Çayan Okuduci: Helalleşmek

Yazarlar

 Herhalde bu ülkeye özgü olsa gerek, sürekli başa dönüp ve her seferinde yine aynı sonuçları alıp gemiyi yürütmek. Bu müthiş bir yetenek mi? yoksa halkın sürekli aynı naneyi yemesinin saflığı mı? Kim bilir belki halk ve yöneticilerin çıkmazlardır olup biten. Kim bilir belki denenen ve eskimiş yolların her değişim ve arayış everesinde sadece renkler, sesler ve süsleri değişiyordur.

Özünden ve kökünden değişimin olmadığını her 10 sene de bir halka yaşatılan ekonomik krizlerden anlıyoruz. Tıpkı köhne şairimsilerin ya da tükenmiş, ağlamaklı dizelerin sürekli kendini başka bir süsle başka bir püsle okurlara kendisini sunması gibi. Köktenci ve demokratik bir değişim yerine üstenci ve çıkarcı değişimlerin neticeleridir yaşadığımız. Halının altında artık tozu kiri barındıracak yer kaldı mı? Cezmi Ersöz’ün metinlerindeki bunaltıcı döngüsü gibi ve Perinçek’lerin sözde yıllarca emperyalizmle olan içi boş mücadelesinin aşınmış ve inandırıcılığını çok yitirmiş pratik ve söylemleri gibi.

Ergen âşıkların çıkmazları, saplantılı sevgililerinin varmak istemedikleri huzur, ilişkilerin omurgasını oluşturan çözümsüzlükleri gibi. Ülke ergen çıkmazlarında debelenip duruyor, halkın şeker ve yağ bulamayışının acısı ve tedirginliği içinde tutunacak bir dal bulmanın umuduyla günlerini geçirmesi; ya sabırla direnmesi, buda geçer’le yüceliklere sığınması. Geçen ömrün en güzel ve hızlı günlerini yarının belirsiz gölgesinde can çekişiyor olması kadar hüzünlü ne olabilir? Şahsım da bir işletmenin üyesi ve emekçisi olduğundan ister istemez ekonomist olmuştur.

Benim ekonomistliğim toplama çıkarma ve maalesef her seferinde 14 (bu satırları yazarken Euro 14 lira idi) ile çarpma işleminden öteye gitmediğini de belirtmek isterim. Bana ve bize her gün 14 ile çarpma işlemi yaptıran sistemin gözü çıksın, bir daha doğrulmasın, sonsuza dek gömüleceği yerden çıkmamasıdır dileğimiz ve mücadelemiz. Kaybettiğimiz maddi değerlerin yerini başka bir maddi değerle ikame ettire biliriz, borçlarımızı ödeye biliriz, yaralı işletmelerimize derman bulabiliriz. Lakin akıp giden günlerimizi, kaybettiğimizi geri getiremeyeceğimizin gerçeğini de unutmamak gerek.

Halk olarak her gün yaşamanın bedelini bu ülkede çok ağır bir biçimde çekiyorsak ve her an emeklerimize çökmek için kumpas kuranların seslerini işitiyorsak yerimizden kıpırdanmanın zamanı geldi geçiyor. Silivri ile bizi tehditlerin ve bunca zulmü bize reva görenlerin hesapsız ve kitapsız helalleşmek hangi vicdana sığar, hangi adalet ve hukukta karşılığı var, bilen var mı?

Her gecenin bir sabahı varsa, her hukuksuzluğun ve haksızlığında bir bedeli olacaktır şüphesiz. Üstünlerin mahkemelerinde değil halkın mahkemelerinde yaptıkları tüm kirli ve pis işleri ifşa edip yargılanmalarından başlanmalı helalleşmek. İlkin buradan başlanmalı her şey çorap söküğü gibi çözülüp helalleşmek de amacına ulaşsın, mazlumun ahı yerde kalmasın.

CHP kuruluşundan bu yana, yani özünde faşist ve kafatasçı bir partiydi. Hitlerin örnek ve şevk aldığı bir partiydi CHP. Ta ki Kılıçdaroğlu’nun parti başkanlığına gelişine kadar. Kılıçdaroğlu’nun son helalleşme videosu bize gösterdi ki, yıllarca parti içindeki halk düşmanlarıyla, kendini üstün görenlerle, hukukun üstünlüğü değil kendi kafatasçı hukuklarına inanmış kişiliklerle verdiği savaşı da satır aralarında itiraf etti. Son seçimlerdeki –Kürtlerin desteğiyle- başarısıyla birlikte parti içi son faşist kalıntılarında sessizliğe gömülüşüyle, Kemal Bey’in cesaretinin yükseldiğini ve kendinden daha emin adımlarla ilerlediğini topluma hissettirmesi açısında, klasik devlet söyleminin yıkmasının ilk domino taşı olarak görmekte yarar var.

Sayın Demirtaş şahsında seçilmişlere yapılan hukuksuzluğun, adaletsizliğin öz eleştirisini de beklediğimizi bir daha dile getirelim. Lakin CHP tabanındaki kemikleşmiş Kürt halk düşmanı bir kesimin varlığı hala devam ediyor oluşu da savaşın bitmediğini aslında yeni başladığı yönünde okumalar yapmak faydalı olacaktır. Seçimlerde kazanılan başarının neticesi olarak seslerinin kısıldığını ama atağa geçmeyeceklerinin anlamını çıkarmak boşluğa düşmekle eşdeğerdir. Rojava işgal operasyonlarında bazı CHP’li belediye başkanları ve parti üyeleri bombalara isimlerini yazdırdığı görseller hala hafızalarda canlı ve diri, bugün dövizin yükselişinden yakınıyor, ekonominin bittiğini bağıra çağıra dile getiriyorlar!

Savaşa destek verenler şimdi ki durumun ortağıdır, destekçisidir. Bahsettiğimiz Kürt halk düşmanı kesim budur, savaş çığırtkanlığı yapan ve destek verenler bunlardır. Kılıçdaroğlu sabırlı, samimi ve dürüst bir lider portesi çizmeye başlıyor, desteklenmesi gerek. Helalleşme ve buna yönelik açıklamalara açıkçası temkinli yaklaşmak en doğrusu. Söylem değil pratik istiyoruz Kemal Bey. Urfa Adliye Sarayının önünde direnen anne Emine Şenyaşar’la helalleşmeyi bekliyoruz. Herkesin gözü önünde katledilen bir ailenin acısına ve taleplerine kulak verip yanlarında olduğunu topluma hissettirmeli.

CHP genel başkan yardımcı ve milletvekilleri anne Emine Şenyaşar’ı ziyaret edişleri Kemal Beyin topluma bir mesajıydı, işte bu bir pratikti ama yetmez, toplumun vicdanı hala yaralı. Anne Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit’in mücadelesi toplumsal bir hukuk ve hak arama mücadelesine dönüştü, bu destansı ve sabır dolu mücadeleye toplumda bir karşılık buldu. Vicdan sahibi olan herkes Şenyaşar ailesine yaşatılanların kabul edilemez olduğunu Urfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti tutan aileyi ziyaret ederek taraflarını belirttiler; zalimin değil, mazlumların zalimlere karşı direnişidir tarihe onurlu düşmek! Şenyaşar ailesini devletin hastanesinde katleden katiller ve onları koruyup, kollayanların iktidarı artık son çırpınışlarını da geride bıraktı, bizim şuanda gördüğümüz, okuduğumuz ve izlediğimiz: gemiyi terk etmek için fırsat kollayanların ön izlemesidir, gördüğümüz.

Yakın bir zamanda Kemal Bey ve eşi Selvi Hanım Şenyaşar ailesini Urfa Adliyesi yönünde ziyaret edeceği yönünde ve bu ziyaret yakın bir zamanda içinde yapılacağı dile getiriliyor. Şenyaşar ailesi bir terör saldırısıyla katledilmiştir! Terörü uygulayanlarla ve o terör saldırısıyla mahkeme salonlarında helalleşilir! Cizre’de Taybet Ananın evlatlarıyla helalleşilir, Uğur Kaymaz’ların anneleriyle helalleşilir, Diyarbakır 5 nolu cezaevinde katledilen, işkence edilenlerin torunlarıyla helalleşilir. Anadili asimile edilen ve ortadan kaldırılmak istenilen Kürt çocuklarıyla, Ermeni çocuklarıyla, Laz çocuklarıyla, Rum çocuklarıyla, Yahudi çocuklarıyla helalleşilir. Cumartesi Anneleriyle helalleşilir. Helikopterden atılan köylülerle helalleşilir. Taşı toprağı ateşe verilmiş köylülerle helalleşilir… Zalimle ve despotlarla halk mahkemelerinde adil bir biçimde hesap sorulur ve helalleşilir!

Umarım yazar Eduardo Galeano haklı çıkmaz ve bu çarkı sonsuza dek kırarız. Galeano’nun Aynalar kitabındaki şu sözlerini hatırlayalım; “Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl, kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında… Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da önceki yüzyılın izinde gitmekte.”

İlginizi Çekebilir

Meral Şimşek: Bir Deli Derviş
Meral Şimşek: İki Sınır Arasında

Öne Çıkanlar