ICIJ araştırdı: Çin dünyadaki muhaliflerini nasıl bastırıyor?

GündemMedya

🔴 Çin’in yurtdışındaki muhaliflere yönelik baskı stratejisi, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından yürütülen “China Targets” başlıklı yeni araştırmayla gün yüzüne çıkarıldı.

DW Türkçe’nin de ortakları arasında yer aldığı araştırma, 23 ülkede 105 mağdurla yapılan röportajlara ve Çin hükümetinin belgelerine dayanıyor.

Araştırmada, Çin hükümetinin yalnızca doğrudan yöntemlerle değil, aynı zamanda aile bireylerine baskı yaparak uluslararası kurumları kötüye kullanarak ve dijital gözetim yoluyla da muhalifleri susturmaya çalıştığı tespit edildi.

China Targets, 30 ülkeden 43 medya kuruluşu ve 104 gazetecinin iş birliği ile ortaya çıktı. ICIJ ve medya ortakları, Çin hükümetine ait iç yazışmalar, iç güvenlik yönergeleri, gizli Interpol belgeleri, Birleşmiş Milletler (BM) yazışmaları, iade kayıtları, gizli Interpol belgeleri ve 34 ülkeden mahkeme belgeleri ve istihbarat raporlarını inceledi.

Uluslararası kurumları kullanıyor

Araştırmaya göre Çin hükümeti, Interpol’ü ve BM gibi uluslararası kurumları da rejimi eleştirenlerin peşine düşmek için kullanıyor.

Öyle ki Çin, BM İnsan Hakları Konseyi gibi uluslararası platformlarda muhalifleri hedef alıyor, Interpol’ü ise sadece suçlular için değil, rejim karşıtlarını takip etmek için de kullanıyor. Gazeteciler Çinli yetkililerin Interpol’ü sadece suçluları değil, muhalifleri, iş insanlarını ve Uygur hakları savunucularını da kovuşturmak için kullandığını, bunun da örgütün kurallarının açıkça ihlali anlamına geldiğini tespit etti. Çin, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden biri.

Araştırma aynı zamanda, Çin’in yabancı ülkelerde gizli polis merkezleri kurduğu ve bu merkezler aracılığıyla diaspora toplulukları üzerinde baskı kurmaya çalıştığı iddialarına da ışık tuttu. ICIJ, iç güvenlik yönergelerini 105 mağdurun ifadeleriyle karşılaştırdı ve Çinli yetkililerin yurtdışında muhalifleri bastırmak için benzer yöntemler kullandığını tespit etti.

Kanıtlar bir araya getirildiğinde Çin hükümetinin dünya genelinde tüm bireysel muhalefet biçimlerini etkisiz hale getirmek için koordineli ve sistematik bir çaba içinde olduğu ortaya çıkıyor.

ICIJ’e konuşan Kanada’dan eski bir diplomat ve Çin dış politikası uzmanı olan Michael Kovrig, “Komünist Parti’nin özü değişmedi” diyor:

“Değişen şey yetenekleri. Artık daha fazlasını yapabiliyorlar, bu yüzden daha fazlasını yapıyorlar.”

Kovrig’in belirttiğine göre, birçok demokratik ülkenin istihbarat ve kolluk kuvvetleri de Çin Komünist Partisi’nin baskı ve zorbalık taktikleriyle başa çıkabilecek yeterli uzmanlığa sahip değil. “Bu nispeten yeni bir canavar ve nasıl savaşacaklarını bilmiyorlar” diyen Kovrig, Çin’de 2018’den 2021’e kadar Huawei’nin üst düzey bir yöneticisinin Kanada’da tutuklanmasına misilleme olarak tutuklanmıştı.

Çin’e göre iddialar asılsız

Çin, sınır ötesi baskı iddialarını “asılsız” ve “birkaç ülke ve kuruluş tarafından Çin’i karalamak amacıyla uydurulmuş” diyerek reddediyor. Çin’in Washington, D.C.’deki büyükelçiliği sözcüsü Liu Pengyu, ICIJ’e verdiği yazılı açıklamada “sözde muhalifleri ve yurtdışındaki Çinlileri hedef almak için sınır ötesine uzanmak diye bir şey söz konusu değildir” dedi.

Araştırmaya katılan hedeflerin yarısı ise tacizin aile üyelerine de uzandığını söylüyor. Bu kişiler polis veya devlet güvenlik yetkilileri tarafından bir ya da daha fazla kez sorguya çekilmiş ve sindirilmişti. Birçok mağdur, yurtdışında bir protestoya ya da kamuya açık bir etkinliğe katıldıktan kısa süre sonra Çin ya da Hong Kong’daki ailelerinin polis tarafından taciz edildiğini anlattı. Toplam 60 kişi, Çinli yetkililer ya da onların aracılarının kendilerini takip ettiğine ya da gözetim altında tuttuklarına inandıklarını söylerken 27 kişi internette karalama kampanyasının hedefi olduğunu, 19 kişi ise devlet aktörlerinin dahil olduğu şüpheli mesajlar aldığını ya da siber saldırılara uğradığını belirtti.

Bazıları Çin veya Hong Kong’daki banka hesaplarının dondurulduğunu söyledi. İfadeler, hedeflerin ve ailelerinin sindirilmesinden hem Kamu Güvenliği Bakanlığına hem de Devlet Güvenlik Bakanlığına bağlı istihbarat kapasiteli görevlilerin sorumlu olduğunu gösteriyor. 22 kişi fiziksel tehdit aldığını ya da Çin Komünist Partisi’ni destekleyen siviller tarafından saldırıya uğradığını söyledi.

ICIJ ve ortaklarının görüştüğü kişilerin çoğu, yaşadıkları ülkelerdeki yetkililere devlet destekli tehditleri bildirmemişti. Gerekçe olarak Çin’den gelebilecek misillemelerden korktuklarını ya da yetkililerin yardım edebileceğine dair inançlarının olmadığını söylediler. Yetkililere başvuranlardan bazıları ise polisin konuyla ilgilenmediğini ya da ortada suç teşkil eden bir kanıt bulunmadığı için bir şey yapılamayacağını söylediğini belirtti.

Baskının somut örnekleri

Fransa’da yaşayan sanatçı ve aktivist Jiang Shengda, geçen Mayıs ayında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Paris ziyareti sırasında protestoya katılacağı için ailesi üzerinden baskı gördü. Paris’teki gösteri öncesinde annesinden gelen telefonları cevapsız bıraktığını belirten Jiang, “Kesinlikle (yetkililerin) ‘Şi Cinping’in ziyareti sırasında kamuya açık herhangi bir etkinliğe katılmamam gerektiği’ mesajını iletecekti” dedi:

“Sonra düşündüm: ‘Sanırım bu yapmam gereken bir şey.'”

Jiang, Çinli yetkililerin sanat web sitesine onlarca kez siber saldırılar düzenlediğini ve Google’dan “hükümet destekli saldırganların” hesap bilgilerini çalmaya çalıştığına dair uyarılar aldığını anlattı. Aktivist, ailesinin polis tarafından defalarca özel çay evlerine götürülerek sorgulandığını ve “Şi Cinping’in Fransa ziyareti sırasında herhangi bir protestoya katılmaması” için uyarıldığını kaydetti. Babasının “Gerekirse seni arayacaklar ya da bulunduğun yerde seninle buluşacaklar” diyerek polisin mesajını kendisine ilettiğini belirten Jiang, ekledi:

“Bunun anlamı şu: Seni bulmak istersek, istediğimiz zaman bulabiliriz.”

Hong Konglu eski bölge konseyi üyesi Carmen Lau da sürgünde yaşarken Hong Kong makamları tarafından “yabancı güçlerle iş birliği yapmak” ve “ülkenin bölünmesini kışkırtmak” suçlamalarıyla “aranan kişi” ilan edildi.

Lau, İngiltere, ABD ve diğer ülkelere kaçan binlerce kişi arasındaydı. Şu anda Hong Kong’un ödül listesinde bulunan 19 kişiden biri. Hong Kong yetkilileri, onun ve şehri terk eden 126 bin sakinin banka hesaplarını dondurdu.

Lau, Noel arifesinde Londra’da Hong Kong polisi tarafından hakkında çıkarılan tutuklama emrini öğrendiğini ve “yakalanması için 130 bin dolarlık ödül konulduğunu” belirtti. “Günlük hayatımı çok değiştirdi” diyen Lau, sosyal çevresini daralttığını, kamusal alanlarda maske taktığını ve sürekli tetikte yaşadığını aktardı. Lau, “Ancak cesedimi gördüklerinde harekete geçecekler” diyerek polis takibinin ve tehditlerin yarattığı güvenlik endişesini vurguladı

“Resmi makamlar yardımcı olmuyor”

Hong Kong yetkililerinin ödül ilanından sonra Londra polisinin terörle mücadele biriminden bir memurun kendisine protestolara katılmamasını ve çevrimiçi faaliyetlerini sınırlamasını tavsiye ettiğini söyleyen Lau’ya göre yaşadığı kasabadaki polisler ise dairesinin dışına bir güvenlik kamerası takmasını ve kişisel alarm almasını önerdi. Memurlar ona sorun hissederse 999’u aramasını söylediler ama başka bir önlem sunmadılar. Polis, Lau’nun vakası hakkında yorum yapmayı reddetti.

Geçen yıl Dışişleri Bakanı David Lammy’nin İngiliz hükümetinin “yabancı hükümetlerin yurtdışındaki muhalifleri baskı altına alma, sindirme, taciz etme veya zarar verme girişimlerine, özellikle Birleşik Krallık’ta, asla tolerans göstermeyeceği” yönündeki açıklamasına rağmen Lau, Birleşik Krallık makamlarının kendisine pek yardımcı olmadığını söyledi.

Lau, Lammy ve diğer üst düzey yetkililerle resmi toplantılarda Hong Konglulara yönelik devlet destekli tehditleri gündeme getirdi ama bu toplantıların çoğunun “laf kalabalığı ve fotoğraf fırsatı” olduğunu düşündüğünü söyledi. Şimdilik “Kendimi hiç güvende hissetmiyorum” dedi.

Çin hükümeti her yerde demokrasi yanlısı Çinlileri hedef alırken iç hükümet belgelerinin de gösterdiği üzere, Uygur aktivistlerine karşı özel bir gayret gösterdi. Onları ayrılıkçı bir hareketi desteklemekle ve bazı durumlarda terör eylemleriyle suçluyor.

Uygur aktivist Nuria Zyden, İrlanda’da yaşarken Bosna Hersek’in Saraybosna kentinde düzenlenen Dünya Uygur Kongresi’nin (WUC) genel kuruluna katıldıktan sonra ailesine yönelik baskıların arttığını belirtti. Etkinlik sırasında iki Çinli adamın katılımcıları fotoğrafladığını, ardından otelde tartışma yaşandığını anlattı.

Olaydan sonra Çin’in Saraybosna Büyükelçiliğinin oteli rezerve ettirme girişimi olduğu ortaya çıktı. Zyden, dönüşünde annesinin “Bunu neden yaptın?” diye sorarak baskı altında olduğunu belli ettiğini aktardı. Telefon görüşmesinde bir akrabası da “Bizim güvenliğimizi neden düşünmüyorsun” diyerek onu suçladı. Zyden, “Eğer sessiz kalırsan daha fazlasını alırlar. Konuşmak zorundasın. Karşı koymalısın” diyerek direnişini sürdürdüğünü belirtti.

Polis akademisi ders kitabı

Belgeler arasında “yurt dışı araştırma” konusunda ipuçları içeren basılı bir polis akademisi ders kitabı da yer alıyor.

2004 yılında Guangdong eyaleti Kamu Güvenliği Bürosu’nun siyasi birimi tarafından düzenlenen “Yurt içi Güvenlik” konulu polis ders kitabı, yurtdışı araştırmayı yabancı istihbarat çalışmasından farklı olarak tanımlıyor ve bunun “uzun vadeli,” “dikkatli konuşlandırılmış” ve “hedefe yönelik” olması gerektiğini söylüyor. Kitapta, yurt dışı araştırmanın “gizli mücadele”nin bir parçası olduğu ve amacının, ülkenin sosyo-politik istikrarını ve ulusal güvenliğini tehlikeye atan faaliyetleri planlayan, yöneten veya finanse eden Çin dışındaki kişi ve örgütleri tespit edip bunları Çin Komünist Partisi’nin en üst düzeylerine raporlamak olduğu belirtiliyor.

Uzmanlara göre, Başkan Şi Cinping’in 2012’de iktidara gelmesinden bu yana, parti devletinin düşman olarak gördüğü kişiler -yurt içindekiler kadar yurtdışındakiler de- üzerindeki baskılar arttı. Dahili yazışmalarda, Şi bizzat güvenlik görevlilerine “Batı’daki Çin karşıtı güçler” dahil olmak üzere muhaliflere karşı tetikte olunması çağrısında bulundu.

İç güvenlik yönergeleri

ICIJ’in ulaştığı belgeler ve mağdurlardan alınan ifadeler, Çin’in baskı mekanizmasının ne kadar ayrıntılı ve sistematik çalıştığını ortaya koyuyor.

Komünizmin Kurbanlarını Anma Vakfı’nda Çin çalışmaları direktörü olan Adrian Zenz tarafından ICIJ ile paylaşılan 84 sayfalık sunumda, 2013 tarihli Çin iç güvenlik yönergeleri, yurtdışındaki muhalifleri hedef almak için bir dizi strateji tarif ediyor.

“Aile bağlarının duygusal etkisi” yönteminde, aktivistlerin yakınlarının duygusal baskı aracı olarak kullanılması öneriliyor. Belgelerde, “İyi yapılan duygusal çalışma, kilit kişiyi yumuşatabilir” ifadesi yer alıyor.

“Evin merdivenini çekip çıkarmak” ise aktivistlerin ülkeye giriş veya çıkışını engellemek anlamına geliyor. Bazı vakalarda, yurtdışında yaşayan muhaliflerin ailelerine, çocuklarının siyasi faaliyetlerini durdurmazlarsa seyahat yasakları getirileceği bildirildi. ICIJ’in elde ettiği gizli sorgulamalarda polislerin ebeveynlere “Çocuğunuz dönerse bir daha çıkmasına izin verilmeyecek” dediği aktarıldı.

“Oksijeni kesmek” stratejisinde ise hedeflerin banka hesaplarına el konulması, iş fırsatlarının engellenmesi ve ekonomik bağımsızlıklarının yok edilmesi amaçlanıyor. Hong Konglu Carmen Lau gibi bazı aktivistlerin banka hesapları donduruldu, mali varlıklarına erişimleri kısıtlandı.

Belgelerde ayrıca, hedeflerin “ahlaka aykırı davranışlarının” araştırılması gerektiği, özel hayatlarındaki zaafların kamuoyuna sızdırılarak itibarsızlaştırılmaları tavsiye ediliyor. “Hiç kimse aziz değildir ve hiç kimse hatalara karşı bağışık değildir” cümlesi, bu yaklaşımın özünü yansıtıyor.

Mağdurlar fail hale getiriliyor

Çin’in baskı taktikleri yalnızca fiziksel takip ve doğrudan tehditlerle sınırlı değil. Araştırmada, sosyal medya platformlarında anonim hesaplar aracılığıyla karalama kampanyaları yürütüldüğü, hedeflerin internet ortamında izole edilerek susturulmaya çalışıldığı da belgelendi.

ICIJ ve ortaklarının topladığı delillere göre, birçok mağdur ayrıca devlet destekli bilgisayar korsanlarının hedefi oldu. Siber saldırılar yoluyla e-posta hesapları ele geçirildi, kişisel bilgiler çalındı ve sosyal çevrelerine zarar verildi.

Çin’in baskı mekanizması, yurtdışında da yerel işbirlikçiler kullanarak etkinlik gösteriyor. Bazı vakalarda, Çin Komünist Partisi ile bağlantılı diaspora gruplarının, aktivistlerin sosyal çevresine baskı uyguladığı ve protestoları sabote etmeye çalıştığı görüldü. Mahkeme kayıtlarına göre, yetkililer muhalifleri ve etnik azınlık üyelerini yurtdışındaki akranları hakkında casus yapmaya zorlayarak ya da ikna ederek mağdurları da fail hâline getiriyor.

Uluslararası tepkiler ve yetersizlik

ICIJ’in görüştüğü Çin analistleri, eski istihbarat memurları ve diplomatlar, demokratik ülkelerin Çin hükümetinin sınır ötesi baskı stratejisini fark etmekte yavaş kaldığını ve bunun uzun vadeli sonuçlara yol açtığını söyledi.

Son yıllarda ABD, AB ve Avustralya gibi ülkeler Çin’in bu tür girişimlerine karşı önlemler geliştirmeye başladı. Avrupa Parlamentosu, Çin dahil otoriter rejimlerin sınır ötesi baskılarına karşı uyumlu hareket edilmesi çağrısında bulundu. İsviçre ise Tibetli ve Uygur topluluklarına yönelik baskıyı inceleyen bir rapor yayımlayarak ulus ötesi baskının demokrasiyi tehdit eden bir unsur olduğunu belirtti.

Ancak Danimarka Dışişleri eski danışmanı Jonas Parello-Plesner’e göre demokratik uluslar Çin’in etkisi ve müdahalesiyle başa çıkacak bilgi ve araçlardan hâlâ yoksun. Parello-Plesner, ICIJ’e “Bu meseleye dair bazı çevrelerde artan bir farkındalık var, ancak hâlâ yarı uykudayız” değerlendirmesinde bulundu.

Avustralya Federal Polisi Başkan Yardımcısı Krissy Barrett, geçen yılki bir parlamento oturumunda yabancı müdahalenin -buna ulus ötesi baskı da dahil- “soruşturdukları en karmaşık” suçlardan biri olduğunu kabul etti. Faillerin “son derece iyi yöntemler” kullandıklarını, “kendilerini doğrudan soruşturmadan uzaklaştıracak ya da soruşturma taktiklerinden bazılarını atlatacak şekilde çalışmayı bildiklerini” söyledi.

ABD’nin 2023 tarihli bir Hükümet Sorumluluk Ofisi raporu da devlet kurumlarının ulus ötesi baskıyı tanımlamakta ve kapsamını ölçmekte zorlandığını ortaya koydu. FBI, Çinli yetkililerin yürüttüğü bazı sınır ötesi baskı girişimlerini soruşturdu, ancak kapsamlı bir politika oluşturulmadı. Hollanda’da ise Çin kaynaklı baskılarla ilgili 24 dosya incelendi, ancak şüphelilerin Çin’de bulunması nedeniyle davalar açılamadı.

Araştırmanın ikinci bölümü: Çin’in baskı kampanyasında Interpol’ün rolü ne? (29 Nisan Salı günü yayınlanacak)

/Deutsche Welle’den Pelin Ünker’in haberi:/

İlginizi Çekebilir

Kardinaller yeni papayı seçmek için 7 Mayıs’ta toplanacak
STÖ ve barolardan açıklama: ‘Umut hakkı’ düzenlemesi ivedilikle yapılmalı

Öne Çıkanlar