı öne çıkararak ve iç ve dış dinamiklerinden kopararak incelemek bütünü gözden kaçırmayı ve olayların neden-sonuç ilişkisinin anlaşılmamasını getirir. Bu nedenle Şengal’e saldırı ve işgal planını daha geniş bir perspektiften ele almak gerekir.
Iki emperyalist savaştan çıkmış ve sınırları çizilmiş ülkeler, çizilen sınırların yeniden çizilmesi için koşulları zorlayarak bir büyük savaşa doğru gitmeye çalışıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle başlayan savaşın sadece orayla sınırlı kalacağını sanmak, yanılmak olur. Siyasi ve askeri etkileri olacaktır. Rusya her bedeli ödeyeceğini açıkça ilan ederek saldırılarına devam ediyor. Hakimiyet sağladığı yerlerde kendisine bağlı cumhuriyetler kurarak yeni sınırlarla belirlenmiş, yeni yönetim anlayışını dünyaya hediye edecektir. En büyük etki ise Ortadoğu’da gerçekleşecektir, yüzyıl önce cizilen sınırlar değişecektir. Bizler açısından bakacak olursak Irak ve Suriye devletleri şimdiden varlıklarını yitirdiler, yıkılmaları ve yeni bir oluşumun çıkması kaçınılmaz bir şekilde yaklaşıyor. Iran, kendisine sıranın gelmesini, hazırlanmaya çalışarak bekliyor, ancak tarih, randevusunu daha fazla ertelemeyecektir.
Türk devletinin ise ekonomik-politik durumu ortada. Kemalist yapının yerini kendisinden daha geri ve eğitimsiz bir örgütlülüğe bıraktığı, devlet yönetimini içeren kurumların çöküş dönemini yaşadığı bir devletin çürümüş haliyle karşı karşıyayız. “Tekçi” anlayışın ruhuna çoktan fatiha okundu, şimdi yeni yapılanmanın doğum sancılarını görüyoruz. Diğer devletlerden farklı olarak jeopolitik durumunun öneminden kaynaklanarak NATO ve zaman zaman da Rusya’nın jandarmalığından da ayrı olarak, AB’nin de borazanını çalmaya hevesli bir devletin böyle çok ayaklı bir oyuna ayak uydurması mümkün değildir.
Her savaşın çeşitli aşamaları bulunmaktadır. Bizim açımızdan önce kuzeyde başlatılan şimdi de Kurdîstan’ın diğer üç parçasında yoğun olarak sürdürülen bu savaşın İran parçasında da (her ne kadar göze çarpmasa bile) kendini göstereceği günler gelecektir. Temel çelişki görmezden gelinmeyecek bir gerçeklikle ortada duruyor: işgal edilen Kurdîstan’ın sömürgecilerin postallarından kurtarılması. Hangi politik adım adına olursa olsun bu noktaya geleceğiz.
Türk devletinin görünürde olduğu, arkasında da değişen aktörlerin bulunarak yürüttüğü savaşın ikinci aşamaya geçmesine az kaldı. Alan tutmak, üs kurmak, duvar örmek ve sürekli savunmada bırakmaya çalışmak süreçleri birinci aşamaydı, kısmen geçilen bu süreç şimdi yerini sürekli savaş haline bıraktı. Türk devleti açısından kabusa dönüşen Zap direnişlerini aşamadıkları için bütünüyle saldırmak ve direnişi kırmak adımını henüz atamıyorlar. Şengal önemli bir noktada bulunuyor. Hem askeri hem de dini olarak önlerinde bir duvar. Türk-islam sentezinin kabul edemeyeceği bir dini inanış ve askeri alan olarak da geçmeleri gereken bir yer özelliğini koruyor.
Birçok açıdan Şengal direnişini kırmayı hedefledikleri ortada. Ancak göz ardı edemeyecekleri şu gerçeği de görüyorlar: birçok askeri-sivil gücü önüne katıp sürükleyen, darmadağın eden DAİŞ, Kürtlere gelince sadece dağılmakla kalmadı, bütün iddialarını yitirdi. DAİŞ’i yenen gücün karşısında duramayacaklarını biliyorlar. Bu işgal girişimi geçici bir “anlaşmayla” (şimdilik) savaşa dönüşeceği başka bir tarihe ertelenebilir. Ancak sorunun çözüldüğü anlamına gelmez.
Uluslararası desteğe sahip Şengal saldırısının arkasında Kürtlerin yeni bir paradigmayla çıkışını engellemek ve yok etmek düşüncesi olduğu görülüyor.
Yüzyıl öncesinin tekrarını istiyorlar, çünkü tarihi idealist yöntem üzerinden okuyorlar, çünkü diyalektiği Hegel üzerinden yürütmeye çalışıyorlar. Bu nedenle tarih onlar için sadece tekrara dayalı olarak yaşanan bir olaylar diziminden oluşuyor.
Bizler ise tarihi materyalist yöntem üzerinden okuyoruz, Hegel diyalektiğini Marx’la aştık. Bu nedenle tekrar dayalı olan yeni bir işgal, yeni bir sömürgecilik ve yeni bir soykırıma karşılık cevabımız: geçen yüzyıl bizim açımızdan trajediydi, bu yüzyıl sizin açınızdan komedi olmaktan başka birşey olmayacak ama gecen yüzyıldan borç aldığımız trajediyi de size iade edeceğiz, çünkü hesabımızı henüz kapatmadık.